“BİR GECE ANSIZIN GELİRİM” DEDİK VE…

Yazı ve Fotoğraflar: M. KEMAL SALLI

Batılaraın Osmanlı’yı tarih sahnesinden ve mirasını paylaşmak için yüzyıllar boyunca elele verekek kurguladıkları “Büyük Oyun”, 1789 Fransız İhtilali sonrasında Avrupa coğrafyasında bilinçli olarak desteklenen mikro milliyetçilik akımlarının doğmasına yol açmıştı.
Osmanlı’nın Balkan coğrafyasında başlayan mikro milliyetçilik akımları, kısa sürede, Balkanlardaki Türk varlığını hedef alan soykırıma yönelik katliamlara dönüştü. Tarih kitaplarımızda pek mahçup bir üslupla anlatılan “Balkan faciası sürecinde 5 milyon Müslüm an katledilmiştir”. Bunu biz değil,  ABD'nin Louisville Üniversitesi'nden tarihçi ve nüfus bilimci Justin McCarthy söylüyor. 1995'te yayınlanan "Ölüm ve Sürgün: Osmanlı Müslümanlarına Karşı Yürütülen Ulus Olarak Temizleme İşlemi" adlı kitabı, 1821-1922 yıllarında Balkanlar, Kafkasya, Kırım ve Anadolu'da yaşanan Müslüman halkların uğradığı katliamlara ve sürgüne ışık tutuyor.
McCarthy, kitapta 1800'lerin başında Osmanlı Devleti sınırları içinde kalan Anadolu, Kırım ve art bölgeleri, Kafkasya'nın büyük bölümü, Arnavutluk ve Bosna'dan Karadeniz'e uzanan çizgide Güneydoğu Avrupa'nın tümünü kapsayan bir coğrafyada Müslümanların, bazı bölgelerde çoğunluk bazı bölgelerde azınlık olarak yaşadığına dikkati çekiyor.
Osmanlı Devleti'nin zayıflayarak dağılma sürecine girmesiyle bu bölgelerde Müslüman nüfusun topraklarından çıkarıldığını ya da katledildiğini kaleme alan McCarthy, 1821-1922 yıllarında 5 milyondan fazla Müslümanın öldürüldüğünü, sürgün edilen ya da göç etmek zorunda kalan Müslümanların bir kısmının, yolllarda açlık ve hastalıktan yaşamını yitirdiğini anlatıyor kitaplarında..
Aynı etnik temizlik hareketlerinin devamını I. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında  Kuzey Afrika’dan İran’a uzanan Osmanlı coğrafyasında sürdürüldüğünü görüyoruz. Günümüzde Irak’ta, Suriye’de Türk varlığına ve Türkmen yerleşim birimlerine yönelik saldırılar da Balkan faciasının bir devamı olarak bilinçli bir politikanın devamıdır. Bu tarihi süreci ve hedeflerini çok dikkatli izlememiz ve çok dikkatli olmamız gerekir.

“KANLI NOEL” TÜRK VARLIĞINI
TARİTEN SİLMEYE YÖNELİK SALDIRILARIN KIBRIS BÖLÜMÜDÜR


21-22 Aralık 1963’te, Kıbrıs’ta, Türk varlığını yok etmeyi hedefleyen bir katliam yaşanmıştı. Tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen bu soykırıma yönelik katliamla Rum EOKA çetesi, tarihte hiçbir zaman Helen adası olmamış olan Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamayı, ENOSİS’i hedefliyordu. Türkiye’nin çeşitli müdahalelerine rağmen adanın Türk yerleşim birimlerinde kundaktaki bebekten 80’lik yaşlılara kadar pek çok masum insan katledildi, toplu mezarlara gömüldü.

Kıbrıs Türkü, bütün çaresizliğine rağmen direndi, Anavatan’ın da desteği ile TMT çatısı altında teşkilatlanarak varlığını korumaya çalıştı.
Kıbrıs Türkü, “Kanlı Noel” sonrasında çok acılar yaşadı, ama bu süreçte tarihlere geçecek bir direniş destanı yazdılar.

Rumlar çaresizlik içinde Toros Dağları’nın sülietine bakıp imdat bekleyen Türklerle dalga geçiyorlardı: “Bekledim de gelmedin..”
Kıbrıs Türkü’nün sesine Anadolu Türkü 24 Temmuz 1974 sabahı ses verdi: “Bir gece ansızın gelebilirim!”

“KANLI NOEL”İ UNUTMAYALIM


Geçtiğimiz günlerde TESUD’un Kadıköy Evlendirme Dairesi salonlarında düzenlediği “Kanlı Noel” etkinliğinde, o günleri bizzat yaşayan mücahitler, gaziler, diplomatlar anılarını anlattılar.

Konferansta söz alan değerli diplomatlarımızdan Onur Öymen, 1974 Barış Harekatı”na giden sürecin tarihi boyutunu, Kıbrıs’ta yaşanan katliamın hedeflerini ve perde gerisinde yaşanmış olan diplomatik savaşın ayrıntılarını satırbaşlarıyla anlattı.

Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği Başkanı Yılmaz Bora Kıbrıs Türklerinin varlıklarını koruyabilmek için anavatandan gelen çok kısıtlı desteklerle nasıl teşkilatlandıklarını, nasıl mücadele ettiklerini, bu süreçte çektikleri sıkıntıları ayrıntılarıyla anlattı.

Daha sonra Kıbrıs Gazisi, E. Tümg. Cumhur Evcil’in başkanlığında yapılan oturumda, o günleri yaşamış Kıbrıslı mücahitler anılarını anlattılar.. Hem ağladılar, hem ağlattılar hem de hiç unutmamız gereken dersler verdiler. Yard. Doç Dr. Ali Evcil, Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şube Başkanı Zehra Bilge Eray (aynı zamanda mücahittir, Kıbrıs’ın Nene Hatunu’dur), mücahit Gözkamaş Ergüneş, mücahit Bülent Selent o güne kadar pek duyulmamış anılarını anlattılar. KKTC’ye giden yolda Kıbrıs Kıbrıs Türkü’nün hangi acılara katlanmak durumunda kaldıklarını anlattılar.

KOD ADI: ZAFER BEY


Kıbrıs’tan gelen genç öğretim görevlisi Yard. Doç. Ali Evcil’in soyadının aynı zan-manda gazetemiz yazarı olan Kıbrıs Gazisi Cumhur Paşa’yla aynı olması, pek çok kişinin olduğu gibi, bizim de dikkatimizi çekmişti. Acaba Cumhur Paşa’mızın bilmediğimizin bir yakını mıydı, yoksa bir rastlantı mıydı?

Kıbrıslı genç bilim adamı Yard. Doç. Dr. Ali Evcil, Cumhur Evcil Paşa’mızın o güne kadar bilmediğimiz bir başka kahramanlık öyküsünü anlattı. “KOD ADI: ZAFER BEY” kitabı yazılacak filme alınacak bir kahramanlık destanı. Bu konuyu, Cumhur Paşa’mızın bu destansı hikayesini ayrı bir yazımızda ayrıntılarıyla anlatacağız. Kıbrıs Gazisi E. Tümg. Cumhur Evcil Paşa’mızla aynı gazetenin yazı ailesinde olmaktan gurur duyduk. Tarihin kaydettiği o unutulmaz zaferler böylesine büyük, büyük olduğu kadar mütevazi kahramanların fedakarlıkları sayesinde yazılıyor. Kendisini, “KOD ADI ZAFER BEY”i ayakta alkışlıyoruz.

CENNETMEKAN RAUF DEKTAŞ’I MİNNETLE ANDIK


“Kanlı Noel” etkinliklerinde her zaman aramızda görmeye alıştığımız Cennetmekan Rauf Denktaş’ın yokluğu yüreğimizi yakarken barkovizyondan seslenişini gözyaşlarıyla izledik. Şanlı Türk tarihine bir bayrak, bir devlet armağan eden büyük devlet adamı Rauf Denktaş’ı, her zaman olduğu gibi, rahmet ve saygıyla anıyoruz; mekanı Cennet olsun..