Doğrusunu söylemek gerekirse önceki hafta yazmak istediğim bu yazıyı, geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz değerli dost ve meslektaşım, tam bir güreş sevdalısı olan, sevgili Mustafa Göksel Yener’in anısına ithafen bu hafta aktarmak istiyorum sizlere.

Bu arada bu yazıya konu olayı bayatlatmamak adına, Türk futbolunun önemli rengi, Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav’ı, ya da benim her bir araya gelişimizde ona hitap ettiğim şekliyle, İlhan ağabey ağabeyi, yitirmenin acısını yüreğimin derinliklerinde hissettiğimi belirtiyor, onunla ilgili de haftaya yazacağımın altını çiziyorum.  

Geçtiğimiz günlerde ata sporumuz yağlı güreşte alınan bir karar ve buna bağlı olarak gerçekleşen bir organizasyon beni tarifsiz mutlu etti. Türkiye Güreş Federasyonu Başkanlığı görevine geldiği andan beri, hem sportif anlamda başarılar elde eden, hem de yapılan uygulamalarla önemli işlere imza atan Musa Aydın, bu kez de yağlı güreşte devrim niteliğinde bir karar aldı ve ilk uygulamasını gerçekleştirdi.

Yaklaşık 800 yıllık geçmişinden günümüze ilk kez yağlı güreşin salonda yapılmasını sağladı sevgili başkan. Bu fikri, 2004-2008 yılları arasında başkanlık yapan ve ilişkilerimiz nedeniyle hayli yakın olduğum rahmetli Recai Ustaoğlu ile de görüşüp yapılabileceğini düşünmüştük. Kendisine, “Başkan yağlı güreş çok fazla popüler ve seveni çok bir spor. Kış aylarında da bu sporu yapmak mümkün. Bu işin peşini bırakmayalım” demiştim. O dönemde Yağlı Güreşten sorumlu yönetim kurulu üyesi olan Musa Aydın başkan da, “Evet niçin olmasın” deyip üzerinde çalışacaklarını söylemişti.

Aradan on yılı aşkın bir süre geçti ve o günlerde konuştuklarımız bugün gerçek oldu. Bir başka deyişle hayalim gerçek oldu. Mevsim koşulları gereği soğuk ve karlı şu süreçte Balıkesir Karesi yağlı güreşlerinin salonda yapılması, bu sporun geleceği için kelimenin tam karşılığı bir devrim niteliğindedir.

Bu niye bu kadar önemli diye düşünenlere şunu arz etmek isterim. Sporun, özellikle de futbolun dışında günlük hayatımızda adeta yok sayıldığı, gereken önemi bulamadığı bir devirdeyiz. Popüler spor kültürünün tamamını kaplayan futboldan sonra ikinci bir branşı düşündüğümüzde, sokaktaki insanın aklına biraz basketbol, ucundan acık ta voleybol geliyor.

Her ne kadar her Türk insanının bir şekilde güreşe ilgisi olsa da, bunun toplumsal yansıması beklenenin çok altında kalıyor. 

Oysa, yüzlerce yıl Osmanlı imparatorluğunun gözbebeği olmuş yağlı güreş. Pehlivanların kispet giyip yağlanıp kol bağladıkları organizasyonların en büyüğü Edirne’de yapılan Kırkpınar yağlı güreşleri olmuş. Kel Aliço, Demirkazık Mestan, Kurtdereli Mehmet, Koca Yusuf gibi efsaneler ter akıtmış çayırlarda.

Şimdi ise, sezonun tamamında izleyebileceğimiz yağlı güreşlerle ata sporumuz çok önemli bir hamle gerçekleştirdi diye düşünüyorum.

Birçok televizyon kanalının canlı yayınladığı Balıkesir Yağlı Güreşleri, bundan sonra yılın 12 ayında da ve her yerde yapılabilirliğini kanıtladı. 

Bu arada, yağlı güreşlerin hamisi ağalar da güreşin salona girmesiyle bir anlamda daha rahatlayacaktır. Çünkü, nedense yağlı güreş çayırda sponsor desteği alamıyor. Ancak salonda sponsor desteğinin artacağını ve bu nedenle de, yağlı güreş klasiğinin olmazsa olmaz ağalarının sırtındaki yükün bir nebze olsun azalacağına inanıyorum. 

Özetle, zaman da gösterecek ki, yağlı güreşe salon dopingi büyük katkı sağlayacak ve o köklü gelenek popülerliğini katlayarak sürdürecektir.

Kalın sağlıcakla…