Bir kurum devlete/millete aitse, kazancını millete tahsis etmişse onun elde edeceği kâr meşruiyet kazanır. 

Öncelikle sistemin işlemesi için kazanması ve ayakta durması şarttır. Kâr etmeyen hiçbir kurum sürekli kamu sübvansiyonları ile ayakta kalamaz. Küresel bir bankacılık modeli düşünürken bunun kazanmasını düşünmek, elindeki fonları korumasını (batırmamasını) garanti altına almak gereklidir.

Her hangi bir işletme sisteminde mutlaka işletme giderleri vardır. Bu giderler, kira, personel harcamaları, iletişim ve ulaşım masrafları, vergiler ve diğer yükümlülüklerin getirdiği harcamalardır. Bu masrafları karşılamak, eldeki fonları idare etmek için finans istihbaratı dâhil karmaşık bir yapıya ihtiyaç vardır. Bu yapının ayakta kalması için kazanması, işletme giderlerini ödemesi için faaliyet kazançları elde etmesi ve vergi ödemesi zorunludur. Bunlar komisyon, havale bedeli, kart kullandırılması ve bunların ücretleri vs gibi gelir kaynakları olabilir. Ayrıca sıfır faizlemevduat toplamanın getireceği avantajlar ilave edildiğinde bankaların finansman kabiliyeti ve ekonomiye katkısı büyük ölçüde artacaktır. Burada sorun olan şudur: Finansman kullandırmada faiz hadleri ne olacaktır. Buradan elde edilen kazançlar nereye gidecektir. Nasıl bir sistem kurulmalıdır ki finansal yapı ayakta kalırken dinen yasaklanmış bir fiilin işlenmesine mani olarak sistem işlemelidir?

Öncelikle bir küresel dünya bankası kurulmalıdır. Bu bankaya her devlet kurucu sermaye ile iştirak etmelidir. Küresel ortak para basma yetkisi bu bankaya verilmelidir. İnsanlığın ortak bir para birimi olmalı bütün milletlerin bayrağını üstünde taşımalıdır. Banka yıllık %0,5 gibi düşük bir faizle kredilendirme yapmalı yılsonunda işletme giderleri ödendikten sonra hangi ülke küresel bankanın kâr/faiz oluşumuna ne kadar katkıda bulunmuş ise o ülkenin merkez bankasına arta kalan parayı (yani kârdan hissesine düşen faiz oranını) transfer etmelidir. Yani banka işletme giderinin üstünde topladığı parayı kredi kullanan ülkelere tekrar ödemek suretiyle onların faiz maliyetlerinden kurtulmasını temin etmiş olacaktır. Bunun aynısını ülke içi bankalarda böyle yaptığı takdirde faiz sorunu ortadan kalkacaktır. Hatta faiz miktarının önemi de kalmayacaktır.  Banka yıl sonunda bankanın işletme giderleri+ vergi giderleri+ sermaye artırımı miktarı düştükten sonra kalan kârı kendisinden faizle kredi almış kurum ve kişilerin hesabına (kullandıkları kredi payı oranında) aktardığı taktirde faizin tesiri sıfıra yaklaşacaktır. Bankalar mevduat toplarken faiz uygulamayacakları için ellerinde maliyetsiz fon kaynağı oluşacak, bu durum mevduat hacmini genişletecek, ekonominin canlılığını temin edecektir. Bankaların ayakta kalması için gerekli masraflar düştükten sonra geriye kalan kâr faizle kredi kullananlara tekrar dağıtıldığında bankaların işletme olarak ayakta kalmasının dışında faiz ve kâr talep etmesi söz konusu olmayacağı için küresel sömürü ve kat kat faiz alarak insanlığı fakirleştirme düzeni son bulacaktır. 

Bankacılık ve finans sisteminin yapısı, akıcılığı insanlık tarihinde iktisadi gelişmenin altın anahtarıdır. Bankacılık ve finans sisteminin kendisi kötü değil uygulayıcısı küresel sermaye kötü niyetlidir. Elde edilen kazanç halka tekrar dağıtıldığında (faizle kredi kullanmış olanlara)faizin anlamı kalmayacaktır. İnsanlığın kurtuluşu küresel faiz sistemini elinde tutan ailelerden kurtulmak, ortaklaşa bir para birimi ve ortak finans sistemi kurmak bu kârları tekrar halka dağıtmak yolu ile olacaktır. Bu gün devletimizin başlattığı bankaların emekli maaşı alanlara promosyon vermeleri bu düşüncenin başlangıcı olacaktır. Faiz sisteminin son bulması ve insanlığın fakirleşmesi süreci devrinin kapatılması bütün milletlerin küresel, ortak para birimine geçmeleri bunu birlikte işletmeleriyle mümkündür.

Sn Cumhurbaşkanımızın buyurduğu” dünya beşten büyüktür”, sözünün içini felsefi, fikri, finansal, BM’nin yeni yapısı nasıl olmalı suallerini cevaplandırmak üzere ve bütün alanlarda fikir ve görüş üreterek doldurmalı bu sözü temellendirmeliyiz.