Hareketli dış politika haftasını geride bıraktık ancak Madrid zirvesinin etkisi hala devam ediyor. Zirve tarihi nitelikli bir zirve oldu. NATO güçlendiğini vurguladı ve Rusya'yı 'en ciddi ve doğrudan tehdit' diyerek hedef alan “Yeni Stratejik Konsept” i ilan etti.
Bu nedenle aslında dünya basını ile birlikte sunulan zirvedeki Türkiye’nin ‘zafer-yenilgi’ tartışmalarının dışına çıkıp derinlemesine NATO’nun stratejik hedefleri ile verdiği mesajları iyi değerlendirmemiz gerekiyor.  
Tarihi zirve savaş ile sistemsel değişimin birlikte tartışılacağı ve yaşanacağı bir dönemin kapılarının açıldığını sunuyor.

NATO bitkisel hayattan kurtuldu.

Beyin ölümü gerçekleşen NATO, Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte canlanmaya başladı. Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaşın, NATO’nun güvenlik ortamını ciddi şekilde değiştirdiği ve bu çerçevede, konseptte “NATO’nun temel amacının 360 derecelik bir yaklaşıma dayalı kolektif savunmayı sağlamak olduğunun teyit edildiği” belirtildi.
 Rusya, "ciddi ve doğrudan tehdit”, Çin’se,  ilk defa “stratejik zorluk” konumuna getirildi. Böylelikle son zamanda yaşananlarla birlikte Rusya’nın entegre edilme sürecinin de bittiğinin göstergesi oldu.   
NATO Başkanın büyük gayretleriyle İsveç-Finlandiya ve Türkiye arasında mutabakat sağlanması ile Rusya’yı çevrelemede önemli bir yol katedildi. Amerika askeri varlığını güçlendirirken yaşanılanlar artık İkinci Soğuk Savaş çanlarına işaret etti.
Türkiye, bu zirvenin önemli aktörlerinden biri oldu. Sunduğu şartlar ile senelerdir baş etmeye çalıştığı terör sorununu uluslararası mecraya taşıyarak, karşılığını alabilmek için masaya oturdu. Her ne kadar İsveç ve Finlandiya’nın bu süreçte gösterecekleri tavır pek bir güven vermese de...
Türkiye,  NATO’nun yeni konseptindeki konumunu ve bu dönemi dikkatlice yönetmelidir.

Biden'ın "F-16 sözü" ne kadar güvenilir?

Zirvenin İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerinin yolunun açılması ve NATO’nun yeni konsept stratejisi dışında zirvede dikkat çeken konulardan biri de ABD Başkanı Biden ‘ın F-16 sözleriydi.  
 "Türkiye'ye F-16'ları satmamız gerekiyor. Bunu yapmamak çıkarlarımıza aykırı. Bu konuda Kongre'den onay alabileceğimizi düşünüyorum." sözleri ABD'yi karıştırdı.  

ABD Uluslararası Güvenlik İşlerinden Sorumlu Savunma Bakanlığı Müsteşarı Celeste Wallander, Biden yönetiminin Türkiye'nin F-16 filosunu modernize etme planlarını desteklediğini söyledi.
Wallander, "ABD, Türkiye'nin savaş filosunun modernizasyonunu destekliyor, çünkü bu NATO güvenliğine ve dolayısıyla Amerikan güvenliğine katkı anlamına geliyor. Bu planlar şu anda çalışılıyor ve sözleşme süreci için üzerinde çalışılması gerekiyor," dedi.

ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, Türkiye’ye F-16 satışına destek verdiğini ve aradaki farklılara rağmen Türkiye’nin önemli bir NATO müttefiki olduğunu kaydetti.

Graham, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Biden yönetiminin önemli NATO müttefikimiz Türkiye’ye F-16 satışına destek verme kararını destekliyorum.” ifadesini kullandı.

Biden Türkiye’ye yeniden kapı araladı ancak senatodan sert tepkiler geliyor. Senatörler böyle bir satışa karşı olduklarını ve Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nde de buna karşı olduklarını dile getireceklerini belirtti. F-35 programından Türkiye’yi çıkaran, ama ilişkileri tamirde bir çözüm olarak F-16 projesine sıcak bakan Biden yönetimi bakalım süreci nasıl yönetecek?