Erdem Yücel

Ülkemizi derin yasa boğan can ve mal kaybına yol açan depremin etkilediği şehirlerimizden Hatay’ın ilçelerinden İskenderun’da büyük zarar gördü. Deprem sonrası görüntüler adeta bombalanmış bir şehri andırıyordu.  Şehrin Güzelburç başta olmak üzere Dumlupınar, Armutlu ve Cebrail mahalleleri bu felaketten etkilenmiş, İskenderun Körfez Devlet Hastanesi başta olmak üzere evlerin çoğu yıkılırken liman da çıkan yangın zorlukla söndürülmüştü.

Tarihi geçmişinin yanı sıra İskenderun Türkiye’nin önemli ihraç ve sanayi merkeziydi. Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan Demir Çelik Tesisleri (İSDEMİR)  bu şehrin gelişimini sağlamış, binlerce kişinin geçim kaynağı olmuştu. Kültür ve sanayi şehirlerimizden İskenderun’u ilk kez 2004 yılında görmüş, kültür varlıklarını ve çevresindeki yerleşimleriyle birlikte yayınlama olanağını bulmuştum. (Yapı, İstanbul 2004, S.267)

Antakya’dan Belen Geçidi ve Arsuz ovasıyla ayrılan İskenderun tarihteki önemli yerleşimlerden biriydi. Prof.Dr Muzaffer Enver Bostancı ile Prof.Dr. Muzaffer Şenyürek’in araştırmaları yöredeki ilk yerleşimin İ.Ö 10.000-4.000 arasında başladığını ortaya koymuştur. İ.Ö 1500’lü yıllardaki Fenike yerleşiminden sonraki dönemler ise tam netlik kazanamamıştır. Bununla beraber şehrin 3 km güneyindeki Uluçınar ‘da  Antik Çağlarda  Rhosus isimli bir Grek kolonisinin olduğu  bilinmektedir. Yine aynı bölgede Helenistik dönemi tarihlenen liman ve Şalen kalesinin kalıntılarıyla karşılaşılmıştır.

Tarihi kaynaklar İskenderun’un olduğu yerde Büyük İskender’in Aleksanderia şehrini kurduğu ve Anadolu seferi sırasında bir süre burada kaldığını yazmışlardır. İskenderun Abbasi, Bizans, Selçuklu, Haçlı ve Memluklu yönetimlerinden sonra 1517 de Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.

İskenderun ilk deprem felaketini 1822 yılında yaşamış ve büyük zarar görmüş, tarihi kalıntıların çoğu yıkılmıştır. Yeniden yapılanmada geçmişten kalan yapıların çoğu bilinçsizce yıkılmıştır. Buna rağmen yine de geçmiş dönemlerden kalan kale, Nosairis  nekropolü ve sarnıç gibi kalıntıların yanı sıra  döşeme mozaikleri  rastlantı sonucu da olsa günümüze gelebilmişti.  İskenderun’un 35 km güneyinde Seleukos Niketor zamanından arta kalan Grek kolonisi Port  Ponel (Arsuz)  limanı ve oradaki yapılanmaların döşeme   mozaikleri, yol ve  yapı kalıntıları  dikkati çekmektedir.  Onların yanı sıra Helenistik dönemden artakalan;  Roma, Bizans, Haçlılar ve Osmanlılar zamanında onarılarak kullanılan Bakras Kalesi de  önemli  kalıntılar arasındaydı. İskenderun’a 10 km uzaklıktaki Sarıseki kalesinin de aynı dönemde yapıldığı ve diğeri gibi kullanıldığına Evliya Çelebi işaret etmiştir. Bu kaleyi Yavuz Sultan Selim onarmaya başlamış, Kanuni Sultan Süleyman 1549 da tamamlamıştır. İskenderun’un kuzey doğusunda Değirmendere köyü yakınlarındaki  Şalen kalesi de Amanos dağlarının uzantısı kayalık bir tepenin üzerindedir. 

Hacca gidenlerin konakladıkları yol üzerinde olmasından ötürü önem kazanan Payas’da da  (Babais)  Osmanlı döneminden arta kalan bazı yapılar bulunmaktadır. Bunların başında Sokollu Mehmet Paşa’nın Mimar Sinan’a cami, medrese,  sıbyan mektebi, arasta, han, tabhane, imaret, hamam ve çeşmeden meydana gelen külliyesi gelmektedir. Klasik Osmanlı mimarisinin bütün özelliklerini bir arada toplayan külliye günümüze iyi durumda gelmiştir. Evliya Çelebi’nin Cami-i kebir ismini verdiği külliyenin camisinin ibadet mekânının üzerini örten büyük kubbe iki küçük kubbeyle desteklenmiştir. Cami ile kervansaray arasındaki bedestenin kitabesinden 1574-1576 yıllarında yapıldığı öğrenilmiştir. Bedesteni 15x 115 metre ölçüsünde dikdörtgen planlı olup üzeri 12 çapraz tonozla örtülmüştür. Yapı topluluğunun tümünü oluşturan kervansaray kare planlı bir avlunun ortasında yer almaktadır. Kervansarayın kuzey ve güneyinde sekizer, doğusunda da on üç payeye oturan çapraz tonozlu revaklarla arkasında odalara yer verilmiştir.  Külliyenin yanı başındaki çayın üzerinde, ikisi günümüzde kullanılan altı köprü ile geçiş sağlanmıştır. Sokullu Mehmet Paşa ayrıca Orta çağda yapıldığı sanılan kalenin üzerine dört köşeli, sekiz kuleli  bir de kale yaptırmıştır.  Sonraki yılarda cezaevi olarak kullanılan bu kale de Namık Kemal bir süre hapsedilmiştir.

​​​​​​​

29 Ekim Kadınlar Derneği'nden çocuklara etkinlik 29 Ekim Kadınlar Derneği'nden çocuklara etkinlik

İskenderun’da 1574 yılında yapıldığı sanılan Mar Circus Rum Ortodoks ve Macunyuz Ermeni kilisesi ile rastlantı sonucu ortaya çıkan Bizans lahitleri de önemli kültür varlıkları arasındaydı.

Bütün bu tarihi kalıntılarının ne kadarının depremden etkilendiği şimdilik netlik kazanamamıştır.

Fotoğraflar: www.iskenderun.bel.tr