Her hafta olduğu gibi bu hafta da Aziz Karataş ile Bir Çay Söyleşisi adlı köşemizde çok değerli bir konuk aldık. Ailesine ait şirkette 7 yıl çalıştı yaptığı işe ait olmadığını düşündüp kendi benliğini ararken elinde kalem kağıt buldu ve yazmaya başladı. Hayatındaki tutkularını, mutluluğu ‘şiir, yazı, meditasyon ve müzikte’ bulduğunu söyleyen başarılı Yazar ve Bestekâr Damla Us ile koyu bir sohbete koyuluyoruz.

Merhabalar Damla Hanım öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz?

Merhaba Aziz Bey, tabii ki. 15 Ağustos 1987 yılında İstanbul’da doğdum. Orta ve lise öğrenimimi İstek Semiha Şakir Lise’sinde tamamladım. İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası Finans bölümünü bitirdikten sonra özel sektörde faaliyet gösteren aile şirketinde işe girdim. Yedi yıl boyunca burada aktif olarak çalışırken hayat amacımı sorgulamaya başladım. Çalışma hayatımın başından beri yaşadığım hayat sanki bana ait değilmiş gibi geliyordu. İçimde bir yerlerde hep bir şeyler eksikti. Sanki bir şeylerin yanlış olduğunu söylüyordu. Bu ruh halinden çıkabilmek için kendimi kişisel gelişimime adadım. Parapsikoloji, kişisel gelişim kitapları okurken bir yandan da eğitimlere, bireysel çalışmalara gitmeye başladım. İşte tam bu noktadan sonra hayatıma şiir, yazı, meditasyon ve müzik girdi. Hayatımdaki tutkumu bulmaya başlamıştım. Böylece tam zamanlı işimi yarı zamanlıya indirerek tutkularımın peşinden gitmeye karar verdim. 

Yazmaya ne zaman başladınız? İlkyazın anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Küçüklüğümde tuttuğum günlüklerimin dışında yazı hayatım ancak kendi yaşamımı sorguladığım zaman başladı. Bir gün derin meditasyon yapıyordum. Birden gözümün önünde karakterler beliriverdi. Bana bir hikaye anlatıyorlar, bu hikayedeki olayları gösteriyorlardı. O kadar gerçekçiydi ki sanki film izliyor gibiydim. Heyecandan gözlerimi açtım. Bu bilgiyle ne yapacağımı bilemiyor, ellerim gördüğüm vizyonun çoşkusu ile terliyordu. Yazmalıyım, dedim. Ne gördüysem tüm detayları ile yazdım. Bu bir çizgi film olmalı diye düşündüm ama kime nasıl bu bilgiyi ulaştırabileceğimi hiç bilmiyordum. Hayatımda hiç yazmadığım ve bilmediğim tarz olan sinopsisi bir kalemde yazmıştım. 

Senaristlere ulaştırıp bu çizgi filmin hayata geçmesini istiyordum. Ama ne sinema ne de edebiyat çevresinden tanıdığım olmadığı için ne yapacağımı da tam olarak bilmiyordum. Babamın çok yakın arkadaşı Halil amcam, Latife Tekin’i tanıdığını ve öncülüğünü yaptığı Gümüşlük Akademisi’nde atölyeler düzenlendiğini söyleyince kafamda bir ışık yandı. Bir şekilde tanışmak, yazdığımı okuyup değerlendirmesini çok istiyordum. Gümüşlük Akademisi’nde Türk Pop tarihi ile ilgili bir seminere Halil amcam ile birlikte gittik. Bu sayede Latife Tekin ile tanışacak, yazdığım sinopsisi ona teslim edecektim. Ama ben heyecandan ne konuşabildim ne de derdimi anlatabildim. Seminerin sonunda oradan ayrılmadan hemen önce Halil amcam elimdeki dosyayı vermem için beni dürttü ve ben elimdeki dosyayı Latife hocama uzatırken sadece gözlerinin içine bakabildim. O an beni anlamasını diler gibiydim. Tutuk halimi bırakıp Latife hocama sımsıkı sarıldım ve içimden sadece şunu geçirdim; lütfen önyargısız okuyun ve değerlendirin. Daha sonra ne yaptığımın farkına vardığımda kendimi geri çektim ve hocama gülümseyip Halil amcam ile birlikte oradan ayrıldık. 

Aradan üç gün geçtikten sonra Latife Tekin beni aradı ve yetenekli biri olduğumu, hayal gücümün çok geniş olduğunu söyledi. Buradaki atölyelere katılabileceğimi, böylece hangi tarzın bana uygun olup olmadığını daha rahat bulabileceğimi söyledi. Bir yol açılmıştı, mutluluktan uçuyordum adeta. Bunun üzerine atölyelere katılarak yazma serüvenim başladı. 

Biraz kitaplarınızdan bahsedelim. Bize kitaplarınızın içeriğini anlatır mısınız?

2018 yılının Nisan ayında çıkardığım ilk kitabım, ilk göz ağrım İzdüşüm kırk adet mistik şiirden meydana geliyor. Her bir şiirin yanındaki resim ise yazmış olduğum dizelerin renklenmiş bir ifadesi. 

2021 yılının Nisan ayında da ilk romanım Lotus Kalbi yayımlandı. Edebiyatist Yayınevi YazarEvi Özel Koleksiyonu olarak çıktı. Editörlerim Can Gazalcı ve Ebru Akkaya ile çok verimli bir çalışma gerçekleştirdik. Lotus Kalbi, mistik ve fantastik bir roman. 

‘Lotus Kalbi’ isimli kitabınızdan biraz bahseder misiniz? Kitap hangi konu üzerine inşa edildi, ana konusu ne? 

Tabii. Lotus Kalbi, Lili adında bir kızın ruhsal yolculuğunu anlatıyor. Din, tarih, mitoloji, tasavvuf, kişisel gelişim gibi konuların yer aldığı kitapta zamanın lineersizliği, birlik bilinci ve koşulsuz sevgi gibi temalar mevcut. Türkiye’nin ve dünyanın bazı mistik noktalarına giden Lili’nin her gittiği yerde aldığı mesajlar ile kendi özüne daha çok yaklaşıyor, parçaları birleştirip bütünü görmeye başlıyor. Yolcuğu boyunca ona eşlik eden insanlar da onun kendi yolunu bulmasına yardımcı oluyor.

‘Lotus Kalbi’ kitabınızı yazma sürecinde unutamadığınız bir anınız oldu mu?

Spesifik olarak bir anım yok. Sadece Lotus Kalbi’ni yazma sürecim boyunca geceleri penceremden gözüken Venüs yıldızı bana hep ilham oluyordu. 

İnsanlar neden ‘Lotus Kalbi’ni okumalılar?

Çünkü güzel bir kitap. (Gülümsüyor) Lotus Kalbi insanlara ilham olabilecek cinsten bir kitap. Ne klasik bir kurgusu ne de klasik bir bakış açısı var. Dramdan ve kurban psikolojisinden çok uzakta kendi gücünü eline almaya çalışan bir kızın hikayesi herkese ilham olabilir diye düşünüyorum. 

Kişisel gelişim kitapları yazmak mı zor yoksa roman yazmak mı?

Bence roman yazmak çok daha zor. Çünkü roman yazmak aslında inanılmaz bir matematik gerektiriyor. Analitik zekanızı kullanmanız gerekiyor. Karakterin nasıl evrileceğini önceden öngörüp olayların gidişatını ona göre şekillendirmeniz gerekiyor. Bitirmek istediğiniz sona gelmek için adım adım karakterlerinizi işlemeniz ve bunu okuyucuya çok doğal bir biçimde aktarmanız gerekiyor. Yoksa sahiciliğiniz ve akıcılığınız kaybolur.

Kişisel gelişim kitaplarında ise bu kadar bütünlüklü düşünmeniz gerekmiyor. Bilgiyi direk vermeniz ya da hayattaki örneklerle bilgiyi işlemeniz yeterli olur. 

Siz aynı zamanda şiirleriyle de çok sevilen bir şairsiniz. Sizce şiir ne demek, siz şiiri nasıl tanımlıyorsunuz?

Çok teşekkür ederim. Bence şiir, söylemek istediklerinizin, duygularınızın veya vizyonlarınızın en naif, en sade, en büyülü biçimde kaleme dökülmesidir. 

Konularınızı nasıl seçiyorsunuz? konu seçimi tesadüfi mi oluyor ya da hayatta karşılaştığınız bazı olaylardan mı etkilenip yazıyorsunuz?

Bazen karşılaştığım olaylardan etkilenip yazıyorum. Bazen de zihnimi sessizleştirip kalbime odaklandığımda gördüğüm vizyonları yazıyorum. 

Keman çalıp besteler de yapıyorsunuz. İlham kaynağınızı neye borçlusunuz? 

Ben kalbiyle yaşamaya çalışan, onun gerçek bilgeliği ile hayatıma yön vermeye çalışan biriyim. Bu yüzden yazarken de müzik yaparken de ya da her ne yapıyorsam ilhamım hep aynı yerden, kalbimden… 

Bundan sonra ki hedefleriniz neler?

Yapmak istediğim çok şey var; daha iyi keman çalıp bestelerimi hayata geçirmek, daha çok üretmek, daha çok yazmak, daha çok ilham olmak. Ama her şeyden öte bu hayatı sevgiyle, keyifle, çoşkuyla ve birlik içinde yaşanabilir kılmak…

Bir yazar ve şair olarak okuduğunuz ve beğendiğiniz yazarlar ve şairler kimlerdir? 

Edebiyatımızda birçok değerli şairimiz ve yazarımız var. Eminim burada saymakla bitmez. Ama birkaç örnek verirsem Yunus Emre, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cemal Süreyya, Ayşe Kulin, Gülten Dayıoğlu, Latife Tekin, Haydar Ergülen, dostum Can Gazalcı ve YazarEvi’nde tanıştığım harika yazar arkadaşlarım ve daha niceleri… 

Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? örneğin hangi ortamda, hangi materyallerle, hangi müzikle, nasıl bir coğrafyada yazmayı tercih ediyorsunuz?

Yalnız kalabileceğim ortamları tercih ediyorum. Evdeysem bir odaya çekilip enstrümantal ya da klasik tarzda film fon müzikleri olan parçaları açıyorum. Dışarıda isem kulaklığım ile istediğim ortamı sağlıyorum. Daha sonra ne yazacaksam doğru bir şekilde yazmak için niyet edip kalbime odaklanıyorum ve dinliyorum. Bir zamandan sonra yazmaya başlıyorum.

Okuyucularınız kitaplarınızı nereden bulabilirler?

Seçkin kitabevleri ve online satış sitelerinde bulabilirler. 

Yeni projeleriniz var mı? Varsa çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Gönlümde birçok proje var ama henüz şekillenmedi. Zamanı gelince paylaşmaktan mutluluk duyarım.

Edebiyat dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz? 

Hayat gibi edebiyat da değişiyor, değişmek zorunda. Bizler değiştikçe, bakış açımız değiştikçe her şey değişiyor aslında. Bu yüzden sırf edebiyatta değil dünyadaki herhangi bir konuda rahatsızlığımız var ise kendimizi değiştirerek ya da bu konuda bir adım atarak soruna çözüm olabiliriz diye düşünüyorum. Ama özellikle çocuk edebiyatının üzerinde durulması gerektiğini düşünüyorum. Klasik masalların çocuklarımızın bilinçaltlarına yanlış kodlar göndermesini doğru bulmuyorum. Ataerkil sistemi destekleyen edebiyat eserleri yerine eşitliğin ön planda olduğu eserlerin hayat bulmasını temenni ederim.

Günümüzde sizce insanların kitaplara ilgisi ne durumda? Özellikle gençlerin.

Okuyan okuyor, okumayan da hiç okumuyor. Ama yeni neslin e-kitaba ve sesli kitaba daha dönük olduğunu düşünüyorum. 

Kitap yayınlatmak isteyenlere ne tür önerileriniz var?

Eğer bu hayatınızdaki tutkunuz ise asla vazgeçmemeleri gerektiğini söyleyebilirim. Hayat bir şekilde yolunuzu açacaktır. Sadece sebat ederek adım atmanız gerekiyor. 

Sanat adına başka ne tür çalışmalarınız var?

Müzik ve yazmaktan başka bir çalışmam yok ama güzel resim yapmak isterdim. (Gülümsüyor) 

Son olarak, yazar olmak isteyenlere kendi yol haritanızdan tavsiyeleriniz nelerdir?

Biraz önce bahsettiğim gibi eğer yazmak yaşam amacınız ise size hiçbir şey engel olamaz.    Er ya da geç bu ortaya çıkacaktır. Tıpkı bende olduğu gibi içinizden fışkıracaktır. Herkesin bu dünyaya gelirken bir amacı var ama önemli olan bu amacı bulabilmek. İşte o zaman hayat çok daha güzel akıyor. 

Biz de Önce Vatan Gazetesi ailesi olarak bizimle yaptığınız bu özel ve içten röportajdan ötürü değerli sanat yüreğinize şükranlarımızı sunar, gelecek çalışmalarınızda başarılar diliyoruz…