Türkiye’nin belleğine bundan tam elli altı yıl önce yeni bir deyim kazındı. “Askeri İhtilal”. 27 Mayıs 1960 tarihinde ilk defa radyodan işittiğimiz bu sözcük 70’li, 80’li ve 90’lı yıllarda aşina olduğumuz bir kavram, siyasi düzende alışılagelmiş bir terim olarak yer aldı.  27 Mayıs 1960 tarihinde yönetime el koyan “ihtilalciler” halkın ihtilale olan desteğini arttırmak ve ihtilali halk gözünde meşru bir zemine oturtmak için çeşitli propaganda faaliyetlerine başvurdular. Bu yazıda sizlere hazineye bağış kampanyasından, hürriyet şehitlerine hatta İnkılap kervanına kadar haziran ayında gerçekleşen propagandaların gayesinden bahsedeceğim.
“Alyans Bağışı”
Mayıs ayının sonlarında ordu yönetime el koymuş, haziran ayında ise bir dizi çalışma başlamıştır. Bunlardan ilki “altın yüzük bağışı” kampanyasıdır. 27 Mayıs’tan sadece bir hafta sonra hazinede para olmadığından Birinci Zırhlı Tugay mensupları ilk kez “sabık ve sakıt iktidarın mali ve iktisadi sahada açtıkları zahmetlerin kapatılmasında çekilecek güçlükleri kolaylaştırmak için” altın yüzüklerini hazineye vermeye başladı. İzmit Valisi Tümgeneral Raif Yaşar bağışlardan duyduğu memnuniyeti şu sözlerle ifade etmiştir; “Türk milletine has feragat ve fedakârlığın asil bir örneği olan bu mütevazı bağışınızı iftiharla karşıladım. Bugünden itibaren Garnizon komutanlıkları ve Askerlik şubelerinde özel bir heyet teşkil edilmesine yapılacak bağışlarınızın makbuz mukabili teslim olduktan sonra Maliye’ye devredilmesine emir vereceğim”. Bu kampanya kısa süre içinde dönemin gazetelerinde yerini alır. Böylece askerler tarafından başlatılan hazineye yardım kampanyası halk tarafından da destek görür. Milliyet Gazetesi’nin 16 Haziran 1960 tarihli sayısında Tire’de bir tüccarın dükkânını, bir başka vatandaşın da kahvehanesini hazineye bağışladığı belirtilmektedir. Bu gibi örnekler gazete sütunlarında sıklıkla yer almıştır.  Kısa bir süre sonra alyans ve altınlarını bağışlayanlara hatıra halkası verileceği açıklanır. Maliye Bakanlığı tarafından darphanelerden basılacak bu hatıra halkalarının içinde “27.05.1960” tarihi yer alacaktır. Gazetelerde her gün altınlarını bağışlayanların isimleri tek tek yer almıştır. Ayrıca kampanyaya destek vermek için İstanbul Şehir Operası Sanatkârları hazine için bir konser tertip etmişlerdir. Üniversite öğrencileri de gazete satarak hazineye katkı sağlamak isterler. Hatıra halka yüzük projesi 19 Temmuz’dan itibaren makbuz karşılığında dağıtılmaya başlar. Böylece ihtilalin hatırasına sahip olmak isteyenler hem hazineye katkıda bulunacaklar hem de inkılabın bir hatırasını taşıyacaklardı.
“Mitingler”
Bu dönemde sıklıkla “Hürriyet Mitingleri” adı altında propaganda faaliyetlerinin sürdürüldüğünü görüyoruz. 8 Haziran 1960 tarihinde İstanbul’da Beyazıt ve Taksim meydanlarında düzenlenen Hürriyet Mitinglerinde asker-sivil, üniversite görevlisi-öğretmen-öğrenci ve halkın katılımının bulunduğunu yine dönemin gazetelerinden öğreniyoruz. Mitingler sadece İstanbul ile sınırlı kalmamış Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde de peş peşe gerçekleşmiştir. 20 Haziran’da Ankara’da ODTÜ öğrencileri bir miting düzenlemiş ve Anıtkabir’e ziyarette bulunmuşlardır.  30 Haziran’da ise İzmir’de büyük Hürriyet Mitingi gerçekleşmiştir. Bu mitingler ihtilalin halk nezdinde kabul gördüğünün adeta bir delili olarak gösterilmek istenmiştir. 
“Hürriyet Şehitleri”
“Hürriyet Şehitleri” de dönemin çarpıcı propaganda araçlarından biridir. İhtilali meşru bir zemine oturtmak için Üniversiteler ’de 28 Nisan 1960 tarihinde meydana gelen olaylar esnasında hayatını kaybeden Turan Emeksiz ile 27 Mayıs’ta kazara ölen dört kişi Hürriyet Şehidi olarak anılmıştır. Bu kampanyaya başta İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar’ın desteği mevcuttur. Öyle ki Onar 9 Haziran’da çok sayıda olduğu iddia edilen şehitlerin bulunamaması üzerine; “Naaşları belki bulamayacağız ama ölülerimiz vardır” şeklinde konuşmuştur. Hürriyet şehitleri olarak anılan 5 naaş 10 Haziran’da büyük bir törenle Anıtkabir’e defnedilmiştir. Gazeteler bu olaya“ Yüzbinlerce İstanbullu Hürriyet Şehitlerini Ankara’ya Yolcu Etti”, “Hürriyet Şehitleri Atanın Bağrında” şeklinde manşette yer vermiştir. 
“İnkılap Kervanı”
Dönemin gazeteleri arasında gezinirken ilginç sayılabilecek bir faaliyete daha rastladım. Yönetime el koyanlar halkın inkılabı tam olarak anlatamadıklarını veya halkın anlamadığını düşünmüşler olacak ki gönüllülerden oluşan bir “İnkılap Kervanı” oluşturulmuştur. Topluluk darbenin hemen akabinde Anadolu turnesine çıkarak en küçük köyleri dahi gezmişlerdir.  Milliyet Gazetesinin 7 Temmuz 1960 sayılı nüshasındaki habere göre tamamen ücretsiz ve gönüllülerden oluşan bu kervanda “sabık ve sakıt iktidarın 27 Mayıs’a kadar olan durumu, 27 Mayısta ordunun yönetime neden el koyduğu ve milli hükümetin inkılaptan sonra yapacağı icraatları milli inkılabın tam olarak gayesini anlamayanlara anlatmak” olarak tanımlamıştır. Böylece ihtilali anlamayan kimsenin kalmayacağı düşünülmüştür. 
“27 Mayıs Anıtı”
Bütün bu propagandaların yanı sıra 27 Mayıs’ın bir simgesi olarak “anıt” yapılması tasarlanmıştır. İlk olarak Turan Emeksiz ’in heykelinin dikilmesi gündeme gelmiştir. Çünkü Emeksiz Hürriyet Şehitleri’nin en önemli simgesidir. Bu amaçla Milli Birlik Komitesinden izin alındığı 30 Haziran tarihli gazetelerde yer almıştır. Ardından 1960 yılı içerisinde bir anıt yarışması yapılmıştır. 27 Mayısın 1. Yıl dönümünde Turan Emeksiz ‘in vefat ettiği yerde ilk tören düzenlenmiş ve 27 Mayıs 1963 tarihinde bir anıt koyulmuştur. Bu anıtın taşınıp anıt özelliğinin yitirilmesi ise ne acıdır ki yine bir askeri darbe sonucunda olmuştur. Bir başka anıt ise İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü binası önünde darbeden bir gün önce 26 Mayıs tarihinde darbecilerin toplanarak yemin etmeleri adına yapılmıştır. (Bu konu ile alakalı detaylı bilgi için bkz. Mehmet Ö. Alkan, “İstanbul Üniversitesindeki 27 Mayıs Hatırası/Anıtı Tarih Daş Üstünde Olar Daş Da Gırıg Olacak”, Toplumsal Tarih Dergisi, Mayıs 2015, ss.36-43.) Bu anıt daha sonra kaldırılmıştır.