Yıllar önce Cem Yılmaz’a, esprilerinizi nereden buluyorsunuz dediklerinde, Türkiye zaten espri cenneti, hiç zorlanmıyorum demişti…
Yıllardır çevreme bakışımı değiştiren bu laf, hala öyle geçerli ki…
Ankara’nın sözüm ona çok sevilen başkanı, zamanın önemini vurgulayarak, 4 kol saatinden oluşan bir anıt diktirmiş.
Kol Saati…
Bu kelimenin adı ne zaman geçse gülerim.
Kol Saati… yine çok güldüm.
Çünkü yıllar yıllar önce…
Patron zam yapacak mı dediğimizde muzur çalışma arkadaşım; 
“Yok ama herkese kol saati hediye edecekmiş” demişti de zor basmıştı kafam…
O gündür bu gündür, alamadığımız herşeyde adı geçer bu saatin. Çirkin de bir beden dili hareketi vardır musibetin.
Seçimlerde oylar ona, yok buna… olmadı baştan… sayın arkadaşlar yemeyin… derken…
Sular duruldu.
Bazıları kol saati almış mıdır bilmem ama…
Oyları başarılı bi şekilde götürüp hemen arkasından dikilen bu anıtla, diğerlerine verilen mesaj;
Çok çirkin!
Sağa –sola- öne- arkaya bakan dört adet kol saati…
Mesaj belli.
Niye duvar saati değil de kol saati?
Yok efendim yolsuzluğu ifade ediyormuş.
Yolsuzluğu ifade edebilecek dünya kadar obje konusu varken…
Kol Saati…
Hepiniz babayı aldınız der gibi…
Çok çirkin.
Gönderen gönderene…
Artık sözler de yetmedi bu hırslara…
Beden dilini geliştirip, Yeni Zelanda usulu Haka Dansı yapacaklar yakında… Bu arada…
Haka Dansını bilmeyen varsa, internette bulup seyretsin. 
Zaten ahlak bozuldu, din anlayışı bozuldu, gelenek görenek hak getire…
Güven sıfır.
Tek bir vücut olmuş sadece; “İstemem yan cebime koy!” lardayız.
E hal böyle olunca; Milli danslarımızın da değişmesi an meselesi…
Bakın ne güzel haber, sanki dört yapraklı yonca!
Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı nedeniyle ülkemize gelen çocuklara kucak açan Başbakanımız ne güzel demiş;
“Bizlerin yaşadığı zorlukları çocuklarımız yaşamasın. Barışın egemen olduğu bir dünyayı paylaşsınlar. 
Bütün derdimiz bu…”
Aaaaa…. anlayanlar anlamayanlara anlatsın canım.
Bundan iyisi Şam’da kayısı vaziyeti…