Sizi tanıyabilir miyiz? Kimdir Necdet Kuru?

1994 yılında İzmir’ de doğdum. Ege Üniversitesi Devlet Türk Sanat Müziği Konservatuarı Temel Bilimler Bölümü öğrencisiyim. Öğrenciliğim sadece okulla sınırlı değil. Hayatımın diğer alanlarında da öğrenmeyi seven ve aslında genel anlamda hayatın içinde de kendimi öğrenci olarak gören biri olduğumu söyleyebilirim. Büyük bir aileye sahibim bu yüzden kendimi şanslı hissediyorum. Kardeşlerim en büyük mutluluk kaynağım. Hayat koşulları zaman zaman zorlasa da hep sevdiğim şeylerin peşinden gitmeye ve o yolda ilerlemeye çalıştım. İnşallah bunları yapmaya da devam edeceğim. 

Müzisyenliğe ilk adımınızı nasıl attınız? Bu yola çıkarken size ön ayak olmuş kişi veya kişiler var mı?

Büyük bir aileye sahip olduğumu söylemiştim. Her özel günde toplanır birbirimizle hasret giderirken en sevdiğimiz parçaların en dokunaklı bölümlerinde adeta bir bütün oluruz. Dedem şarkı söylerken hayranlıkla izlediğim günleri dün gibi anımsıyorum. Sonrasında okuduğum okullarda etkinliklere katıldım. Lise dönemimde arkadaşlarımla oluşturduğumuz müzik grupları, ufak besteler, kendi çapımızda kayıtlar derken müzik, hayatımın merkezine yerleşti. Arkasından kendimi geliştirmek, müziği öğrenmek ve daha yakından ilgilenmek için hazırlandığım konservatuarı da kazanmak benim için büyük bir adım oldu. Bu esnada sahne deneyimleri kazanmak adına sahne almaya da başladım. Ama bana ön ayak olan ve en büyük destekçim annem diyebilirim. Onun okumayı istediği bölümü okumamdan dolayı belki de müzik sevgisini bana çok güzel aktardığını düşünüyorum.

Başarılı bir müzisyen olarak bizlere müzisyenliği nasıl tanımlarsınız?

Ben başarılı bir müzisyen olmak adına bir yola çıktım. Sevdiğim şeyi sevdiğim insanlarla birlikte yapmaya çalışıyorum.  Durum böyle olunca bu yolda bir yere varmaktan çok yaptığınız yolculuk anlam kazanıyor. Bu yolculuğun tadını çıkarmak konusunda başarılı olduğumu söyleyebilirim fakat başarılı bir müzisyen olup olmayacağımı sanırım bize zaman gösterecek. Müzisyenlik bence öncelikle kalpten kimi zaman sazına kimi zaman sesine yolcu olan duyguları paylaşma becerisine sahip olan kişinin mesleği ya da ilgi alanı olmaktançok yaşam biçimine verilen isim. Başlangıç noktasının kalp olması nedeniyle de ancak gerçekten severek gerçekleştirebileceğiniz bir alan olması öncelik olsa da bilgi konusunda da sanat dallarının matematikle buluştuğu en geniş ve derin dallarından biri. Bu ikisinin harmanlanmış hali ve dengesiyle müziğe uzun zamanlar ayırdığınız esnada hayatın doğal akışındaki ritmi, iç sesinizi ve duyguların sizde yarattığı ezgilerini yürekten duyabiliyorsanız; kısacası çoğunlukla yaşamınızda arka planda fon müziğiniz varsa müzisyenlik yaşam biçimi halini alıyor.

Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiğiniz ‘Acoustiaband Akustik Performans Projesi’ adlı projeden bahseder misiniz bizlere?

İzmir’in değerli müzisyenlerinden dostum Caner Şentürk, yine aynı şekilde öğreneceğim çok şeye sahip hocam, ağabeyim Yunus Özübelli ve aynı bölümde okuduğumuz Şükran Keçeci ile birlikte internet kanallarına artan ilginin üzerine bir proje başlatan ‘Acoustiaband’ adlı akustik performansların dinleyicilerle buluşturulduğu internet platformunda  1’i kendi bestemiz olmak üzere 4’ü cover toplam 5 parçadan oluşan bir çalışma yaptık. Ceyhun Kırdemir’e de davet ve desteğinden ötürü teşekkür ediyoruz . Biz çok keyif aldık. Seçtiğimiz şarkıların her biri bizim icin özeldi. İlerleyen süreçte bizim için özel olan, söylemekten keyif aldığımız diğer parçalar üzerinde de çalışıp onları da paylaşmaya devam edeceğiz. En yeni akustik performanslarımız yolda diyebilirim.

ATV ekranlarında yayınlanan Yeter dizisinin size ait olan bestelerinin bir hikayesi var mı? İlerleyen zamanlarda bir dizi müziği çalışması daha yapmayı düşünüyor musunuz?

Vilmer Özçınar ve Nalan Merter Savaş’ın yazdığı güzel bir diziydi. Güzel bir tecrübe ve keyifli bir proje oldu. Kalemleriyle ilham verdiler. Benden ilk istenen dizinin başrol oyuncularından Pelin Karahan’ın canlandırdığı karakterin öldüğü sahneye uygun bir şarkı hazırlamamdı. Önemli bir sahne ve heyecanlı bir süreçti bizim için. Öncelikle iyi empati kurabilmek icin karakter analizi yaptıktan sonra gerisi tamamen duyguya kaldı. Birkaç çalışmadan sonra Veda’yı tamamladık. Arkasından biten bir ilişkinin üzerine başlayan yeni bir ilişkinin şarkısı Yeniden’i yaptık. Caner Şentürk ve Yunus Özübelli’nin destekleri hep benimle birlikteydi. Dizi/film müziği yapmak, çocukluk dönemimde de hep dilediğim şeylerden biriydi. O nedenle dizi veya film müziği projelerinde yer almak benim için her zaman keyifli olacaktır. İlerleyen süreçte jenerik ve tema müzikleri üzerine de yoğunlaşmak istiyorum açıkçası. Bu konuda kendimi geliştirmek adına çalışmalar yapmaya başladım. Dilerim böyle bir çalışmayı güzel bir fırsatta izleyenlerle buluşturabiliriz.

Yakın zamanda müzikseverlerle buluşturacağınız bir albüm çalışmanız var mı? 

Hayatın genelde sürprizlerle dolu olduğuna inanan biri olduğum için zaman konusunda her ne kadar yakınlık uzaklık belirtemesem de ilerleyen süreçte albüm çalışmasına adım atmayı diliyorum. Bestelerimi düzenlemek ve kulağımda hayal ettiğim o son halleriyle müzikseverlerle paylaşmak istiyorum açıkçası. Zamanı var sadece. 

Başarılı ve ismi unutulmayacak bir müzisyen olmak için hangi yolları izliyorsunuz? Meslektaşlarınıza bu konuda neler söylemek istersiniz?

Lao Tzu‘nun; “Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile tek bir adımla başlamak zorundadır.” sözü benim için gerçekten önemli sözlerin başında yer alıyor. Bu sözün felsefesinden yola çıkarak gerçekleştirmek istediğim şeylerin peşinde gitmeye gayret gösteriyorum. Müzisyenler hayalperest insanlar oldukları için gözlemlerimin başında bir hayali beynimizin içinde adeta film kalitesinde çok gerçekçi bir şekilde izlememiz ve çoğumuzun o hayali yaşayıp kafamızda tüketmemiz geliyor. Oysa kurduğumuz büyük küçük hayalleri gerçekleştirmek için o bir adımı atmak gerekiyor. Meslektaşlarıma bunun dışında söyleyebileceğim şeylerden çok onlardan öğreneceğim şeyler olduğuna inanıyorum. İzlediğimiz yollarda yapılması gerekenler kadar yapılmaması gerekenleri de tecrübe ediyoruz. Ben elimden geldiği kadar tecrübe kazanmaya ve kendimi geliştirmeye çabalıyorum. 

Günümüz şarkıları ve şarkıcıları hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce 90’ların şarkıları mı, günümüz şarkıları mı?

Müzik, bence en etkili zaman makinelerinden biri. 90’ları ve o dönemin şarkılarını eminim benim gibi çok seven bir sürü insan vardır. Bunun en büyük sebeplerinden birinin şarkıların samimiyetine ek olarak o dönemin özlenilen insan ilişkilerinin yarattığı döneme ait bir şarkı dinlendiğinde kişinin adeta zamanda yolculuk yaparak anılarına duyduğu hasret duygusunun yoğunluğundan kaynaklandığını düşünüyorum. Bunun dışında günümüzde de çok güzel şarkılar ve şarkıcılar olduğunu da düşünüyorum. Bu şarkıların anılarını da su an oluşturuyoruz aslında. Bir 10 yıl sonra dinleyip şu dönemlerimi hatırlayacağım ve unutmayacağım güzel şarkılar var elbette. Şarkıyı güzel yapan en büyük etkenlerden birinin bizim yüklediğimiz anlamlar olduğuna inanıyorum.

Son olarak okurlarımıza neler söylemek istersiniz?

İlerleyen zamanda içimden gelen ve içime sinen çalışmalar yapmaya devam edeceğim. Beni tanımak adına ayırdıkları zaman için teşekkür ediyorum. Internet üzerinden de sahne ve projelerimizi takip edebilirler. Hayallerin peşinden koşmak güzeldir. En kötü hayallerinizin peşine düşersiniz ve zaman yapmamız gerekenlerle yapmak istediklerimiz arasında yaşadığımız o iki arada bir derede duygu yüzünden her şeyi ertelerken biz; dün gibi yıllara bir yenisini daha ekliyoruz. Herkese sevdiği ve dilediği şeylerin peşinden koşabileceği, hayallerine kavuşabileceği, yaşamayı ertelemediği huzurlu bir hayat dilerim.

Röportaj: Ayşenur Mama