Şimdi
utançtır tanelenen
sarışın çocukların başaklarında.

Ovadan
gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan
çeviriyor o küçücük güneşimizi.

Taşarak evlerden taraçalardan
gelip sesime yerleşiyor.

Sesimin esnek baldıranı
sesimin alaca baldıranı.

Ve kuşlara doğru
fildişi: rüzgarın tavrı.
Dağ: güneş iskeleti.

Tahta heykeller arasında
denizin yavrusu kocaman.

Kan görüyorum taş görüyorum
bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
- uykusuzluğun sütlü inciri -
kovanlara sızmıyor.

Annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni. 

Cemal SÜREYA -1973

İç burkan bu şiir biraz hüzünle geldi biliyorum. 

Yeryüzünün annesiz büyüyen yüzlerce insanını düşündürür şair gibi…

Anneliğin insanın hayatını tamamiyle değiştirdiği mucizevi duyguyla büyüyememek, şımaramamak, sığınacak o sımsıcak limanı bulamamak. 

Bazıları öyle şanslı doğarken bazıları da maalesef o şanstan yoksun kalabiliyor.

Bir saltanat annelik anadan kızına geçen…

Bugün gibi hatırlıyorum da,

Bir sabah kızımı elime verdiklerinde bana sokuluşu ölene kadar unutmayacağım sevgi akışı

Birden anne olduğum o muhteşem dakika!

Annemin beni ilk kucağına alışıyla özdeş sorumluluklar ve mutluluğun dorukları, zincirin keyifli halkaları.

Kendi kararınızla hayata getirdiğiniz bir parça.

Büyüyüşünü izlemek, yanında olmak 

Keyifle mücadeleyle geçen yıllar.

Doğurmaya karar verdiğinizde de önce öper, bağrınıza basarsınız daha hiç görmeden.

Annelik bir gün değil hergün size sarar, kendinizden vazgeçersiniz, önceliğiniz o olur.

Başta beni doğuran gözü gibi bakan annemin, tüm annelerin ve olacak olanların  gününü sevgi demetiyle kutluyorum.

Beni anne yapan o muhteşem minişimin ve  isteyen her kadının  bir gün bu duyguyu tatmasını diliyorum.