Medyada ve fikir tartışmalarında sürekli karşılaştığımız Doğu'ya yönelik tek taraflı tutumlar, daha sonra araştırdıkça, öğrendikçe yazarları utandırmaya başladı.

Şems Tebrizi'nin yazdığı bir fikir var: "Doğu'nun özünü görmek için kapalı gözleri açmak ve biraz dürüst olmak yeterlidir."

Açıkça itiraf ediyorum ki, 18-19 yaşlarımda Doğu'ya olan kızgınlığımın sebebi, gündelik basitlikleri abartmam ve Doğu'nun kültür ve felsefesinin zihinsel baskı yükünü kaldırmaya çalışmamdan başka bir şey değildi. Ayrıca Batı yanlısı ve aşırı Avrupa odaklı ne kadar çok kişinin gizlice Doğu'nun Peripatetikçilik felsefesini okuduğunu, astronomi alanında dünyaya paha biçilmez yenilikler veren İbn Sina, Biruni ve Tusi gibi filozofları incelediğini çok iyi biliyordum.

Peki Doğulu kadının mücadele simgesi Batı'nın unutulmuş kadın filozofları dışında nerede başlıyor? Doğu'ya yönelik bilimsel ve kültürel belirsizliğin hakim olduğu dönemlerde Oryantalizm felsefeden edebiyat ve sanata sıçradı. Dünya düşünce sistemini basitleştiren kutuplaşma Doğu'yu da etkiledi. İlginçtir ki Oryantalizm ve Doğu dünyasına olan ilgi, Batılı aydınlar ve Doğulu araştırmacılar tarafından sistemleştirilip dünyaya aktarılmaya başlandı. Oryantalizmin anlamını dünyaya sunan Eduard Said, Oryantalizmin girişimlerini bir cümleyle şöyle anlattı: "Oryantalizm başlı başına bir Doğu anlayışı değildir, bir Oryantalizm kültünden başka bir şey değildir." Eduard Said, Oryantalist eğilimleri Batı'nın bir oyunu olarak değerlendirdi. Oryantalizmin başlı başına bağımsız bir faaliyet olması gerektiğini ancak oryantalist Batılı düşünürlerin oryantalist tezlerinin tek bir düşünceye dayandığını belirtti: "Batı üstündür ve Doğu'yu incelemek Batı için gerekli değil, ilginçtir."

Özellikle ortaçağ İspanya'sında Doğu'ya büyük bir ilgi vardı. 1492'de Granada'nın düşmesiyle birlikte, İspanyolca konuşan Doğu kökenli etnik Morisko halkının unutulması sonucu Doğu'yu inceleme girişimleri tamamen ortadan kalktı. Endülüs kitapçılarında çalışan kadınların el yazmaları ve tezleri, geleceğin İspanyol müzeleri için bir kalıntı olarak kaldı.

Kadın hakları ve kadının konumu konusunda Doğu'da bu kadar hassasiyetin olmadığı dönemlerde Batılı araştırmacılar Doğulu kadınların özelliklerini incelemiş ve görüşlerini dile getirmeye başlamışlardır. Ünlü Byron'un Doğulu kadınların belirtileriyle ilgili şiirleri vardı. Fakat ne yazık ki kadınların Batı'da eski çağlardan itibaren başlattığı felsefi mücadeleler ve mücadele örnekleri, ilk çağlarda Doğu için beklenmedik bir durumdu. Oryantalizmin ciddi spekülasyonlara yol açmasının ardından İslam Doğu'sunda kadınlar daha ciddi şekilde incelenmeye ve fikirleri yayılmaya başladı. Geçen yıl bir kitap aldım. Orada eski Doğu'nun kadın öğretmenlerinden ve fikir taşıyıcılarından bahsediliyordu. Aklımda kalan şey daha çok eski Mısır ve Hint düşüncesinde kadının konumuyla ilgili. Ayrıca Japon Şinto tapınaklarında kadınların özel bir öneme sahip olduğu vurgulandı. Japonya'daki kadınlar arasında "bilen" lakaplı figürler seçiliyor ve bunlar, samurayların tavsiye ve tavsiye aradığı figürler olmaya başlıyor. Ancak günümüz Doğu tarihinde eski dönemin kadın savaşçı isimlerine çok az rastlıyoruz. Hiç şüphe yok ki bu işte garip bir "açgözlülük" var. Oryantalizmin saf niyeti daha sonra sömürüyle sonuçlanınca, Doğu'yu incelemek sancılı bir rol haline geldi. Alman oryantalist Ulrich Harman bu konuyla ilgili şunları belirtmiştir: "1919 yılına kadar Alman Şark araştırmacılarımız masum değildi ve büyük oryantalistlerimizden Karl Heinrich Becker siyasi faaliyetlere müptelaydı. 1914'te İslam'ın tüm Afrika'da İngilizlere karşı bir kalkan olacağına inanıyordu." Dolayısıyla Doğu'yu inceleme misyonunun temelinde aslında sömürü ve yağma olduğu kadar, işgal edilecek topraklarda yaşayanların psikolojisini çözmek de vardı.

Doğu'daki kadınların feminist girişimlerine İran ve Endonezya'da da rastlanabiliyor. 2008 yılında İran'da yasaklanan "Zanan" ve daha sonra Endonezya'da "Svara Rahima" dergileri kadın hakları savunucularının ana buluşma organları oldu.

Doğunun kadın filozofları arasında şu anki 50 liranın üzerinde olan Fatma Aliyan'ın adını anmak gerekir. 20. yüzyılın başlarında kadınlara yönelik ciddi girişimler olmuş, kadın hakları ve eğitim sorunlarına ilişkin yazılar yayımlanmaya başlanmıştır.

Doğu'nun kadın düşüncesi hafızalarda kalmayı başardı.