Öyle bir değişti ki zaman; olması gerekenler bir lütufmuş gibi karşılanırken olmaması gerekenler sıradanlaştı.
Artık yere düşen birine elini uzatanlar şaşkınlıkla karşılanıyor el uzatmamayı normal zannedenler tarafından.
Nasıl bu duruma geldik, getirildik?
Düşmanlıklar bile olması gereken gibi değil, kalleşleşti. 
Sudan bir sebepten tartışmak ölümle burun buruna getirebilir sizi.
Gözünüzün üstünde kaşınızın olması bir kavganın öznesi yapabilir sizi. Trafik desen sırat köprüsü.
İnsanın içindeki insan çürüyor zaman geçtikçe, her dakika biraz daha çürüyor.
Âşık olunacak insan arabası en son model olan mesela, hiç çalışmayan ama en çokta parası olan ise en makbul olan.
Hayatı alın teriyle kazanmak parmakla gösterilmeye sebep, taktirden falan değil ha! Şaşkınlıktan.
Biraz paranız varsa bir kenarınızda, hırsız uzakta değil tam cebinizde. Hangi arada, nasıl, nereden gitti bilemezsiniz. 
Ya bankaların legal, ya tele hırsızların illegal soygunlarının kurbanı olursunuz.
Yürürken boğulabilir, yüzerken çarpılabilirsiniz: düğünde halay çekerken, pazarda domates seçerken vurulabilirsiniz.
Ölüm kol geziyor, düşman pusuda, diz boyunda cehalet. 
Tesadüfen yaşıyoruz gerçekten. 
Tesadüfen yaşıyoruz ama göz göre göre çürüyor içimizdeki insan. 
Eğitemedik, eğitemiyoruz içindeki insanı çürüten insanı.