Ayhan Bey’in Suriye Devleti’nin mi Esad’ın mı saygınlığı bizden daha fazla demesini ve ne manada söylediğini anlayamadım. Zalim bir katilin nasıl bir saygınlığı olabilir? Ülkesi hakkında yapılan toplantılara bile davet edilmeyen kararların Türkiye, Rusya ve İran tarafından alındığı Putin ne derse yapmaya mecbur olan bir yönetimin nasıl bir saygınlığı olabilir, bir türlü anlayamadım. Bu gün Esad’ın iş başında kalması bile ABD’nin devrilmesinden vazgeçmesiyle mümkün olmuştur. Hâlbuki Erdoğan Amerika’ya rağmen, darbelere rağmen, bütün batının aleyhte çalışmasına rağmen kendi halkının desteğiyle iş başındadır.

Suriye’nin terörle mücadele ettiğini iddia etmek gene akıllara ziyan bir mantıksızlıktır. Suriye’de olaylar çıkmadan önce Türkiye defalarca Esad’ı uyardı, ufak tefek demokratik açılımlar yaparak Amerikan baskısını üzerinden uzaklaştır, ortama uy, tehdidi atlat dedi.  O ne yaptı? Barışçı gösterileri tıpkı babası gibi topla, tüfekle, varil bombalarıyla susturmaya kalktı. (İran’ın tesirinde kalarak) Daha sonra Türkiye’de de benzer gösteriler ve olaylar oldu. “Gezi Olayları” … Hatta “Gezi Olayları” kapsam ve genişliği açısından dev bir organizasyondur. Suriye; bu olayları Türkiye nasıl bastırdı ise o da öyle yapabilir, örnek alabilirdi. Neden 700 bin insanın ölmesine milyonlarca insanın sakat ve evsiz kalmasına sebep oldu? Suriye’deki yönetim: Aşiret devleti ve kabile zihniyetinde olmasaydı, bu olaylar daha az hasarla kapatılabilir Suriye bu anafordan kurtulabilirdi. Hadiseler bu noktaya gelmezdi. İran ve Rusya’nın var gücü ile destek olmasına rağmen bu gün ülkede saygınlığa ve rızaya dayalı bir otoritesi var mı? Koltuk değnekleri olmazsa bir gün bile ayakta kalabilir mi?

Türkiye’nin 1983’den beri mücadele ettiği PKK meselesi bu günün meselesi değildir. AKP’nin ürettiği bir sorun değildir. TC terörle mücadele kapsamında tekrar tekrar PKK’yı bastırmıştır. AKP 2003’de iktidara geldiğinde, başlangıçta barışçı yöntemlerle bu işi halletmek için TC tarihinde en ciddi risk alan partidir. Hiç kimse hiçbir yönetim “barış süreci” kararı almaya cesaret edememiştir. Bu yöndeki iyi niyetin nasıl istismar edildiğini, kasaba ve şehirlerin nasıl müstahkem mevki haline getirildiğini gördük. AKP terörün iyi niyetli çabalarla çözülemeyeceğini PKK’nın tekrar saldırmasıyla anladı, çatışmasızlık politikasına son vermek mecburiyetinde kaldı. Türkiye terörle mücadele ederken Sur’da, Nusaybin’de Silopi’de vs. halkın tepesine varil bombası mı yağdırdı? Güvenlik güçlerinin fazla zayiat vermesi pahasına sivil halkı mı ezdi? PKK’nın sivil halkı kalkan gibi kullanılmasına rağmen mücadele; ahlaki ve insani kurallar içinde yürütülmedi mi? Esasen Esat Türkiye’nin dediğini dinlese ufak tefek demokratik açılımlar yapsa idi. ABD müdahale etmeyecek, başına bunlar gelmeyecekti. Şu an topraklarının %70’ini kaybetmiş durumda Rusya sayesinde ayakta kaldı. 10 yıl içinde Rusya’da neler değişecek göreceğiz; rejimin arkasında duramayacak hale geldiğinde gene bizim elimize düşecek, ya topraklarını İsrail’e kaptıracak, ya Türkiye ile birleşip kurtulacak. Suriye için başka bir çözüm var mı?

15 Temmuz darbe girişimini hiç kimse küçümsememelidir. Çatışmalar sonunda FETOCONİ yanlısı askerlerin açtığı ateşle 250 civarında insanımız şehit oldu, darbe bastırıldı. Şu ana kadar darbecilerden tek bir kişi ne hapishanelerde nede tutuklamalar esnasında öldürülmüştür. Suriye rejimi ele geçirdiği muhaliflerden 40 bin kişiyi hapishanelerde infaz etmiştir. Kendi halkının tepesine kimyasal gaz atarak insanlık suçu işlemiştir. Hastaneleri, okulları bombalamıştır. Bu durum kabul edilebilir mi? Çöl bedevisi hatta çöl urbanının tırnağı olamayacak bir ESAD’ı ve yönetimini Türk devlet adamlarıyla ve Türkiye ile mukayese etmek akıllara ziyan bir mantıksızlıktır. Hatta cahilliktir.

Gelelim BM meselesine: Suriye’nin BM’in saygın üyesi olduğuna dair ifadeye; BM’in hikâye olduğunu biliyoruz. Bunun atası olan Milletler Cemiyeti’ne Türkiye uzun yıllar girmemiştir.  BM’in batılı devletlerin özellikle ABD-İngiltere ekseninde kararlar aldığı biliniyor.  Özellikle Güvenlik Konseyi’nin nasıl bir yapı olduğu ve 5 daimi üyenin veto ettiği bir konunun hukuki temeli ne olursa olsun görüşülemediği gerçeğini bile bile BM’nin adalet ve insanlığın havarisi gibi tanıtılması yanlıştır. ABD İsrail’in işlediği birçok insanlık suçunu veto yetkisini kullanarak örtbas etmiştir. Bu yapıya güvenebilir misiniz? Tayyip Bey neden dünya 5 den büyüktür diyor? Neden İslam ülkelerinden birinin BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olması gerektiğini düşünüyor? Neden BM Genel Kurulu’nun kararlarının etkin olması gerektiğini fikrini savunuyor? Neden insanlığı temsil etmiyorsunuz diyor? Neden küresel çete diyor? Şimdiye kadar Türkiye’de iş başına gelen hangi devlet adamı bunların yüzüne karşı bu kadar cesaretle konuşabildi?

Nüfusun yüzde 13'üne sahip Aleviler, yıllardır ülkenin yönetimini elinde bulunduruyor. 1970'de iktidarı ele geçiren ve koltuğunu oğlu Beşar Esad'a devreden Hafız Esad Alevi kökenlidir. Yüzde 10'luk dilimdeki Hristiyanlar da Esad ailesine yakın bir grup. Üst düzey görevlere atanabiliyorlar. Suriye’yi bu iki gurup birlikte idare ediyor.  Sömürgeci ülkelerin Suriye’de kurduğu yapı azınlık diktatörlüğüne dayanan çoğunluğu temsil etmeyen, antidemokratik bir yapıdır. Bu sosyal yapıya rağmen seçimlerde %99’ın üstünde oy alan bir yönetimin dürüst seçim yaptığından ve demokrat olduğundan söz edilebilir mi? Suriye’deki yönetim alnının teri ile halkın serbest seçimine ve gerçek rızasına dayalı olarak iş başına gelmiş Erdoğan’la mukayese edilebilir mi?

Beşar Esad’ın seçiliş biçimi bile şaibelidir: Esat kimin yerine geldi? Babasının yerine! İş başına geldiği zaman Cumhurbaşkanı olmak için yaşı bile tutmuyordu anayasayı bir gecede değiştirdi iş başına getirdiler. Hangi kanun? Hangi saygınlık, hangi demokrasi? Hangi halk iradesi? Hangi seçim? Hangi liyakat? Hangi okulu bitirdiği belirsiz bir göz doktorunun iş başına gelmesi! Düpedüz krallıktır bu…

Kasten Suriye’yi Türkiye’den ayrı tutuyorlar, birleşmesine mani oluyorlar. Sırf İsrail’e dövdürmek ve işgal ettirmek için böyle yapıyorlar. Suriye’deki yönetim/rejim azınlık diktatörlüğüdür. Demokrasi değildir!

İster Alevi olsun ister Sünni olsun Suriye ve Irak halkı bizim akrabamız ve soydaşımızdır. Ayrımız gayrımız olmaz, batılıların bu coğrafyalarda kurdukları sentetik yönetimler er geç tasfiye olacak ve tıpkı Hatay’ın anavatana katılması gibi TÜRKİYE’YE KATILACAKLARDIR.