("Clash of Civilizations", of a post-Cold War new world order.)

(9)

İslam dünyasının liderliği söz konusu olduğunda 6 ülkenin adının geçtiğini belirten Huntington, hiçbir ülkenin gerekli şartların tamamına sahip olmadığını belirttikten sonra, bu ülkelerin her birini kısaca değerlendiriyor. İslam dünyasını kim toparlamaya muktedirdir önermesini ortaya attıktan sonra şu değerlendirmeleri yapıyor.

Endonezya: Dünyanın en kalabalık Müslüman ülkesi. Ekonomisi de hızla büyüyor. Ancak coğrafi olarak diğer Müslüman ülkelerden çok uzakta. Ayrıca nüfusunda çok sayıda yerliler, Hindular, Çinliler ve Hıristiyanlar da var. Homojen bir ülke değil, tarihi yönetim tecrübesi yok. 

Mısır: Büyük bir nüfusa sahip olan bir Arap ülkesidir. Merkezi konumu nedeniyle stratejik bir öneme de sahip olan bir ülke. İslami öğrenimin önde gelen kurumu olan El-Ezher Üniversitesi' burada, ancak çok fakir. ABD'ye, Batının kontrolündeki uluslararası kuruluşlara ve petrol zengini Arap ülkelerine muhtaçtır. İdari olarak İngiltere’nin kurduğu düzenle yürüyor. 

İran: Yüzölçümü, coğrafi konumu, nüfusu, tarihi, doğal kaynakları ve orta dereceli ekonomik kalkınmışlığı İslam'ın merkez ülkesi olması için yeterli olabilir. Ancak Müslümanların %90'ı Sünni iken İran Şii’dir. Ayrıca Araplarla tarihten gelen kimi problemleri İslam'ın merkez ülkesi olmasını zorlaştırıyor. Kabul görmesini imkânsız hale getiriyor. Bunu başarabilmesi için Şiiliğin İslam coğrafyasında yayılması lazımdır. Bunu yapmak çok zaman ister. İran ve İslam dünyasının bu kadar zamanı yoktur. 

Pakistan: Yüzölçümü, nüfusu, (nükleer) askeri gücü ve eskiden beri tutarlı bir şekilde İslam ülkeleri arasında işbirliğini savunan ve İslam'a çok defa sözcülük eden liderleri nedeniyle merkez ülke olmaya uygundur. Ancak çok fakirdir. Ayrıca politik anlamda epey istikrarsız, etnik yapısı, toplumdaki bölünmüşlük(Sünni/Şii) buna manidir. 

Suudi Arabistan: İslam'ın kutsal şehirlerine sahiptir. Doğal kaynakları nedeniyle zengindir. Ancak nüfusu çok fazla değil. Coğrafi şartları nedeniyle de (Afganistan gibi) işgal edilmeye çok müsait. Korunmak için de Batının desteğine ihtiyacı vardır. 

Türkiye: İslam'ın merkez ülkesi olmak için gerekli olan tarihe, nüfusa, birliğe, orta dereceli ekonomik kalkınmaya, askeri geleneğe ve diğer ayırt edici özelliklere sahiptir. Ancak Atatürk, Türkiye'yi çok sıkı bir şekilde (explicitly) laik bir ülke olarak tanımlayarak Osmanlı Devleti'nin bu rolünü Türkiye'nin devam ettirmesini engelledi. Türkiye bu nedenle İslami Konferans Örgütü'nün imtiyazlı bir üyesi bile olamıyor! Türkiye kendini laik bir ülke olarak tanımlamaya devam ettiği sürece de İslam dünyasının lideri olamaz. Ancak Türkiye bir noktada Batıdan üyelik dilenmek gibi hayal kırıklığına uğratıcı ve aşağılayıcı rolü bırakıp, İslam'ın sözcülüğü gibi çok daha etkileyici ve seviyeli olan tarihi rolüne devam etmeyi düşünebilir. Fakat bunu yapabilmek için Türkiye'nin Atatürk'ün mirasını, Rusya'nın Lenin'inkini reddettiği gibi kapsamlı bir şekilde ret etmesi gerekiyor. 

Devam edeceğiz.