Bundan yüzyıl önce İtilaf Devletleri Türk Devletini, Osmanlı Hükümetini dolaysıyla Türk Milleti’ni esaret altına almak için bütün dünya üzerimize saldırdı.

Mehmet Akif’in dediği gibi; 

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela. 

Hani tauna da zuldür bu rezil istila..  

O gün hangi millet veya hangi devletin askeri saldırırsa saldırsın bir zafer yazdık. 

15 Temmuz 2016 ne acı gündür ki, o gün, Türk Devleti, Türk Hükümeti ve dolaysıyla Türk Milleti haince, kalleşçe, alçakça ve vahşice bir saldırıya maruz kaldı. Yamyamlardan daha zalim ve daha adice, kendi milletine kurşun sıkan alçaklarla uğraştık. Ama yüzyıl önce 15liler ile nasıl mücadele verdiysek; bugünde 16’llar olarak Abdullah Tayyip Olçak şehitlerimizle mücadele verdik ve büyük zafere imza attık. 

Boğaz Harbi’nde vatan savunmasında canını hiç sayarak; kanını bu vatan için akıtan bir kahraman ile bugün Boğaziçi’nde; “Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır,” diyen yüzlerce kahramandan birisini minnetle anarak sunuyorum.

İşte Boğaz Harbi’ndeki yüzlerce kahramanlardan birisi;

“Sağ Kolumu Kaybettim Ama Sol Kolum Var”

Seddülbahir ve Conkbayır’ın büyük kahramanlarından biride Bombacı Mehmet Çavuş ‘tu. Bu kahraman Anadolu çocuğu, İngilizlerin siperlerimize fırlattığı el bombalarını korkusuzca hemen yakalar, karşı tarafa fırlatır ve zararını kendilerine dokundururdu. İngilizler bunu anlamış olacaklar ki bombaları bir kaç sayı saydıktan sonra fırlatarak Mehmet Çavuş ‘un iadesini önlemeye çalışmışlardı. İşte böyle bir bomba Mehmet Çavuş ‘un elinde patlayarak sağ elinin bileğinden kopmasına sebep olmuştu. 

Bu yiğit delikanlı vazife şuuruyla hastahaneden tabur kumandanına yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Sağ kolumu kaybettim, zarar yok, sol kolum var. Onunla da pekâlâ iş görebilirim. Beni müteessir eden ve yine kıtama iltihak edip düşmanla çarpışmama mani olan şey yaramın henüz kapanmamış olmasıdır. Hastahaneden kurtularak halen harbe iştirak edemediğim için beni mazur görünüz, affedeniz muhterem kumandanım..”

İşte Boğaziçi’ndeki yüzlerce kahramanlardan birisi;

 "Asker-polis kardeştir, kardeş kardeşi vurmaz"

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Orhanlı gişelerinde yaralanan ve bir kolunu kaybeden Üzeyir Saadet Partisi Tuzla İlçesi Yönetimi Kurulu Üyesi Üzeyir Cıvan yaptığı açıklamada, Tuzla'ya yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki Gebze'nin bir köyünde kalırken amcasının kızının "Darbe oluyor, haberiniz var mı?" demesiyle olayı duyduğunu söyledi.

Hemen televizyonları izlemeye başladığını, köprülerin tutulduğunu görünce işin ciddiyetini anladığını belirten Cıvan, "Başbakanımız Binali Yıldırım'ın açıklamalarını dinleyince bir şeyler yapmamız gerektiğini düşündüm. Kardeşlerim ve bazı akrabalarım Başbakanımızın evinin oraya gittiler. Ben de çıkmak için sabırsızlandım." diye konuştu. Gelişmeleri izledikçe "Vatan elden gidiyor." endişesine kapıldığı ve çok sinirlendiğini dile getiren Cıvan, şöyle konuştu: "TRT'de korsan bildiri okunurken yerimde duramadım. Telefonla sağdan soldan haber almaya çalışırken Sabiha Gökçen Havalimanında çalışan yeğenlerim tankların hareketliliğinden bahsetti. Sonra yola çıktım. Aracımda çok az benzin vardı. Bir akaryakıt istasyonundaki kişi, benzin satmayacaklarını söyledi. 'Bu yaptığınızla darbecilere destek veriyorsunuz' diye bağırdım. Başbakanın evinin orada Sabiha Gökçen Havalimanına geçmek istedik ancak yollarda çok yoğun trafik oluşmuştu. Bunun üzerine Orhanlı gişelerine geçmeyi planladık."

Cıvan, trafik tıkandığı için araçtan indiklerini, burada silah sesleri geldiğini ve profesyonel kişilerin insanlara ateş ettiğini anlattı. Çatışmanın olduğu yere doğru gittiklerinde bazı kişilerin korku dolu gözlerle geri döndüğünü ve kendisine 3-4 polisin şehit edildiğini söylediklerini aktaran Cıvan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İleri giderek bariyerin üstünde çıktım. Belki birileri duyar düşüncesiyle 'Asker-polis kardeştir, kardeş kardeşi vurmaz' diye slogan attım. Bariyerlerin üzerinden yere atladım. Birisi bana, 'Orada durma, yaralılar var' dedi. Hiçbir şeyin farkında değildim. Tam bu sıra 7-8 asker koşarak mevzi alıyordu. Onlara, 'Durun yapmayın, silahlarınızı bırakın' dedim. Sonra bir çınlama sesi duydum."

Cıvan, sesle birlikte sanki koluna elektrik çarptığı hissine kapıldığını belirterek, "Kolumda bir ağırlık oldu. Çimlerin üzerine çömeldim, sonra toparlandım. Sol elimin üstünde şarapnel parçası gördüm. Onu attım bir şey olmadığını düşünmeye başladım. Biraz sonra bir baktım ki sol kolumu hissetmemeye başladım. Sol kolum kırılmıştı, sadece deri tutuyordu. Bu ağırlık yapıyordu. Yanımda bıçak gibi bir şey olsaydı herhalde kolumu keser atardım." ifadelerini kullandı.  Cıvan, yaralandığını anlayınca cuntacı askerlerin çok yakınındaki noktadan geriye dönüp hastaneye gitmeye çalıştığını söyledi. Hiç ağrı ve sızısının olmadığını aktaran Cıvan, şunları anlattı: "Ben yürürken birisi 'Yaralı var' diye bağırdı. O sırada yanıma üç genç geldi. Iraklı Türkmenlerdi. Artık ailemin birer fertleri olarak gördüğüm Türkmen gençler, Kurtköy'de bir hastaneye gidebilmem için çok çaba gösterdiler. O arada tişörtümle koluma tampon yapmıştım. Hastaneye gittiğimde bilincim yerindeydi. Hastanedeyken 5 kişi geldi, hepsi şehit olmuştur." Cıvan, vatanı için sokağa dökülen herkese teşekkür ederek, "Vatan davası önemli çünkü bizim başka vatanımız yok. Kolumu kaybettim ama vatanımı kazandım. Kolumun hiçbir önemi yok. Bir kolumu kaybettim, diğerinden de yara aldım ama inanın hiç üzülmüyorum. Hatta çok sevinçliyim. Vatan uğrunda kolum gitti. İnşallah bu vesileyle cennete gireriz. Bir daha tekrarlıyorum; kolumu kaybettim ama vatanımı kaybetmedim." dedi.

Ameliyatın ardından narkozun etkisinden kurtulup uyandığında yeğenine, "Olaylar bitti mi, vatan selamette mi?" diye sorduğunu vurgulayan Cıvan, "Yeğenim bana 'Dayı bitti, vatan selamette' dedi. Bunun üzerine 'Vatan selamette ise gerisi önemli değil' dedim. Allah bu vatan davasında hizmet verenden razı olsun. Bu, parti işi değildir. Çok şükür ki satılmış insanlara teslim etmedik yurdumuzu. Tüm insanlar doğulusu batılısı, kuzeylisi güneylisi herkes oynanan oyunun farkına vardı." diye konuştu.

Kısacası; Yüzyıl önce, dış düşmanlar Boğazları ele geçirmek istediler; çok şükür başarılı olamadılar. Yüzyıl sonra bu defa yine iç düşmanlar (dış düşmanların desteğiyle); -yine- Boğazları ele geçirmek istediler. Mehmet Akif’in dediği gibi;

Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

"Tarih’i " tekerrür"  diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?

Çok şükür tarihte aldıkları cevabı tekrar aldılar ve bu defa da başarılı olamadılar 

Yüz yıl önce dedelerimiz Boğaz Harbi’nde düşmana karşı Bedrin aslanları kadar şanlı bir direniş gösterdiler. Yüzyıl sonra torunları olarak bizler; Boğaziçi’nde Çanakkale aslanları kadar bir direniş göstererek Türk Milleti’ni esaret altına almak isteyen dış güç destekli PDY hainlerine fırsat vermedik, vermeyiz ve de vermeyeceğiz! Bizlere emanet edilen bu kutsal vatanı düşmanlara asla vermeyeceğiz. Allah şehitlerimize rahmet eylesin; gazilerimize sağlık ve sıhhat versin.

Sonuç olarak şehitlerimiz için diyorum ki, Dedeleri Boğaz Harbi’nde şehit edildiler; torunları Boğaziçi’nde şehit edildiler. Ama vatanı düşmanlara teslim etmediler!