AYHAN KAYA BEY ELEŞTİRİSİNİN 2. BÖLÜMÜNDE DAHA ÇOK

İÇ POLİTİKA İLE İLGİLİ OLARAK ŞUNLARI SÖYLÜYOR:

Biz ne yapıyoruz? Ülkemizin temel değerlerini yok ederek Cumhuriyeti yıkıp yerine tek kişinin hâkim olduğu bir sistem geçirmek derdindeyiz. Son olaylarda da bu hedefe ulaşmak için ülkenin uluslararası saygınlığını ayaklar altına alarak kendi çevresindeki insanları bir arada tutmaya çalışıyoruz. Avrupa'daki insanların önemli bir kısmı buna halen orada yaşayan ağabeyim de ve onu ailesi de dâhil yaşadıkları o ülkelerin vatandaşı. Hani bizim vatandaşımız diyorsunuz ya. Önce o ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızın hak ve menfaatlerini küçücük siyasi hesaplarla yok etmemeliyiz. Onlara daha çok yararlı olmak için ülkeler arası saygıya daha çok dikkat etmeliyiz. Bakın ülke menfaatleri kişilerin veya bir partinin menfaatlerinden geri değildir. Bunu düşünecek olan öncelikle ülkeyi yönetenlerdir. Şimdi siz son olayları ülkemizin basın ve yayın organlarının bir kısmını yazdıkları ile okuyup burada yazılar yazıyorsunuz. Biraz da sizin gözlüğünüzden bakmayanların yazdıklarını okursanız daha gerçekçi olarak olayları değerlendirirsiniz. Bakın AKP milletvekili bu Hollanda olayından sonra referandumda oylarının iki puan arttığını söylüyor. Acaba bu konuda ne düşünürsünüz. Bir ülkenin idarecileri uluslararası ilişkilerde argoya başvurursa o ülkenin saygınlığı ne hale gelir. Ülkemizde şu anda OHAL var ve o nedenle pek çok kısıtlamalar söz konusu. Yine ülkemiz dünyada en çok gazeteciyi hapse atan bir ülke konumunda. Yine iktidardakilerin bizlere söylediklerini mesela ben HAYIR diyeceğim ve beni FETÖ, PKK, İŞID ile bir tutup karalayanlara ben de asıl sensin deme hakkını bulamıyor, yazamıyorum. İnsan hak ve özgürlükleri her geçen gün bir önceki günden kötü duruma gitmektedir. Şu anda Türk Televizyonlarına bak kaç tanesi muhalefetten bahsediyor veya muhalefet liderini televizyonuna çıkartıyor. Hayır diyenler ya işten atılıyor ya da geri plana çıkartılıyor. Kaç tane gazete korkmadan istediğini yazabiliyor. Bahsettiği kısıtlamalar bunlar. Bahsedilen anayasa ise uluslararası hukuk normlarına uygun, insan hak ve hukukuna saygılı, tek kişinin hükümranlığında olmayan, devlet yöneticilerinin kendi duygu ve düşünceleri ile hareket etmeyen atılan her adımın bir başka sistem tarafından denetlendiği bir sistem isteniyor. Umarım bir gün geç kalmadan gerçekleri görür ve ona göre karar verirsiniz. Aslında yazacak ve söylenecek o kadar şey var ki... Lütfen olaylara at gözlüğü ile bakmayınız.

Bize at gözlüğü ile bakmayın diyen Ayhan Bey olayların gerçeğini ifade etmiş olsa sözlerine katılacak, cevap dahi vermeyecektim: Ancak şunu görüyorum ki; sol düşüncedeki arkadaşların Atilla İlhan’ı okuması gerekir. Atilla İlhan’ı anlamadan solcu olunamaz. Atilla İlhan anlaşılmadan sol muhalefet ideolojisi geliştirilemez. CHP’nin de parti olarak Atilla İlhan’ı anlaması gerekiyor.  Başkanlık sistemine geçtikten sonra CHP’nin bu mantıkla, bu kafayla ana muhalefet partisi olarak ayakta kalması mümkün değildir. Tarihten silinir ve gider. Yol gösteriyorum; Atilla İlhan’ı rehber edinir yeni bir yol tayin ederse, 1930 model Kemalizm’den sıyrılırsa başkanlık sistemine geçtikten sonra bir dönem AK Parti iktidara gelirse diğer dönem CHP iktidara gelir ve sistem istikrar kazanır, gider. Yoksa başka bir parti CHP’nin yerini alır, CHP silinir gider. Atilla İlhan, sık sık Türkiye-Suriye ve Irak’ın birleşmesinden söz ediyordu. Bu noktayı iyi anlamaları gerekir. Suriye 400 sene Türk hâkimiyetinde kaldı, Türkler Dürziliği mi yok etti, Aleviliği mi? Türkiye insan haklarına uygun olmayan hiçbir şeyi hiç zaman yapmamıştır ve yapmayacaktır. İnsanları aşağılamayı kimseye layık görmez ve yapmaz!

Gelelim bütün medya AKP’yi destekliyor meselesine:

Bakınız Türkiye’de AKP’yi destekleyen ve desteklemeyen medyanın listesini veriyorum: 

AK Partiyi destekleyenler: Akşam, Güneş, Karar, Milat, Yeni Söz, Kurtuluş Postası, Sabah, Star, Takvim, Türkiye, Akit, Yenişafak, Birlik (Karar bana biraz eksantirik gözüküyor.)

Muhalif medya; Aydınlık, Cumhuriyet, Evrensel, Sözcü, Yeni Asya, Yurt

Merkez medya (AB taraftarı medya): Habertürk, Hürriyet, Milliyet, Posta, Vatan

Parti gazeteleri ve diğer medya organları: Yeni Mesaj, Milli Gazete, Yeniçağ, Ortadoğu,

Bu hesaba göre: Etkili toplam 26 gazetenin 10 tanesi AK Partiyi 16 tanesi muhalefeti destekliyor. Daha geçtiğimiz günlerde Hürriyet Gazetesi’nin darbe kışkırtıcılığı yapan “Karargâh Rahatsız” manşeti unutulmadı. Tiraj yönünden baktığımızda AK Partiye olan desteğin %25’leri aşmayacağı kesindir. Aynı durum büyük televizyon kanalları için de böyledir, uydudan yayın yapanlar için de böyledir. İnternet medyasına bakıyorum; yurtdışından menfi yayın yapan bütün kanallar açık, bütün siteler Erdoğan’a ateş püskürüyor. Neye dayanılarak Türkiye’de konuşma özgürlüğü yoktur, demokrasi işlemiyor, Basın hür değildir deniyor? Anlamıyorum!  Bütün medya AKP’yi destekliyor diyorlar, anlamak mümkün değildir. Hesap ortada…

Menderesleri astıran Özal’ı zehirleten Masonik yapı, 200 bin kişiyi bulan ve batıdan maaş alan içimizdeki casuslar+ istihbaratçılar, kripto Fetco’cular, kripto Hristiyan Kürtler dahil edildiğinde AKP’nin halk ve Allah tarafından ayakta tutulduğu görülmektedir. Bu kadar şedit muhalefete ve kuşatılmışlığa hiçbir iktidar dayanamaz.

Kim Türkiye’de muhalefet yoktur diyorsa gerçekleri görmüyor veya görmek istemiyor veya kötü niyetlidir. 

Türkiye bir darbe sarsıntısını yeni atlatmıştır, tabi ki OHAL olacaktır. Bunları yazan arkadaşlar 12 Eylül’leri, darbelerin sıkıyönetim mahkemelerini, kitlevi tutuklamaları yaşamış olsa bu gün uygulanan rejimin OHAL olmadığını anlarlardı. Türkiye iç savaşa sürükleyebilecek bir darbeden yeni çıkmış, OHAL var, özgürlüklerin kısıtlandığını kim iddia edebilir?

Gelelim Türk liderlerin Avrupa’da miting yapması olayına:

Avrupa’nın değişik ülkeleri, ülke dışındaki soydaşları için kampanyalar düzenliyor. Mesela şu anki Avrupa Komisyonu Başkanı Polonyalı Donald Tusk’ın 2007 yılında muhalefet lideri olarak Londra’da yaşayan yaklaşık 1 milyon Polonyalı için kampanya düzenlediği biliniyor. Fransa Başkanlık adaylarından Emanuel Macron’un da yine Londra’daki Fransızlar için kampanya yaptığı, Renzi başta olmak üzere İtalyan politikacıların da ülke dışındaki 4,8 milyon oy vermeye elverişli İtalyan için özellikle Amerika ve Arjantin’de kampanyalar yaptıklarını biliyoruz. Hatta Hollandalı politikacıların da Hollanda dışında (Güney Afrika, Kanada vb.) yaşayan soydaşları için, şu veya bu şekilde seçim kampanyası düzenlediklerini söyleyebiliriz.  

Bütün bunlara rağmen Türk liderliğinin antidemokratik olduğunu ve batıyı kışkırtarak oy avcılığı yaptığını iddia etmek hem mantıksızdır. Hem de onların yaptığı şeyleri bilmemenin getirdiği bilgisizlik olarak değerlendiriyorum.