Ve futbolsuz geçen yaz tatili tamamlandı. Yeniden tutkumuz olan futbolla Spor Toto Süper Lig’le buluştuk. 2014-2015 futbol sezonuna da merhaba dedik. İlk hafta karşılaşmaları bize gösterdi ki, geçtiğimiz sezonlara oranla çok daha zorlu bir lig maratonu izleyeceğiz.
Mesela, bir yıllık bir aradan sonra yeniden Süper Lig’e gelen Mersin İdmanyurdu’nun 1-0 yenilmesine karşın, Beşiktaş önündeki futbolu, hem de doğrusunu söylemek gerekirse, bir Süper Lig takımına yakışmayacak denli kötü bir zeminde olmasına karşın son derece çarpıcıydı.
Geçen yıl şampiyonluk ipini önde göğüsleyen Fenerbahçe karşısında, üstelik de hafta içinde 120 dakika süren zorlu bir Saint Etienne maçı oynamış Kardemir Karabükspor’un oyunu hayli dikkat çekici durumdu.
Bir başka örnek de Kayseri’deydi. Geçtiğimiz yıl, hayli zor günler yaşayan Kayseri Erciyes’in elinden Avrupa’da hayli başarılı bir çizgi tutturan Trabzonspor zor kurtuldu dersek pek yanlış olmaz sanırım.
Gaziantep’in Sivas’ı Sivas’ta yenmesi, Torku Konyaspor’un 2-1 kaybetse de Eskişehir’de ortaya koyduğu performans, bu yılın ne denli zorlu geçeceğinin işaretlerini daha ilk haftadan verdi.
Dileriz, kavga, dövüş, olay ve her türlü olumsuzluktan uzak güzel bir futbol sezonu yaşar, kazananın da kaybedenin de futbol keyfine katkısı olma uğruna hizmet verdiği bir lig izleriz.
Bu arada futboldan bahsederken Avrupa Futbol Federasyonları Birliği UEFA’nın dünyanın en önemli futbol organizasyonlarından olan Avrupa Ligi ve Şampiyonlar Ligi’nde çarpıcı statü değişimi yaptığını vurgulayalım.
Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi grup kuralarının çekilmesinin ardından yapılan statü değişiklikleri arasında en önemlisi Avrupa Ligi Kupası'nı kazanan takımın gelecek yıl Şampiyonlar Ligi grup aşamasına doğrudan katılmasıydı bence.
Bu karar bir anlamda başarının ödüllendirilmesi anlamına da geliyor tabi ki. Yerinde ve doğru bir karar olarak görüyorum.
Alınan diğer değişikliklerden biri de, Avrupa Ligi'ne doğrudan katılan takımların sayısının 7'den 16'ya yükseltilmesi. Yani, Avrupa'da ülke puanı sıralamasında ilk 12'de bulunan ülkelerde kupa kazanan takımlar Avrupa Ligi'ne doğrudan katılma hakkı kazandı. Bu da doğru bir karar diye düşünüyorum. Çünkü yapılan dış temaslar ve Milli takımlar bazında başarılı olmuş bir ülkenin böylesi bir avantajının olması, futbola katkı sağlar.
Bir başka önemli değişim de, ülkelerinde kupa kazanan takımların Avrupa Ligi'ne doğrudan katılım hakkı kazanmasının ardından, yerel liglerdeki yarışı da ödüllendirmeyi düşünen UEFA, artık kupa finalistlerinin Avrupa Ligi'ne katılamayacağını açıkladı.
Yani, eğer ülke içinde kupayı kazanan takım lig sıralamasından doğan hakkıyla daha üst durumda bulunan Şampiyonlar Ligi'ne katılabilirse, kupa finalisti kupa kontenjanından doğan hakkı kullanamayacak. Ligde bu kupa için en üst sırada bulunan takım Avrupa Ligi'ne doğrudan katılacak.
Bu kural değişimi, sanırım yukarıdakilerden de doğru alınmış bir karar. Bilindiği gibi, kupa tüm bir lig boyunca verilen mücadeleye oranla daha kolay sonuç alınabilecek bir statüyle eleminasyonla sonuçlanan bir kulvar. Bir başka deyişle, birçok ülkede, 10 – 12 maçlık bir serüvenin sonrasında kupa şampiyonu olabilmek mümkün. Biraz güç, biraz da şansla, umulmayan bir takım kupa finalisti olabiliyor. Finalde kaybettiği takım eğer ligde şampiyonluk ipini göğüslemiş ya da, ikinci sırada yer almışsa, kupa finalisti UEFA Avrupa Ligi’ne gidebiliyordu. Şimdi yeni uygulamayla bu mümkün olamayacak.
Özetlemek gerekirse, UEFA’nın aldığı bu radikal kararlar, bazı ülke federasyonlarını rahatsız edip üzse de, kanımca son derece doğru ve bir o kadar da adil.
Dilerim bu değişim, Avrupa futbolu üzerinde olumlu etkiler yaratır ve çıta daha da yükselir.
Bu gelişmenin bize, yani Türk futboluna yansıması da son derece olumlu olacaktır kanısındayım. Yarışmacı takımların, Avrupa’ya gitme yolunda işin geçmişe oranla daha sıkı ve zorlu olduğunu görerek mücadele etmeleri, başarıya giden yolda önemli etkileyici unsur olacaktır düşüncesindeyim.
Kalın sağlıcakla.