Bir gün Ömer bin Abdülazîz cemaate hitaben: Ey insanlar! Diye seslendi ve devam etti: “Sizler şu dünyada, eşyalarını bineklerine yüklemiş, yolcularsınız. Yüklerinizi, buradan başka bir âlemde çözeceksiniz. Sizler, şu dünyada sizden önce gelenlerin yerine geçtiniz. Fakat siz de yerinizi, sizden sonra gelenlere vereceksiniz. Sizin aslınız ve dünyaya gelmenize vesile olanlar kalmadı. Sizler nasıl baki kalabilirsiniz, ölüm için hedefler durumundasınız. Ölüm sizden dilediğini seçer. 
Muhakkak biliniz ki; mahşer gününde emniyet ve korkusuzluk, bugünden o günü düşünüp de Hakk’dan korkan, küfür ve günahtan sakınan ve bu fani âlemi beka âlemi olan ahrete üstün tutarak, fena hislerinin esiri olmayanlar içindir. Bunun aksi harekette bulunanlar muhakkak aldanır. Hayat ve ömür sermayesini haksızlık ve yolsuzluk arkasında tüketen eli boş ve nedamet, pişmanlık içinde kalır. Bugün; siz, sizden öncekilerin yerini tutuyorsunuz. Fakat elbette sizin de yerinizi tutacaklar var. Görüyorsunuz ki, gelenler durmuyor, gidenler geri dönmüyor. İster istemez gideceğimiz bu mahal, her şeye sahip olan cenâb-ı Hakk’ın huzurudur.
Ahret âlemine gidenleri her gün uğurluyor ve götürdüğünüz kabirlerde kara toprak altında yataksız, yastıksız, tek ve tenha bırakıp dönüyorsunuz. Ölümün acısını duyan o fanilerin hâli ne kadar merhameti çeker ve ibrete değer. Tanımadıkları bir âleme sefer etmişler, sevdiklerinden ayrılmışlar. Gelip geçici emanet bir hayatın gaflet uykusundan uyanmışlar, ama iş işten geçmiş, telâfi imkânı elden çıkmış, naz ve nimet içinde beslenmişlerken yatak ve yastıkları kuru toprak olmuş, terk ettikleri dünya malından istifadeleri yok. Yaptıkları incir çekirdeği kadar da olsa, bir hayrın imdadını bekliyorlar. Düşünmeğe değer bu hâllerden ibret almaz mısınız?
Zannetmeyin ki, kendimde bir büyüklük gördüğüm için size böyle nasihat ediyorum. İçinizde belki benden daha ziyade Hakk’ın rahmet ve mağfiretine muhtaç kimse yoktur. Ben hem kendim, hem de sizin için rahmet ve mağfiret diliyorum.”buyurduktan sonra gözyaşlarını tutamadı. Bu onun son hutbesiydi. Aynı zamanda evine de son gidişiydi.