Şafak TERZİ, 11.7.2017 tarihli Aydınlık Gazetesi’nde bir başlık atmış” ABD ve Avrupa çağrıya uymalı, alt başlıkta şöyle; ‘ABD ve Avrupa’daki demokrasiler, Türkiye'deki demokrasi ve insan hakları hareketlerinin arkasında toplanmalı ve Erdoğan hükümetine karşı daha sesli olmalılar’ 

Şafak TERZİ bu başlığı nereden yazmış? Prof. David L. Phillips, “çözüm süreci” olarak anılan Kürt açılımının mimarı, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın kıdemli üst düzey danışmanı, CFR üyesi ve Washington'un Kürt meselesinde danıştığı en önemli isimlerden bir tanesi, halen İsrail’de bulunuyor.

Prof. Phillips ile CHP'nin adalet mitingini konuştuk ve kendisine bu mitingin Washington'dan nasıl görüldüğünü sorduk. Şu sıralar İsrail'in başkenti Tel Aviv'de bulunan Prof. Phillips ile sohbetimizi telefon üzerinden yaptık. Adalet mitingine tam destek veren ve coşkusu sesinden anlaşılan Prof. Phillips, Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğini de yorumladı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik çok açık ve sert ithamlarda bulundu. 

Şimdi bu konuşmadan özetler;

Türkler, Erdoğan ve AKP’ye karşı bir araya geldi ve adalet talebinde bulundular. Ve bu insanlar demokrasilerinin geleceği, ülkelerinin dünyadan tecrit edileceği konusunda büyük endişe duyuyorlar.

Türkiye, çok derin bir şekilde bölündü. Ülkenin en azından yarısı, Erdoğan’ın diktatörlüğü altında gücün merkezileşmesine karşı çıkıyor. Bu ses ve çağrı, her yerde yüksek ve açık bir şekilde duyuluyor! Ve bu insanlar yalnızca Erdoğan’a değil, bütün dünyaya mesaj yolluyor; Türklerin artık bir diktatör tarafından yönetilmek istemediğini haykırıyorlar…

Washington, zaten Türkiye’nin normal dengelerin dışında faaliyet yürüttüğünü kabul etmiş durumda. Gelişmeler yalnızca –Washington’un bir yıldan fazla süredir öğrendiği ve öğrenmeye devam ettiği gibi– Türkiye’nin artık güvenilir bir ortak olmadığı, artık bir demokrasi olmadığı ve bel bağlanılamayacağı görüşünü kuvvetlendiriyor.

CHP’nin harekete geçme zamanı gelmişti. Ve bir muhalefet partisi olarak son derece canlı ve dayanma gücüne sahip olduklarını gösterdiler. Bu onları daha da enerjik kılacaktır ve CHP cephesine daha da fazla insan çekecektir… Türkiye’de muhalif biriyseniz, hapse atılma, öldürülme ya da işinizden atılma tehlikesi ile karşı karşıya kalırsınız. Bu, Türkler için büyük bir uyanış çağrısıdır, insanlar bir araya gelip örgütlenmeliler…

Trump yönetimi, Erdoğan'ı –özellikle de Türkiye’nin IŞİD’e verdiği destek ve ABD’nin Suriye’deki müttefiklerine karşı saldırıları ışığında– büyük bir şüpheyle izlemekte. Bu nedenle Erdoğan, Trump yönetiminin algısını değiştiremeyecektir… Şu an yalnızca, Türk hükümetinin güvenilmez olduğu ve IŞİD’e karşı savaşta bel bağlanamayacak bir müttefik olduğu gerçeğinin altı çiziliyor.

*Kılıçdaroğlu’nun The Guardian için yazdığı ve “yeni nesil diktatörlere” karşı uluslararası kamuoyunu harekete geçmeye çağırdığı makale ABD ve Avrupa’da nasıl bir etki yarattı? Sorusunu şöyle cevaplıyor:

Bana göre doğru bir makale! Uluslararası destek çağrısında bulunuyor. ABD ve Avrupa’daki demokrasiler, Türkiye'deki demokrasi ve insan hakları hareketlerinin arkasında toplanmalı ve Erdoğan hükümetine karşı yürüttükleri muhalefetlerinde daha sesli olmalılar.

*Erdoğan ile Washington arasındaki ilişkilerin kötüleşmesinin temel sebebi nedir?

İlişkiler kötüleşti çünkü Erdoğan anti-demokratik değerlere sahip olduğunu gösterdi, IŞİD’i destekledi ve Suriye’deki Kürtlere yani Amerika’nın müttefiklerine karşı saldırılar başlattı…

NATO bir güvenlik ittifakından daha fazlasıdır. Ortak değerlere sahip ülkelerin bir koalisyonudur. NATO eğer bugün kuruluyor olsaydı, Türkiye’yi üye olması için asla davet etmezdi.

Neo-Con’ların has adamı, bir tarihlerde Türkiye’deki Kemalist yapıların çok rağbet ettiği, Uluslararası kamuoyundaki Türkiye karşıtı kampanyanın baş tertipçilerinden, eski Pentagon görevlisi Michael Rubin Twitter'da şöyle diyor: "Demokrasiye olan büyük saldırı 15 Temmuz’da değil, sonrasında oldu. Erdoğan’ın kanun tanımamazlığı demokratik meşruiyetini ortadan kaldırdı". Bu ifadeler ne anlama geliyor? 15 Temmuz'daki Amerikancı darbe girişiminin önemini perdelemeye çalışmak. Kendilerinin destek verdiği darbeyi temize çıkartmak…

Rubin bu twetti ile Fethullahçı terör örgütünün (FETÖ) darbe girişimine karşı devreye sokulan olağanüstü hal uygulamalarının 'asıl darbe' olduğuna yönelik, kitlelerde şüphe ve tereddüt yaratmayı hedefleyen söylemi tekrar ediyor.

Soruyorum: Kılıçdaroğlu kimin çizgisinde, kimin sözcülüğünü yapıyor, kimin değirmenine su taşıyor? Kullandığı sloganlara, yazdığı yazılara bakılırsa CHP’yi ABD’nin /Siyonist lobisinin emrine vermeye hazır olduğu görülüyor.

Yarın Kılıçdaroğlu 6 Temmuz tarihli İngiliz Guardian Gazetesi’nde ne yazdı?