Erdemin ne olduğunu henüz bilmiyoruz, iyiliğin ne olduğunu henüz bilmiyoruz, bilginin ne olduğunu henüz bilmiyoruz, cesaretin ne olduğunu henüz bilmiyoruz. Ancak kuralları çiğnemeyi çok iyi biliyoruz.

Adam gündüz vakti silahını ateşliyor, bu dünyanın tek hakimi olduğunu varsayan zavallı, yasanın onu bağlamadığını çok iyi biliyor! Adam; kadın erkek, çocuk dövüyor, taciz ediyor, yolu işgal ediyor, tükürüyor, sövüyor, pisletiyor, çöpünü atıyor, bağırarak konuşuyor. Kadının sesi çıkmıyor! Çıkmaz! Çıkarsa dayak yiyiyor.
 
Kaldırımlar işgal altında, yasa var uygulayan, uyan yok. Caddeler, sokaklar yeşil alanlar kir çöp içinde, işçi yetişmiyor. Kendi cahil vatandaşını eğitemezken yabancıların cehaletiyle katlanan cesaretin, vurdumduymazlığın önüne geçilmiyor.

Toplu taşıma araçları: metrobus, otobüs, İDO; günde dört bin yolcu taşıdığını övünçle ifade ediyor. Ücret karşılığında koyun gibi üstüste nefes nefese yığdığı insanları tıktığı umumi taşıtın direksiyonunda oturuyor.
 
Sığınmacıların, kuralsızların uygunsuzların kırıp döktükleri, Türkiye vatandaşlarının cebinden çıkıyor. Uyumsuzların pislettiği yolları, kaldırım taşlarını, elektiriğini, suyunu vergisi ile ödüyor.

Dünyanın başkenti bu manzarayı haketmiyor. Ne gözleri ne de yürekleri kaldırmıyor! Eskiden adaletsizlik diz boyu imiş, şimdi boğazına kadar çıkmış durumda. Yazmak, söylemek yetmiyor, cehaletin kemikleşen inadını kırmıyor. 
 
Kul hakkının telafisi yok vesselam! Önümüze geleni tekmeleriz, görevini yapanı da döveriz zihniyeti değişmeli ki, yasalar ağırlaştırılmalı ki, orman kanunları yerine adaletin yasaları uygulansın.