Çanakkale Zaferi Türk Milleti’nin dünyaya ölmedik sağız dediği bir zaferdir. Bu zaferin meyvelerini “Cumhuriyet” olarak almışızdır. İşte yüz binlerce kahraman şehitlerin kanı pahasına kazandığımız Çanakkale destan kahramanlarından birinin hikâyesi.

 

“Adına layık Kocaman bir askerdi. Mustafa, eli ayağı düzgün, dev yapılı bir insan güzelidir. Seferberliğin başında askere alınmış, İstanbul’dan alıkonulmuştur. İyi bir asker olduğundan, talimlerde acemi er eğitiminde görevlidir. Çanakkale’den sürekli kötü haberler gelmektedir. Bir gün iki kardeşinin de Çanakkale’de şehit olduğunu öğrenince artık yerinde duramaz, hemen komutana çıkar ve gidecek ilk birlikte... Çanakkale’ye gitmek istediğini söyler.

 

Komutanı önce onu yollamak istemez, Öyle ya oraya sadece şehit olmak için gidilir. Koca Mustafa’yı kaybetmek istemez komutan. Ama Mustafa’nın ısrarına dayanamaz, izin verir. Koca Mustafa, sevinçle ilk giden birlikle yola çıkar. Gelibolu’ya varırlar, birliği uzun süre yedekte tutulur. Sıkıntıda çatlar Koca Mustafa. Ne heveslerle gelmiştir, Çanakkale’ye ama bir türlü savaşa girememiştir. Top seslerini, silah seslerini duyup, yaralıları görüp de savaşmamak sıkar Koca Mustafa’yı.  Nihayet beklenen an gelir. Birliği cepheye gönderilir. Artık yerinde duramaz Koca Mustafa. Utanmasa sevinçten oynayacaktır. Yavaş yavaş, savaş yerinin ön siperlerine doğru sokulurlar. Tam muhabere için sipere girecekleri sırada bir makinelinin ateşi biçer bölüğünü... Koca Mustafa üç yerinden yaralanır, hemen sargı yerine götürülür, oradan hastaneye sevk edilir. Yüzlerce binlerce yaralı inleye inleye muayene sıralarını beklemektedirler. Koca Mustafa sedyeye bir dirseği üzerinde hafif dayanmış hüngür hüngür ağlamaktadırlar. Ağlamasından, küfür etmesinden içeride doktorlar da rahatsız olmuşlar ki, birisi gelir yanına, sargılarını açar yaralarını muayene eder. O sırada Mustafa ağlamaya devam etmektedir. Doktor muayeneyi bitirir. Mustafa’nın yanağına hafifçe dokunarak:

 

- Korkma asker korkma... Ağlama artık bu yaralar seni öldürmez. Ağlama, ölmeyeceksin. Mustafa şaşırır birden;

 

- Bu doktor ne diyor be…  Diyerek hızla doğrulur.

 

- Doktor, yoksa sen benim ölümden korktuğum için ağladığımı mı sanıyorsun? Ben hırsımdan ağlıyorum, öfkemden ağlıyorum. İki kardeşim de Allah’ın yolunda bu vatan için kurban oldular. Ben de geldim ki; göreyim. Bu savaş nasıl bir savaştır. Tam sekiz ay talim yaptım. Bu günü bekledim. İki kardeşimin intikamını alamadan, düşmanla göğüs göğse boğuşmadan, bir tek mermi bile atmadan yaralanıp harp dışı oldum, ona ağlıyorum. Doktor eğilir, alnından öper Mustafa’nın. Her gün binlerce kolu bacağı kopuk yaralı gören doktor da ağlamaktadır.

 

Peki, bu hikâyeyi niçin anlatın derseniz. Çünkü gün çalışma günüdür. Gün birlik ve beraberlik olma günüdür. Gün tüm dünyaya dimdik ayakta olduğumuzu bildirme günüdür. Bu temenninin en güzel örneği Çanakkale Zaferi’dir. Çanakkale’yi gidip de orada daha 15 yaşında iken bu vatan için, namus için kutsal değerleri için, canını veren şehitlerin yattığı yerleri gezerseniz bu yüceliği bu birlik ve beraberlik duygusunun önemini daha iyi anlarsınız. İşte bugün eğer tüm dünya bizi tanıyor ve de bizde çekiniyor ise bu yiğitler fedakârlığı sayesinde tanımaktadır. Kısacası Çanakkale “Osmanlı’nın kahraman yüzü, Cumhuriyet’in önsözüdür.” Allah tüm şehitlerin ve onların komutanlarının mekânlarını cennet eylesin.