ABD'nin en önemli stratejik araştırma merkezlerinden biri olan Stratfor’un Başkanı ABD’li ünlü stratejist George Friedman, Türkiye’nin bölgesindeki gücünü arttırmaya başladığını ve 2040 yılına kadar Osmanlı toprakları üzerinde yeniden hakimiyet sağlıyacağını söylemiş.(1) Bu sözler bizlere çok abartılı gelebilir, fakat özellikle ABD’nin çoktandır üzerinde durduğu bir projenin dışa yansımasıdır bence. Ayrıca bu açıklamayı yapan Friedman, ABD Savunma bakanlığına yakınlığı ile tanınan bir kişi. Sözlerinin devamında "Türkiye'nin eski Osmanlı coğrafyasında kuracağı egemenliğin izlerini şimdiden görebilirsiniz. Süreç zaten başladı. Eğer İslam coğrafyasına bakarsanız Türkiye'nin bu ülkelerdeki ağırlığının giderek arttığını görebilirsiniz. Balkanlarda ise Arnavutluk ve hatta Sırbistan'la ilişkileri gelişiyor.Kafkasya'da ise Gürcistan ve Azerbaycan ile güçlü bir ittifak kurdu..." şeklinde devam ediyor düşünceleri. Biliyorsunuz 19.ncu yüzyıldan itibaren Osmanlı’yı tarih sahnesinden silmek için Batı Emperyalizmi elinden geleni yapmış ve imparatorluğun müslüman unsurları dahi Padişah’a (Halife’ye) karşı kışkırtılmıştı. Balkanlar’da, Ortadoğu’da ve hatta Anadolu’da çeteciler Türk ve Müslümanlara akla gelebilecek her türlü vahşet ve katliamı yapmışlardı.Bu çeteler (Ermeni-Rum-Bulgar vs.) ile Ortadoğuda İngilizlerle işbirliği yapan Araplar çözülmeye giden yolun zeminini hazırladılar. Atatürk dönemindeki seviyeli ilişkilerden sonra Türkiye, 1945’ten başlıyarak, Ortadoğu’da öncülük ettiği adeta ABD’nin ve NATO’nun Ortadoğu bekçisi konumundaki çoğunluğu batı kaynaklı girişimlerle, Arap İslam ülkelerinin öfkesini ve nefretini kazanmıştı. (2) Bölgedeki zengin petrol yataklarının kontrolunu elinde tutmak amacıyla Araplara yaklaşan ABD ise, “siz doğrudan benimle ilişki kurarsanız, bölgede Osmanlı’nın yeniden kurulmasına gerek kalmaz” diyordu.(3) Yani bir anlamda tavşana kaç, tazıya tut politikası ile adı geçen ülkeleri parmağında oynatıyordu. Ülkemizde bazı kesimlerde 25 yıldan beri süren bölücü terörün sanki sadece 12 Eylül döneminde özellikle Diyarbakır Cezaevinde bazı uygulamalara tepki nedeniyle meydana geldiği gibi yanlış bir algılaması vardır. Esasında oyun 1800’lü yıllardan beri zamana ve zemine uygun olarak şartlar elverdikçe sahnelenmektedir. Hatta ABD’liler 1965’te iktidara gelen Demirel hükümetinden bir istekte bulunmuşlardı “İran-Irak ve Türkiye Kürtlerini Federe bir Cumhuriyet haline getirelim. Bunu Türkiye’ye bağlıyalım.Hem de büyük toprak kazanmış olursunuz” diyorlardı.(4) Biliyorsunuz, bölücü teröristbaşı da “çözüm Osmanlı eyelet modelidir” diyor. Evet Osmanlı dönemi bölge halkları için genelde huzur ve barışın en üst düzeyde olduğu uyum ve işbirliğinin sağlandığı dönem olmuştur. Ama o dönemlerde petrol yoktu. Dikkat ederseniz sanayi devrimi sonrası gelişen Batı ekonomileri hammadde ve enerji kaynakları bulmak için kendilerine sömürge bulma yarışına girmişlerdi. Bu bölgelerde huzur ve barış bir daha sağlanamamıştı. Gelişen açgözlü ekonomilerin bitmek bilmiyen kaynak talepleri insanlık tarihinin yüzkarası olacak acılara sebep olmuş, kan v e gözyaşı hiç dinmemişti. Friedman'ın fikirleri çok mu kötü , hiç mi iyi tarafı yok derseniz, olumlu yanları da var elbette. 21.nci yüzyılın ilk çeyreğindeki dünyanın görünümü hızla değişiyor. Tek kutuplu dünya çok kutupluya dönüşecek ve ABD eski gücünü kaybedecek.AB bir ekonomik krizde bile sallanmaya başladı , gelecek için umut vermiyor . Belki de bizi almadıkları için müteşekkir oluruz. Bugün Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğunun en güçlü ordusuyla dünyanın 17.nci büyük ekonomisine sahip olan Türkiye’nin 2020 ‘de ilk 10’a gireceği değerlendiriliyor. Genç ve dinamik nüfusuyla, üretken ve girişimci yapısıyla umut vaadeden bir ülke. Dışardan baktığınızda görülenler içerdeki kargaşada yeterince farkedilmiyor. Biz de biliyoruz Türkiye’nin büyük bir potansiyelinin olduğunu.Bulunduğumuz coğrafyada Türkiye’ye rağmen bazı şeylerin yapılamaıyacağını. Ama bizi dolduruşa getirmeye çalışanların olabileceğini de unutmamalı, taşeronlukla sonuçlanabilecek tezgahlara düşmemeliyiz. Osmanlı'nın eski topraklarındaki yeni devletlerle elbette iyi ilişkiler kurup ekonomi ve ticareti karşılıklı olarak geliştirmeliyiz. Sosyal ve kültürel ilişkilerimizi de geliştirmeliyiz. Ama belli sınırları muhafaza etmek şartıyla. Herşeye rağmen Osmanlıcılık fikri bizi çok dikkatli olmaya mecbur kılıyor. Bir anlamda Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak ta var bu işin sonunda… K A Y N A K ÇA….: (1) Gazeteler (2) Türkiye’nin Siyasi intiharı Yeni-Osmanlı Tuzağı…Cengiz Özakıncı (3) “ “ “ “ “ “ “ (4) Yeni Dünya Düzenine Zorlanması Odağında Türkiye …İlhan Erdost