İsrail’i kim durduracak isimli makaleyi yazınca, e-posta, whatsapp, facebook ve diğer sosyal medya araçlarından destek ve itirazlar geldi: Bu yazıda bu tenkitleri değerlendireceğim. Öncelikle Çetin Zamantioğlu’nun değerlendirmesinden başlayalım. GAYBI ALLAH cc bilir. Kuzeyden gelecek kavim hakkındaki tespitlerine katılmıyorum. Çünkü RUSYA ve İRAN olarak kuzeyden gelecek kavmi adlandırması yanlış.

Çetin Bey diyor ki; ben böyle şeylere inanmıyorum. Bunlar hurafe… Doğru… İnanmamakla haklı ben de inanmıyorum. İsrail’in kuruluş ve yıkılışını anlatanlar, Tevrat, Zebur, İncil, Eski Ahit, Kuran, Hadis ve rivayet dâhil her araçtan faydalanarak bu sunumu yaptılar. Ben de bu tür ifadelere, yazılarımda; çoğu kere Yahudi hurafeleri adını kullanıyorum. Bu hurafelere bizim inanıp inanmamamızın önemi yoktur. Onlar inanıyorlar ve “Tanrıyı kıyamete zorlamak” için çalışıyorlar. Sorun bu… Çetin Bey’e şu fıkrayı anlatarak cevap verdim. Hani bir fıkra var: Delinin biri kendini mısır tanesi zannediyormuş, tavukları görünce beni yerler diyerek korkup kaçıyormuş, adamı tedavi etmeye karar vermişler, tımarhaneye götürmüşler, devamlı telkin etmişler. "sen mısır tanesi değilsin, sen mısır tanesi değilsin demişler" deli tamam demiş ben artık mısır tanesi değilim. Ben mısır tanesi değilim… Dışarı çıkartmışlar deli şehirde dolaşıyormuş. Bir gün aniden karşısına tavuklar çıkınca korkup kaçmaya başlamış, psikologlar hemen adamı durdurmuşlar. Sen artık mısır tanesi değilsin. Neden kaçıyorsun? Evet, ben mısır tanesi değilim ama sorun bakalım bunu tavuklar biliyor mu? Adamların inançları bu, biz ne dersek diyelim, böyle inanıyorlar. Benim burada savunduğum konu şu; şerrinizi bize bulaştırmayın, gidin belanızı Rusya'dan veya İran'dan bulun. Whatsapp’dan yazan bir arkadaş meseleye daha farklı yönden bakmış; “bu yazınız İran ve Rusya’yı parlatmaya yönelik olmuştur”, dedi. Tabi ki bu ifade doğru değil. Birincisi ne niyetle yazdığımı en iyi ben bilirim. Kesinlikle böyle bir niyetle yazmadım. Zorlama bir bakışla İran ve Rusya’yı övüyorum algısı çıkartmak akıllara ziyan mantıksızlıktır. İkincisi Türkiye bölgenin bir kavimi bölgenin yerleşik bir halkı olduğu için dışarıdan gelenler kategorisinde değildir. Üçüncüsü “büyük İsrail projesinin yanlış olduğunu, Yahudi hurafelerinin er geç çökeceğini” bilen biri olarak, “ülkemizi yangın yerine” çevirmelerine müsaade etmemek için bunları yazıyorum.

Prof. Dr. Emin Yıldız Hocamızın değerlendirmesi daha başka yönlü oldu, daha fazla ufuk açıcı cevapları beraberinde getirdi. Emin Hoca dedi ki; Tarihte İsrail iki defa yıkıldı ve iki defa sürgüne gitti. Bu olaylarda Türklerin veya Arapların bir payı var mı? Yok. Tevrat indirilirken Türkler buralarda var mıydı? Yok. Yahudilerin yıkılmasında Türklerin bir payı var mıydı? Yok -Peki, bunları kim yıktı? Birincisinde Asurîler; Kral 5. Shalmanaser de MÖ. 722-721 yıllarında Reuven, Gad ve Menase kabilelerini sürgüne gönderir. Sonunda, MÖ. 722 yılında Kral 2. Sargon ülkenin kuzeyini tümüyle işgal eder ve sona kalan beş kabileyi de sürer; yerlerini Asurlular ile doldurur. (Nabukadnosor)

-Sonra, MS. 66-73 yılları arasında Roma İmparatorluğu ve Yahudiler arasında yaşanan savaş Yahudilerin sürgün edilmesine neden oldu. (Birinci Yahudi-Roma savaşları (66–73), (Büyük İsyan diye de bilinir, ha-Mered Ha- Gadol), Yahudiye eyaletindeki Yahudilerin Roma İmparatorluğu'na karşı gerçekleştirdiği üç isyandan birincisidir (ikincisi 115-117 yılları arasındaki Kitos Savaşı, üçüncüsü ise 132-135 yılları arasındaki Bar Kohba İsyanıdır.)

Sonra ne oldu? MS. Atilla gelip Roma’yı yıkarak Yahudilerin öcünü almış, Roma ikiye bölünüp zayıfladığı için bu tarihten bir asır sonra dünyaya gelen Hz. Peygamberin önünü açmıştır.

-Yani Yahudiler dağılırken ve yıkılırken Türklerin bir rolü var mı? Yok… Aksine Yahudilerin Roma’dan intikamlarını Türkler gelip almış, İslam’ın önünü açmıştır. Kanuni Fransa’dan Yahudi tüccar Fransız Kralı, Jozef Nasi’ye borcunu vaktinde ödeyemediğinde Kanuni, Akdeniz’de –bilhassa İskenderiye’de- Fransız bandıralı gemilerin üçte birine el koyarak paranın tahsilini sağlamıştır. Parasını almış, dedesi 2. Beyazıt Endülüs Yahudilerini kurtarmıştır. Dünya Yahudi cemaati için, Dona Gracia, bütün yaşamını kendi ırkını Avrupa’daki engizisyon belasından kaçırıp kurtarmaya adayan bir azize, bu kadın Kanuni tarafından desteklenmiştir. 20. asrın başında İstanbul’da görev yapmış ve Hıristiyan olan bir İngiliz elçilik sekreterinin (George Young) aşağıdaki yorumu Osmanlı’ya sığınanların Türkiye’ye faydalarını açıkça önümüze koymaktadır:

“Mülteci Yahudiler bilhassa, doktor, maliyeci, tercüman, top döküm ustaları ve topçu erleri olarak uzmanlaşmışlardı. Yeni tip barutun imali (kara barut) ve hafif topların dökülmesiyle, Osmanlı İmparatorluğu’na çok büyük hizmetlerde bulunmuşlardı. Diğer bir deyimle, dini safiyet adına İspanya’dan kovduklarımızı, Osmanlı’ya vererek en önemli yeteneklerimizi ve silahlarımızı, Hıristiyanlığın en büyük düşmanının ellerine teslim ettik.” Türk istihbaratının bilge Hoca’sı Mahir Kaynak bir gün bana şöyle demişti: “Batı Yahudileri kullanıyor onların teolojisini de parasını da her şeyini kullanıyor, sonra batağa sürükleyip her şeylerini yağma edecekler”.