Türkiye hala 15-16 Temmuz’da yaşanan darbe teşebbüsünün tesiri altında iken son zamanlarda ortaya çıkan Hürriyet Gazetesi’nin “Karargâh Rahatsız “ haberi ile yeniden çalkalandı. AKP’nin iktidara geldiği 2003 yılından beri birçok darbe planı, e- muhtıra, Gezi Hadiseleri ve Hukuk Darbe girişimleriyle karşılaşmıştır. En son 15 Temmuz Darbe girişimi bu işin tuzu biberi olmuştur.

Askeri darbe kavramı yeni bir kavram değildir. Ayaklanma, padişahı (kralı) tahtan indirme insanlık tarihi boyunca var olmuştur. Ancak 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan darbeler ve darbe girişimlerinde her defasında değişik yol ve metotlar uygulanmıştır. Özelikle ABD’nin organize ettiği finans destekli SOROS tipi darbeler, renkli devrimler, Arap Baharında uygulanan sosyal medya teknikleri sürü psikolojisini tetikleyen yeni metotlar olarak darbeler tarihinde yerini almıştır. 

Amerikalı akademisyenler Jonathan M. Powell ve Clayton L. Thyne’nin derlediği çalışmalara göz atıldığında, 1950 yılından 2010 yılına kadar dünyada 475 adet darbe veya darbe girişimi gerçekleşmiştir. Bunlardan 239’u darbe girişimi olarak başlamış sivil yönetim tarafından bastırılmıştır. 236 tanesi ise askerlerin sivil yönetimi devirmesiyle sonuçlanmıştır. Aşağıdaki tabloda görüleceği üzere darbelerin yarısı başarılı olmuş diğer yarısı başarılı olamamıştır. 

Darbe teşebbüsleriyle gerçekleşen darbelerin coğrafi dağılımına baktığımızda karşımıza şu gerçekler çıkmaktadır.

Bir başka bakış açısından ise:

Tablolardan görüleceği üzere, 1950 yılından bu yana yaşanan darbelerin ve darbe teşebbüslerinin büyük bir kısmı yaklaşık ¾’ü yani %75’i Afrika’da ve Latin Amerika’da gerçekleşmiştir. Afrika kıtasındaki ülkelerin tamamında ya darbe teşebbüsü, ya da darbe gerçekleştiğini görebiliyoruz.

Devlet geleneği olmayan veya sömürgecilerin kurduğu yapı üzerinden kurulan kabile devletlerinde bir aşireti ötekinin üstüne salarak darbe yapıldığı çokça görülmektedir. Bu ülkelerde darbe yapmak çocuk oyuncağı gibi bir şeydir. 

1960’dan sonra sömürgecilik yeryüzünden tamamen kalktı. Sömürge topraklarını terk eden batılı güçler içerideki işbirlikçi yapılar üzerinden kontrollerini devam ettirdiler. Çekilirken iktidar gücünü emaneten verdikleri adamlar belli bir devlet tecrübesine sahip olmadıkları için “ya keyfi yönetime” saptılar, ya da bağlı oldukları sömürgeci efendilerine köpekten daha fazla sadakat göstererek halkın kaynaklarını çalıp çırpıp batılı ülkelere kaçırarak yolsuzluğa bulaştılar. Bu durum halkta memnuniyetsizlik oluşturarak darbeye uygun zemin hazırladı.

Amerikalı akademisyenlerin yaptığı tablolar incelendiğinde 1960-70 arası dönemde darbe sayısında anormal artış olduğu görülmektedir. Bunun temel nedeni ya iç ya da dış memnuniyetsizliğe dayanmaktadır. Sömürgecilerin iş başına getirdikleri adamlar efendilerine sadakat gösterdiği, bunu halka hissettirmediği sürece sorun çıkmamaktadır. Sömürgeci efendiler rahatsız oldukları taktirde hiçbir yönetici ayakta kalamamaktadır. Devlet zihniyeti ve devlet düzeni yerleştikçe kurumsallaşma gerçekleştikçe darbe teşebbüsü ve darbe sayıları giderek azalmaktadır. Bu tablolar darbecilikle ilkellik, darbecilikle dış güçlerin oyuncağı olmak arasında bir bağlantı olduğunu göstermektedir.

1960-1975 arasında çok sayıda darbe ve darbe girişimi gerçekleşmiş durumda. Bu süreçte özellikle sömürgelikten kurtulan Afrika devletleri ile Latin Amerika’da çok sayıda darbe ve darbe girişimi gerçekleşmiştir. 

Bu tablolar değerlendirildiğinde Türkiye’de son 15 yılda gerçekleşen darbe, darbe planı, ayaklanma provaları bu işin içinde dış güçlerin olduğunu, ilkel bir zihniyetle hareket edildiğini Türkiye’yi geri bıraktırma misyonunu üstlendiği görülmektedir. 

Dış dünyada hatta Afrika gibi sömürge geçmişi olan yerlerde bile darbe sayıları gittikçe azalırken 2003’den beri AKP iktidarına karşı sürdürülen müdahale, bildiri, darbe planı, Gezi Olayları, Hukuk Darbesi ve en son 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye’yi kabile devleti olarak gören Masonların tezgâhıdır. Her zaman söylüyorum: 1908 darbesiyle işbaşına gelmiş olan masonik yapı halen işbaşındadır. Bu yapı tasfiye edilmediği sürece karargâh rahatsız, tanklar bent deresinden geçti,  filan paşa sek rakı içti, Kudüs Mitingi yapıldı, kara çarşaflılar sokağa döküldü lafları bitmeyecektir.

İslam dünyasının yeniden ayağa kalkması ve Türkiye’nin geleceğinin teminat altına alınması ordu ve devlet kademesindeki bütün darbeci yapıların tasfiye edilmesi ile mümkündür. Gecikmek Türkiye’nin kabile devleti gibi oyuncak olmasına razı olmak, vebal altında kalmak, hatta canından olmakla neticelenebilir. Bunlar, bu yapılar Kamboçya’da 2,5 milyon insanı ağaçlara çarpa çarpa öldürdüler. İhtilallerin kanununda acıma yoktur. İnsaf yoktur. Hukuk yoktur. Çünkü ihtilaller gerekçeye dayalı olarak hüküm vermezler.