Yine haberler emeklilere dokunmaya başlandı… 55 yaş ve altındaki emekli sayısı toplam emeklilerin üçte biri olduğu duyuruldu. Duyuru üçte bir diyor ama yüzde olarak %27,8 açıklıyor. Yani dörtte bire daha yakın… 

Velhâsıl 80 milyon nüfusumuzun sadece 8 milyon’u emekli… Bunların 2,2 milyonu 55 yaş ve altı…

Birkaç ay öncede çalışma bakanımız tarafından emeklilik yaşının tekrar yükseltileceği ifade edilmişti. 

Bakanımız Avrupa’da ortalama emeklilik yaşının 65 olduğunu bizim de oraya gelmemiz gerektiğini söylemişti. Bu arada Türkiye’de 2008’den beri emeklilik yaşı 65... Muhtemelen 2019 seçimlerinin arifesinde yükseltilecek. Şimdilik bekleniyor.

Avrupa ülkelerinde emeklilik yaşı 61 ila 67 yaş arasındadır… 

Örneğin; Hollanda 17 milyon nüfus var. Nüfusun 3,5 milyonu emekli. Gençlerinin %20’si ülkeyi terk etmiş, yurtdışında çalışıyor… Sosyal güvenlik ağı 60 yıldır sağlıklı çalışıyor. Nüfusun neredeyse tamamı kayıt altında… Şirketler sigorta primlerini tam ve eksiksiz yatırıyor. Ayrıca işverenler, çalışanların bireysel emeklilik primlerini de ödüyor. 

Yasalara uygun emekliliği hak eden, özel bireysel emekliliğide hak ediyor. Ve çifte maaş bağlanıyor… 

Zorunlu bireysel emeklilik bizde de yasalaştı. Ama bizdeki fark, primi personel maaşından ödeniyor…

Hollanda’da 900 Euro devlet emekli maaşı bağladıysa, ödenen özel primler sayesinde bir o kadar daha özel bireysel emeklilik maaşı bağlıyor. Ortalama aylık emekli maaşı 1.800 Euro oluyor. “Maaşının alım gücü nasıl?” derseniz... Bir aylık maaşı ile yaklaşık 1.100 litre benzin alıyor. Türkiye’de ise ortalama emekli maaşı 440 Euro ve bu maaş ile yaklaşık 360 litre benzin alınabiliyor. 

Bakanımızca karşılaştırılan Avrupa’dan, maaş miktarımız belki az olabilir. Ama alım gücü bu kadar az olamaz… 

Alım gücü bizden 3 kat fazla bir ülke ile karşılaştırma hakkaniyetli değil… 

Türkiye ile tutan hiçbir yanı yokken, yaş tutturulması doğru değil…

Türkiye’de 80 milyon nüfus, 8 milyon emekli yani nüfusun %9’u emekli, 60 milyon iş gücü, 29 milyon çalışan, 3,4 milyon işsiz ve 28 milyon sistem dışı kalmış, bilinmeyen insan var. Yıl 2017 ve 28 milyon sosyal güvenlik sisteminde kayıp… Çoğunun SGK girişi bile yok. Belki çalışıyor, belki çalışmıyor. İstatistikler bihaber… 

Türkiye, halkının %9’unu emekli, örnekteki Hollanda %21’ini emekli etmiş. Ve çok daha iyi koşullarda emekli etmiş. Şimdi yaş kıyaslamasını neye göre yapacağız?.. Biri çok verimli, gübresi, suyu eksiksiz atılmış toprakta bir çiçek… Diğeri bakımsız, kuru toprakta çiçek… Hangisi uzun yaşar?.. 

Önce toprağı havalandır, gübresini, vitamini at, sula sonra çiçeğini ek… Çiçek’te güzel kokular salsın, uzun yaşasın, mutluluk, canlılık versin. 

Ayrıca Fransa’da 55 yaş altında emekli var… Ve bireysel emeklilik ve diğer hakları bizden iyi…

İnsanlar yaşarken, iki dünya da aynı anda yaşarlar… 

Bunlardan biri hep zihnimizde canlandırdığımız, hayalini kurduğumuz, vicdanımızı tartığımız, sevgi, nefret ifadelerimizi anlamlandırdığımız dünya… 

Diğeri ise; bedence yaşadığımız dünya… Keyfimizin sıkça kaçtığı, endişelerimizin bitmediği, kötü kıyaslamaların yapıldığı, durmaksızın mücadelelerin verildiği, aslında yaşamadığımız, sürüklendiğimiz bir dünya…

Bizler ki Yunus Emre’nin, Mevlana’nın torunlarıyız… Dünya’ya son gönderilen dine inanmış, peygamber efendimizin güzel ahlâkıyla bezenmişiz. Yüzyıllarca vicdana değer vermiş, gönüllere girmişiz. İşte o yıllarda, Yunus Emre ile gönüllerde dolaştığımız yıllarda, Avrupa bizi özenmiş, taklit etmiş… Hatta gıpta etmiş… 

Çünkü biz hayalini kurduğumuz dünya için bu dünya da yaşamışız. Peygamberimizin izinde, islamı, güzellikleri yaşamışız.

Fakat bugün, basit bir emeklilik koşulunda bile; Avrupa’dan, bir zamanlar bize gıpta edenden, ne kadar da gerideyiz!.. 

Görülüyor ki bugün; devlet olarak yardımlaşma ve dayanışma da katbekat öndeler… Ve biz hâlen onlardan, bize olumlu yansıyacakları değil, bize olumsuz yansıyacakları almaya çalışıyoruz…

Bir zamanlar kızkulesi gibi, evlerimizi yakamozlar, yıldızlar aydınlatırdı… Bugün yüksek yüksek binalarda, ertesi gün kapımızı tekrar çalacak borçlar, içimizi karartıyor… 

Ve yetmiyor… Daha da ver deniyor…

Ve belki de; kendi bu dünyaları için hayalini kurduğumuz dünya kullanılıyor…