Türkiye’de her yıl nisan ayı itibariyle büyük bir hareketlilik başlıyor. Yüzbinlerce kişinin katıldığı bu geçici göç hareketinin ismi “mevsimlik tarım işçiliği”.
Tarımsal üretimde çok önemli bir paya sahip olan mevsimlik tarım işçileri, ne yazık ki verdikleri emeklerin karşılığını alamayarak, kötü şartlar altında hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. 
Dünyada mevsimlik tarım işçilerinin yüzde 60’ından fazlası yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Yüzde 80’inin herhangi bir sosyal güvencesi bulunmazken, yüzde 70’i de tarlalarda çocuklarıyla birlikte çalışıyor. 
Türkiye’ye dair rakamlar da dünya genelinden farklı değil. Mevsimlik işçilerin yaklaşık yüzde 60’ı yoksulluk sınırının altında yaşarken, her iki işçiden biri doğduğu andan itibaren mevsimlik tarım için seyahat etmek zorunda kalıyor. 
Örgütsüz olmaları onları dayıbaşı denilen sisteme mahkûm ediyor. Her türlü sömürüyü içinde barındıran bu sistemin ivedilikle kaldırılması gerekiyor. 
Güvenli ulaşım, barınma, temiz su ve altyapı, iş güvenliği ve kamu hizmetlerine erişim gibi temel insani gereksinimlerden mahrum kalan mevsimlik işçiler; naylon, bez veya branda tarzı olan ve çevresinde tuvalet, banyo ve çamaşır yıkama yerleri bulunmayan, elektriği olmayan yerlerde barınıyor. Bu durum temizlik ve sağlık açısından olumsuzluklar yaratırken, giderek artan çevre kirliliği,  bulaşıcı hastalıkların yayılmasına neden oluyor. Tarımsal üretimde kullanılan bitki koruma ilaçları da mevsimlik işçilerin sağlığını tehdit ediyor.
Basının gündemine yalnızca geçirdikleri trafik kazalarıyla gelen mevsimlik tarım işçileri, yaşadıkları sorunlar ve bunlara getirilen çözüm önerileriyle 2015 yılında Meclis’e taşındı. Hazırlanan raporun en dikkat çekici konularından bazıları ulaşım problemi, yetersiz beslenme nedeniyle ortaya çıkan hastalıklar ve alınamayan ücretler oldu. Emeklerinin karşılığını almakta zorluk çeken mevsimlik işçiler, son dönemde Suriyeli sığınmacıların daha düşük ücret talep etmesi ve bu nedenle Çukurova’daki tarla sahiplerince tercih edilmesinin, sıkıntılarını daha da arttırdığını ve hep ikinci plana atıldıklarını söylüyor.
Türkiye’deki mevsimlik tarım işçilerinin yaşadıkları sorunlara, dünyadaki pek çok ülkede de rastlanıyor. Ancak gelişmiş ülkelere bakıldığında, bu problemlerin önüne geçmek için uygulamaya konan çözümleri de görmek mümkün.
Örneğin Portekiz’de belirli tatil günleri olan mevsimlik işçilere, çalışmadıkları bu tatil günleri için de ücret ödeniyor, Noel’de ikramiye veriliyor. Tazminatları sözleşmelerin süresiyle orantılı olarak belirleniyor ve herhangi bir iş kazasına karşı sigortalanarak tıbbi muayene görmeleri sağlanıyor. Türkiye’de ise bu süreçler şu an için yalnızca öneri aşamasında.
Günümüzde yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da tarımsal işgücünün yarısına yakınını oluşturan mevsimlik tarım işçilerinin yaşadıkları sorunları ortadan kaldırmak, tarım sektörünün çözülmesi gereken sorunları arasında ilk sıralarda. Bu adımların atılmasını sağlamak içinse, öncelikle herkesin mevsimlik tarımda yaşanan durumu görmek ve değiştirmek için çaba gösterme sorumluluğunu kendisinde hissetmesi, ardından da dünyada yapılan uygulamaları örnek alması gerekiyor.