Bana bir anahtar ve 90’lara açılan bir kapı verin. Açayım ve oradan içeri gireyim.’’ diyerek söze başlamak istiyorum. Muhteşem bir ses rengi olan, şarkıyı duygu seline boğan; kendi güzel, yüreği güzel sevgili HAZAL ile söyleşi yaptık. Hadi mırıldanalım. Ne dizelerdi ama …

Her şey bir hayal gibi
Uzaklarda öyle yalnızım.
Ruhum kanatlanıp uçuverdi
Sanki ansızın…



Sevgili Hazal seninle sohbet etmek, ne güzel, nasıl mutluyum. Öncelikle nasılsın diye sormak isterim.

Çok teşekkür ederim güzel sözlerin için. Her şey yolunda, sağlıklı ve mutluyum.

1995’te müzik serüvenin başladı. O zamanlar sosyal medya yoktu tabii. Keşfeden sahici kulaklar vardı. Ve ‘’Elinden Tutma ‘’ tabiri de vardı. Yolculuğunu bizler için tekrar anlatabilir misin?

Sosyal medya keşke o zamanlarda olsaymış, bugün durumlar çok daha farklı olurdu. 2000'li yıllardan sonra 90'ların sevilen bir çok sesini oyunun dışına attılar çünkü. Çoğumuz kalan sağlar bizimdir deyip işimizi yapmaya devam ettik o ayrı ama havlu atanlar da oldu. Benim hikayem tipik bir yeşilçam senaryosu gibi başladı. Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde öğrenciyken, okul arkadaşlarımla birlikte Bar programı yapmaya başladım ve senesi dolmadan albüm teklifi aldım. "Sevdalım" isimli ilk albümüm umduğumun üstünde bir başarı kazandı. Sevdalım, Elden Yar Olmaz, Bozuyorum yeminimi gibi şarkılarım dillere düştü. Klip çekimleri, yurt içinde ve yurt dışında konserler, TV programları derken kendimi bambaşka bir hayatın içinde buldum.

Peki bu yolculukta ailen yanında mıydı, onların desteğini aldın mı?

12 senelik bir voleybol hayatım var. Sporda da, müzikte de beni hep destekleyen bir ailem oldu çok şükür. Onlara bana her şartta güvendikleri ve yanımda oldukları için bir kez daha çok teşekkür ediyorum.

Çok önemli bir sorum var. Ses ve yorum olarak 90’ların en önemli isimlerindensin. Sesin, sanatın, kimliğin ve kemik bir duruşun var. Tüm bunlara rağmen hak ettiğin yerde misin?

Sezen Aksu'nun bir şarkısı vardır "Adem olan anlar" diye çok severim. Ben bu dünyaya bir türlü alışamadım der. Bu dünyada çok fazla müdahale, kısıtlama, dayatma ve ayak oyunları var. Ticari kaygılar ya da durumdan faydalanmak için şunu yapman lazım, bunu yapman lazım şeklinde uydurdukları, müzikle ilgisi olmayan bir sürü saçmalık var. Oysaki sektördeki herkes profesyonelce üzerine düşeni yapsaydı müzik adına müthiş bir zenginlik olurdu. Açıkçası karakterim itibariyle uyuşamadık. İşim şarkı söylemek ve bunun da hakkını verdiğimi düşünüyorum. Görselliğe ve çıkar ilişkilerini müziğin önünde sürece ben ve benim gibi düşünenlerin işi zor. Doğrularımdan taviz vermeden işimi yaparken, aynı frekansta olduğum, beni anlayan ve takdir eden sevenlerimle gayet mutluyum dolayısıyla evet hak ettiğim yerdeyim. Ekonomik açıdan hakkımı alabildim mi maalesef hayır. Bu da özgürlüğümün bedeli.

Ben Aile ve yaşam koçuyum. Uzun yıllardır Yaşam Koçluğu yapıyorum. Benim işim, sanatım; insanı anlamak, insana dokunmak. Sanat camiası merceğimde. Neden biliyor musun? ‘’Ulaşılmaz insan onlar, kimseyle muhatap olmazlar, ayy çok şımarıklar….’’ tabularını yıkmak için! Anlat bize Sevgili Hazal; etten kemikten misin, ekmek alır mısın, ne bileyim pazara gider misin?

İki ay sonra gireceğim Aile Danışmanlığı sınavımdan sonra meslektaş oluyoruz :) Bir sanatçının yapamayacağı ya da yapmaması gerektiği söylenen her şeyi çatır çatır yaptım hala da yapıyorum. Yeri geldiğinde toplu taşımaya da binerim, banka kuyruğuna da girerim, pazara da giderim. Ulaşılmaz değilim, ama sınırlarım var. Saygısızlıktan ve şımarıklıktan hiç hoşlanmam, ben de biriyle iletişim kurarken bunlara dikkat ederim. Sanatçı olmak insanlıktan istifa etmek anlamına gelmez. Mümkünse elimden gelen her işimi kendim yapmak isterim. İlk albümden bu yana sahne makyajımı kendim yaparım mesela. Biri çorabımı giydirecek falan saçma geliyor. Nesin sen İngiltere kraliçesi mi? Elin ayağın tutmuyor mu giysene çorabını; ama ellerin mi ojeli, o zaman önce çorabını giy, sonra ojeni sür :) Ha Kim Kardashian'ın lateks tulumu gibi bir kostümün vardır anlarım.
Acı gerçek şu ki insanlar, "Aaa bu da bizim gibiymiş, normal insanmış! " diye düşündüğü anda hayranlıkları azalıyor, değer vermemeye başlıyorlar ama sırf bu yüzden kısa bir süre misafir olduğumuz şu hayatta keyif aldığım şeyleri yapmaktan vazgeçemem. Bunu başaran tüm sanatçılara da büyük saygım var. Çünkü starlık müssesesi, özgürlüğünden vazgeçmek demek. İlk günden beri bu konuda hep uyarıldım. Sen Hazal'sın, sen sanatçısın, biraz tepeden bak, tepeden konuş, herkesle konuşma, herkese gülme, hatırladın mı diye sorarlarsa hatırlamadım de, daha neler neler...
Ben kendi değerini farkında olan ve kendine saygısı olan bir insanım. Bu şekilde davranarak değerli ve önemli kişi algısı yaratmak bana göre değil. Böyle davrananların da ve bundan anlayanların da aşağılık kompleksi vardır.

Çocukluğun ve ilk gençlik yılların nasıldı? Ailen ne gibi işlerle meşguldüler? Ekonomik olarak güçlü müydünüz? Kardeşlerin var mı? Biraz aileni tanımak isteriz.

Sevgi ve ilgi gören şanslı çocuklardan biriyim. Annem de babam da çalışıyordu. Bir erkek kardeşim var. Annem işten gelene kadar ben ilgilenirdim. Ekonomik olarak seksenlerin tabiriyle "ortadirek" tik. Zaman zaman ekonomik sıkıntılar yaşasak da bize çok fazla hissettirmediler, bir eksiğimiz olmadı, özellikle annem... Annemden çok iyi bir ekonomi bakanı olurmuş :) Şimdi ikisi de emekli. Güzel zaman geçirsinler, yiyip içip gezsinler, hayattan keyif alsınlar istiyorum. Çocuk büyütmek kolay değil. Bize çok zaman ve emek harcadılar.

Zor anlarında elini bırakmayanlar kimler olur? Ailen mi, arkadaşların mı baskın gelir?

Zor anlarımda ailem elimden tuttu her zaman. Arkadaşlarım da destek oldu tabii ama herkesin bir hayatı, işi, düzeni, problemleri var. Bu gibi durumlarda çok da fazla zaman ayırmalarını bekleyemeyiz. Bu yüzden gönül koymam arkadaşlarıma. Ellerinden geleni yaptıklarını bilirim.

 Bizim zor anlarımızda imdadımıza senin evlatların koşuyor. SÜRGÜN AŞKIMIZ , SEVDALIM , YALANCI SEVDA , BOZUYORUM YEMİNİMİ , ELDEN YAR OLMAZ…. Neler neler var. Eminim ki; hepsini pamuklara sarmışsındır. Acaba içlerinde daha bir özel olanı var mı, hikayesiyle paylaşır mısın?

Kendi yazdığım şarkılar biraz daha özel tabii. Sözlerini yazdığım ilk şarkım 3. albümüm "Sürgün Aşkımız" da yer alan "Yastayım" 2009"da, "Geriye Dönme" albümünde yer alan "Görmeseydim", "Kuru Güller" Uyan" ın sadece sözleri, "Hata" ve "Vazgeçmedim" isimli şarkılarımın hem söz hem de bestesi de bana ait.

Radikal bir değişiklikle ‘’ OSMAN ABİM EVDE Mİ?’’ dedin. Çok da iyi gelmişti o şarkı bize. Klip çok renkliydi. Alt yapısı ve sound u çok iyiydi. Elalem ne der? diye yaşayanlardan olmadığın kesin. Bu şarkıyı ve tarzı beğenen kadar beğenmeyen de olmuştu. Nasıl karşıladın?

Beni bir kalıba sokmaya çalıştıkları için biraz sıkılmıştım. Duygusal, ağır şarkıları sevdiğim kadar, hareketli, eğlenceli şarkıları da seviyorum. Bu yanımı da bilsinler, hep beraber biraz eğlenelim demiştim. Beni o şarkıyla keşfedenler için sorun yoktu. Sektörün bir atasözünü o günlerde öğrendim "Bir albüm tuttuysa çayını bile değiştirmeyeceksin" ama ben hala iyi ki yapmışım diyorum. :)

Sevgili Hazal, KRAL TV desem… Can dostum VJ BÜLENT desem… DEFNE JOY FOSTER desem… Neler dersin?

Kral TV'nin, özellikle 90'larda, daha iyiyi üretmeye teşvik eden, motive eden bir etkisi vardı. Acaba listeye girecek miyiz, bu hafta kaç numaradayız heyecanı, görkemli müzik ödülleri vs. Dinleyiciler açısından da sevdikleri sanatçıların yeni şarkılarını, kliplerini heyecanla bekledikleri bir buluşma ortamıydı. Maalesef bir yerden sonra eski tadı kalmadı. Yıllarca saat başı, aynı 30 sanatçıyı dinlemek sıkıcı bir şey.
Defne için çok üzgünüm gerçekten. Ölümünden sonra arkasından yapılan saçma sapan yorumları hiç haketmedi.
Hayatımda tanıdığım en sevgi dolu, eğlenceli, zeki insanlardan biriydi ve onunla "Osman abim" klibinde birlikte çalışırken çok eğlenmiştik.
Vj Bülent çok özel bir yerde benim kalbimde. Şarkılarımızı şiir gibi sunan, önemseyen, anlamak ve anlatmak için mesai harcayan çok özel bir insan. Ona da büyük haksızlık yapıldı.

Hayatın acı gerçekleriyle yüzleşiyoruz. Son yıllarda artık bu son olsun dediğimiz o kadar felaket yaşadık ki! Yangınlar, depremler, savaşlar, cinayetler, salgınlar, ekonomik krizler… Pek çok insan bunlar karşısında anksiyete problemiyle karşı karşıya. Tüm bu olumsuzluklar sende ne gibi izler bıraktı ve nasıl baş ediyorsun?

Tabii ki ilk etapta bu gibi olumsuzluklar yaşandığında ben de her insan gibi üzülüyor, öfkeleniyor ve korkuyorum. Ancak kendimizi acilen toparlayıp, elimizden geleni yapmak durumundayız.

Yaşantına biraz daha dokunalım. Evinde evcil hayvanın var mı, ev işlerinde aktif misin, spor yapar mısın, bitki yetiştirir misin, örgü örer misin, mutfakta nasılsın?

Evcil hayvanım yok maalesef. Vaktim varsa evimin işini kendim yapmayı tercih ederim. Bitkilerim var ama çok fazla değil. Rahmetli Naşide Göktürk 'ün hediyesi bir Barış çiçeğim var. Bir de erkek arkadaşımın hediyesi orkidelerim. Örgü, dantel bilirim ama epeydir yapmıyorum. Mutfak benim en sevdiğim yer desem yeridir. Yemek yapmayı çok seviyorum, yemeklerimi beğenirler. Yöresel ve geleneksel mutfağımız vazgeçilmez tabii ama dünya mutfağına da ilgi duyuyorum. Farklılık ve çeşitlilik beni cezbediyor. Bu sene ikinci üniversite kapsamında 2 yıllık "Aşçılık" bölümüne kaydoldum. Çok keyifli bir bölüm.

Aldığın müzik eğitimlerinin, sahnelerinin, şarkılarının, yorumunun ve duruşunun toplamı kocaman bir TECRÜBE olarak karşımızda duruyor. Genç yeteneklere harika bir rol model olabilirsin. Bir akademi açmayı ya da mevcut akademilerde eğitmen olmayı hiç düşündün mü?

Çok teşekkür ederim böyle düşündüğün için. Yeni jenerasyon biraz kolaycı. Kendilerini yeterince geliştirmeden, çabucak ünlü ve zengin olmak istiyorlar. Yetenek mutlaka işlenmeli. Ben müzik eğitiminden de önce sosyal ve toplumsal gelişimleri için kültür derslerine ağırlık vermelerini tavsiye ederim. Zaten sosyolojiyi bu sebeple okudum. Eğitimi daha çok bu alanda vermek isterdim. Konservatuvar yıllarımda kültür dersleri için ne gerek var bunlara deyip bütün gün sadece enstrüman çalan, şarkı söyleyen bir sürü öğrenci gördüm. Bir sanatçı adayı kültürel açıdan da donanımlı olmalı. Temel sağlam olmazsa, üstüne kuracağınız her şey yıkılır.



‘’SEVGİLİM’’ adlı parçayla geri döndün. Lütfen ama lütfen arayı açma artık! Seni sevenler olarak çokça üreteceğinden hiç şüphemiz yok. Yeni şarkılar yolda mı, devamlı olan sahnelerin var mı, bizlere sürprizlerin olacak mı?

"Sevgilim", Türkiye Resmi Eurovision Fan Kulübü başkanı Ali Durgut'un bir projesiydi. Kendisi, 1977 senesinde Fransa'ya birincilik getiren Marie Myriam 'ın seslendirdiği "L'oiseau et l'enfant" isimli şarkıyı Dr. Selahattin Erhan' ın yazdığı sözlerle yeniden seslendirmemi istediğini, şarkıyı benim sesimden duyduğunu söyledi. Eurovision tarihinde efsane olmuş, gerçekten çok güzel bir şarkı olduğunu görünce teklifi kabul ettim. İyi ki de etmişim. Yeni şarkılar gelecek. Hatta farklı türlerde şarkılar da gelecek. Sahneden hiç inmedim zaten. Sosyal medyadan tüm etkinliklerimi duyuruyorum. Sosyal medyada tüm platformlarda, hazalinsayfasi kullanıcı adıyla bulup takip edebilirler beni.
.
Bana ayrılan bu köşede ben de bir hatıra köşesi oluşturdum. Sana bazı kelimeler söyleyeceğim. O kelimelerin sendeki karşılığını; sana çağrıştırdığı duygu, durum ya da kişileri bir kelime ya da tek bir cümle ile ifade etmeni isteyeceğim.

Mevsim: Yaz

Radyo: TV'ye tercih ederim.

Yazar: Sabahattin Ali

Para: Araç

Doğa: Huzur

Komşuluk: Kalmadı

Ermek: Anlamak

Niran Ünsal: Yetenek

Kitap: Arkadaş

Yemek: Sanat

Sevda: Teslimiyet

Araba: Gezen ev

Alkış: Mutluluk

Rekabet: Sadece kendimle

Kahve: Sade

Televizyon: Pabucu dama atıldı.

Şehir: İstanbul

Spor: Voleybol

Seda Akay: Abla

Tatil: Şart

Aile: Çok değerli

Enstrüman: Flüt

Ev: Mabet

Sahne: Büyü

Sosyal Medya: İyi ki

Dost: Bulan şanslı

Yabancı Dil: Köprü

Makyaj: Azı karar

Fenomen: Reklam

Z Kuşağı: Pırıl pırıl

Samimi cevapların için çok teşekkür ederim Sevgili Hazal. Gerçek insanları tanığım, Onlara hayranlık beslediğim ve üstüne üstlük Onların bilinmeyen-farklı yönlerini kitlelere sunduğum için mutlu ve gururluyum. Heybemde kocaman bir HAZAL da var. İyi ki…

Çok teşekkür ederim bu özenli röportaj için :)

AFRİKA’DAN BİR SES: HALUK İLHAN AFRİKA’DAN BİR SES: HALUK İLHAN