Kılıçdaroğlu nihayetinde yürüyüşü tamamladı. İstanbul’a vardı. Adalet Yürüyüşü adı verilen bu yürüyüş 23 günde tamamlandı. İngilizlerin şişirdiği, kontrollü bir şekilde Hindistan’ın başına getirdiği “Efsane lider Gandi!” İngiliz sömürge yönetiminin tuz üretimine koyduğu haksız vergiyi protesto etmek için 12 Mart 1930’da yürümeye başlamıştı. 78 arkadaşıyla başladığı yolculukta günde yaklaşık 20 kilometre yürüyerek 6 Nisan’da, yürüyüşünün 24’üncü gününde Okyanus kıyısındaki Dandi tuzlasına ulaşmıştı. Bu ve buna benzer eylemlerle Gandi büyütüldü onun Müslüman versiyonu Mehmet Ali Cinnah’da İngiltere’nin diğer yönde çalışan adamı idi. Bu iki lideri kullanarak Hindistan’ı böldüler. Hind kıtasına hâkim olan Müslümanları zayıflattılar. 

Bu yürüyüşün kötü bir taklidini ve Amerikancı versiyonunu da onca solcu ve Anti-Amerikancı adamları peşine takarak Kemal Kılıçdaroğlu gerçekleştirdi. İşin ilginç tarafı Fethullahçı ablalar da orada hazır bulunuyordu. Yürüyüşün millileşmesinin görüntüsü “tazahürü” olarak mehter takımı da oradaydı.

Ben Kemal Kılıçdaroğlu’na Gandi sıfatının verilmesine Gandi’ye benzetilmesine öteden beri karşı çıkıyorum. Muhalefet liderimize bula bula İngiliz sömürge yönetiminin kukla ajanı Gandi isminin verilmesini hazmedemiyorum. Milli bir isim bulamadılar mı? “Köroğlu, Dadaloğlu” ne bileyim tarihçilere sorulup Türk tarihinden, İslam tarihinden güzel biri isim bulunabilirdi. Devlet kurucu partimize bu yakışırdı.

Yürüyüşün sonunda Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasıyla ilgili de öfkesinin hala dinmediğini belirten Kılıçdaroğlu, Ahmet Şık ve Kadri Gürsel'in tutukluluk haline ise tepki göstererek şunları söyledi; 

Öfkem geçmedi. Yargıya olan güvenim temelden sarsıldı. Yargının siyasi otoriteye bağımlı hale getirilmesi ve belli bir merkeze göre karar verilmesi beni derinden sarsıyor. Bu yürüyüşün adının adalet olmasının temel nedeni bu. Belli makamlara belli kişiler yerleştiriliyor. Ve bu kişiler hükümetin istemediği kişiler yargılanırken en ağır cezayı veriyor. Şimdi Enis Bey ne yaptı? Aklın mantığın alacağı şey değil.

Elde belge olmadan, bilgi olmadan insanları alıp mahkûm etmek, nerede vardır böyle bir adalet düzeni? Ne casusluğu Allah aşkına? Adalete olan güvenimiz temelden sarsılmış halde.

Fethullahçı bir casusluk faaliyetine iştirak suçunun faili olarak yargılanmış ve ceza almış bir kişinin suçsuz olduğunu iddia etmek akıllara ziyan gaflettir. Devletin emniyetiyle ilgili olarak aldığı tedbirleri ifşa etmek hangi ahlaka, hangi hukuka göre suç değildir, hangi mantığa göre suç değildir?

Sn. Kılıçdaroğlu Hakikaten kötü bir karar üzerine yürüseydi, haksız bir yargı kararına itiraz etseydi, en azında öldürülen Suriyeli anne ve bebeğin failleri idam edilsin dese idi bu yürüyüşe adalet misyonunu kazandırabilirdi… İddianameler çok geç hazırlanıyor, sübut delillerle karar verilmiyor, Cezaevlerinde işkence yapılıyor, mahkûmlar aç bırakılıyor, bakılmıyor gibi gerekçeleri ileri sürse bunlarla ilgili ciddi deliller toplasa bu yürüyüş bir anlam kazanabilirdi. Bu yürüyüş hiçbir delile dayanmadan yapıldığı için başından itibaren anlamını yitiriyor.

Kılıçdaroğlu’nun örnek verdiği Kadri Gürsel’in yazılarını öteden beri takip ederim, entelektüel seviyesini takdir etmekle birlikte batının sözcüsü gibi yazdığı yazıları sebebiyle analizlerine güven duyulmayacağını hep söylemişimdir. Kılıçdaroğlu’nun örnek verdiği ve savunduğu adamlar batı için etki ajanlığına soyunmuş adamlardır. Bu partide hiç mi solcu kalmadı, bu partide hiç mi millici bir adam kalmadı? Hiç mi uyaran yok?

CHP Aytunç Çıray; Yürüyüş 1946’dan beri en büyük muhalefet atağı… 

Anlaşılan CHP içinde bu yürüyüşün ne manaya geldiğini anlayacak kapasitede bir tane adam kalmamış!

Bakın Perinçek’in Aydınlık Gazetesi ne diyor?

“CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Atlantik Gazetelerinde kampanya halinde yayınlanan yazısında emperyalist merkezleri Türkiye’ye müdahaleye çağırmaktadır.

Kılıçdaroğlu; tıpkı ABD’li emperyalistler ve İsrail gibi aşırılık yanlısı, liberal olmayan popülist diktatörler olarak tanımlamaktadır.

CHP Genel Başkanı ABD emperyalizminin BOP eşbaşkanlığı görevini üstlendiğini dünyaya bildirmektedir.”

Bu haliyle bu yürüyüş hızlı tren çağında Ankara’dan İstanbul’a patozlama piknik yolculuğu olarak tarihe geçecektir. Bari yalnıyak gitse idi kendini Gandi’ye benzetebilirdi. Kışın yapsa idi kar manzaralı ve saferi gibi bir şey olurdu. Bu hali ile ABD’nin İsrail’in değirmenine su taşıdığını bilmeyen (!) şaşkın adam filmi gibi bir şey oluyor.