Üzerinde yaşadığımız sert yer kabuğunun altında pirosfer / sima / mağma / ateşküre denilen bir tabaka vardır. Ve erimiş maden hâlinde bir sıvıdan ibarettir.
Bundan ötürü olsa gerek, yeryüzünde bulunan kıt'alar, yılda üç santim kadar hareket hâlindedirler.
Demek ki yerin altı çeşitli kuvvetlerin etki alanı içindedir. İşte yer altındaki kayaların, büyük basınçların da tesiriyle yerlerinden oynaması ve kırılması netîcesinde yeryüzünde zelzele / deprem dediğimiz sarsıntılar meydana gelmektedir.
Evet zelzeleler yer altındaki büyük boşlukların göçmesi; yanardağ püskürmesi ve mağma faaliyetleri netîcesinde ortaya çıkarlar. Yahut yer kabuğunun kırılması, kayması gibi hareketler sonucunda meydana gelirler.
Bilhassa yeryüzünün en inişli çıkışlı bölgelerinde kendilerini gösterirler. Hakikaten yüksek dağlarla, derin vâdilerin birleştiği veya dağ yamaçlarının denizin derinliklerine kadar indiği yöreler, depremin en sık olduğu yerlerdir.
Nitekim Türkiye'de zelzelelerin çoğu Kuzey Anadolu, Doğu Anadolu fayları ve Ege'nin çökmüş bölgelerinde ortaya çıkar. Özellikle Kuzey Anadolu fayında sıkça görülür.
Bir Muharrik Güç tarafından harekete geçirilen sebepler çerçevesinde meydana gelen depremler 4 – 16 sn gibi, zâhiren kısa bir süre devam etmesine rağmen; mânen ve psikolojik bakımdan insanda, hiç bitmeyecekmiş gibi çok uzun gelen derin bir iz bırakır.
Hele, ânî olarak ve umumiyetle gecenin en koyu zamanında meydana gelmesiyle, insana iliklerine kadar işleyen bir korku ve dehşet ânı yaşatır. Esrarlı ve gizemli bir hava insanı kuşatır. Onu derin düşüncelere salar.
İnsana, insanı düşündürtmenin yâni kendine getirtmenin yolu bâzan dünyanın altüst olmasından geçiyormuş dedirtir.