Her hafta olduğu gibi bu hafta da yine çok değerli bir konuk aldım.  "Sanat, ruhun en derin duygularını renklere dökmektir."  Sözüyle özdeşleşen ve "Yaratıcılık, doğanın kalbinde saklı. Gözlerimi kapatıp rüzgarın sesini dinlerken, ilhamı buluyorum. Her doğa yürüyüşü, yeni bir eser için bir başlangıç." diyen başarılı sanatçı Esin Ak ile bir araya geldik ve sizler için çok özel bir söyleşiye imza attık.

I M G 20221018 212902 896

Merhabalar, bizler sizleri yakından tanıyoruz ama tanımayanlar için sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

 Merhabalar, ben küçük yaştan beri resim sanatına ilgi duyan, hayatının çoğu alanında ona yer vermeye çalışmış ve şu anda hayallerini yaşayan, eserlerinin sanatseverlere ulaşmasından mutluluk duyan biriyim. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi’nde Resim öğretmenliği bölümünü kazanmamla başlayan sanat eğitimim 1 yıl sonra tasarımı daha aktif kullanacağım, insanların ihtiyaçlarına yönelik, mutlu olacakları mekânlar yapabileceğim iç mimarlık mesleğini seçerek Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde devam etti. Böylece insanların hayatlarına dokunan, içlerinde pozitif duygularla yaşayabilecekleri tasarımlarımı hayata geçirebilecektim. Bir süre iç mimarlık yaptıktan sonra iş yaşamının hayallerimdeki gibi olmamasının da etkisiyle sanat tutkum daha da kabardı ve iş arama sürecinde resme olan tutkumla yağlı boya tablolar yapmaya başladım. Sosyal medyada paylaştığım ilk tablom, beklenmedik şekilde siparişler almama vesile oldu. Bu sayede hayalimdeki mesleğe adım attım ve son iki buçuk yıldır profesyonel olarak resim yapmaya odaklandım. Şimdi kendi benliğimi en iyi yansıtabildiğimi düşündüğüm, verdiğim eserlerle kalplere dokunabildiğim, içimde atıl ve saklı halde duran duyguları gün yüzüne çıkarabildiğim ressamlık kariyerimde ilerlemeye devam ediyorum.

Sanata olan ilginiz nasıl başladı?

Çevremi sürekli gözlemleyen ve her detayı zihnime kazıyan bir çocuktum. Doğanın güzellikleri, ışığın ağaçlar, denizler, dağlar, taşlar üzerindeki dansı, sıradan görünen nesnelerin içindeki gizli güzellikler beni her zaman büyüledi. Bu duygular bende ifade etme ve içimdekileri anlatma arzusu oluşturdu. Gözlemlerimi kâğıda aktarmak sadece bir eğlence değil, adeta bir ihtiyaçtı artık. Diğer taraftan zihnimdekileri somutlaştırabildiğimi görmek beni sanata daha da çekti. Ellerimi kullanmayı, yeni bir şeyler üretmeyi seviyordum. Daha ilkokul yıllarımda arta kalan defter sayfalarını değerlendirmek amacıyla küçük not defterleri, kapı süsleri, çeşitli kutular yapıyordum.

Bu yaratıcı sürecin içinde yeteneğimi ilk fark eden annem oldu. O zamana kadar benim için çok normal olan bu çizimler ve tasarımlar, annemin olumlu tepkisiyle bende daha da değer kazandı. Öğretmenlerimin de teşvikiyle yaptıklarımın ilgi ve değer görmesi sanat tutkumu derinleştirdi. Sanat böylece benim için bir ifade biçimiyle birlikte, dünyayı anlamanın ve onu hissetmenin bir yolu haline geldi.

 Sanat hayatınızda en büyük ilham kaynaklarınız nelerdir?

Sanatımın en büyük ilham kaynağı; sürekli değişen, dönüşen, kabaca benzer tekrarları yapan ama asla aynı olmayan, bize özümüzü yani cenneti hatırlatan, içerisindeki her varlığın dikkati ve takdiri hak ettiği doğadır, daha geniş bir perspektiften kâinattır. Kâinat, kaotik bir yapıya sahip olduğu için, zaman bir daha asla kendini aynı şekilde tekrar etmediği için yaşadığımız her an özel ve tektir. Ondan bir tane daha yoktur. Bu geçicilik her anı daha da kıymetlendirmekte. Böyle bir dünyada yaşadığını bilen tek canlı olarak da insan, hayret duygusuyla kainat kitabını okumalı. Yaptığım her resim, bu anlık hayret duygusunun bir yansıması; her biri, zamanın akışı içinde bir anı dondurma çabamdır. İlham kaynaklarımı besleyen asıl düşüncem de, evrenin sürekli değişen ritmini fark etme ve bu geçici anları ölümsüzleştirme isteğimdir. Çünkü hayat, hatırladığımız anlardan ibarettir. Bir zaman baskısıyla gidersek yolda gördüğümüz hiçbir şeyi hatırlamayız. Bir telaş içerisinde yaşadığımız zaman, hayatın bize sunduğu nimetleri fark edemiyoruz. Güzeli görerek, onunla hemhal olarak ruhumuzu ancak terbiye edebiliriz. İçinde yaşadığımız dünya, benim için keşfedilmesi gereken bir cennet ve eserlerimle izleyicilere bu cennetin kapılarını aralamak istiyorum. Her fırça darbesinde doğayı ve evreni yeniden okumaya çalışıyorum. Sanatım böylece, hem izleyeni hem de beni derin bir farkındalığa davet eden bir süreç halini alıyor.

 Eserlerinizde en çok neyi ifade etmek istersiniz?

Eserlerimde en çok anlatmak istediğim; insanın bu dünyada geçici bir yolculukta olduğunu fark etmesi ve bu yolculuk sırasında yaşamın derinliklerinde gizli gibi ama bir o kadar da apaçık, her biri yaratıcının esmalarının bir yansıması olan güzellikleri temaşa etmesidir. İnsanın esas vazifesinin, bu âlemden geçerken varoluşu fark etmek, onu hayret ve takdirle izlemek olduğuna inanıyorum. Ancak modern yaşamın telaşı, geçim derdi, şehir hayatında doğadan ayrı kalmamız bizi bu farkındalıktan uzaklaştırıyor. Bize özümüzü hatırlatacak şeylere ihtiyacımız var. Doğa ise bize bu dünyada özümüzü, evimizi hatırlatan bir yansımadır. Bu nedenle her tablomda, izleyicilere doğanın bir parçası olma hissini yaşatmaya çalışıyorum. Tabiatla hemhal olmak, huşu ve hayret duygusuyla her anı fark etmek, doğayı bir mucize, bir ikram olarak görmek ruhlarımıza iyi gelmektedir. İnsanın huzuru, işte burada saklıdır. Birçok şey zaten her an olup bitiyor. Ancak onu anlayacak, onu görecek bir göz lazım. Hayata bu bilinçle bakan kişi, burada cenneti yaşamaya başlar; çünkü cennet, gözlerimizin önünde durur, fakat sadece fark eden gözlere açılır.

Sanatımla, izleyicilere bu farkındalığı kazandırmak, onları kâinatın derinliklerine hayranlıkla baktırmak istiyorum. Her tablom, evrenin kitabını okuyan ve o anda evrensel bir hikâyeye tanıklık eden bir gözlemcinin izlenimlerini yansıtıyor. Böylece sanatım, sadece bir görsel deneyim değil, aynı zamanda ruhsal bir uyanışa, kâinatın sonsuz güzelliklerine bir davettir.

 Daha önce karma sergiler açtınız. Sergide sanatseverlerin dönütleri nasıldı? Duygularınızı kısaca anlatır mısınız?

 Sanatseverlerden aldığım geri bildirimler, sergi deneyimimin en değerli ve anlamlı kısımlarını oluşturuyor. Bu bildirimler benim için sadece bir takdir değil, aynı zamanda sanatımın derinlerine inen bir keşfin göstergesi. Bu zamana kadar eserlerimi sadece internet ortamında, bir ekran aracılığıyla gören izleyicilerin, sergilerde doğrudan etkileşim kurarak eserlerimi inceledikten sonra daha derin bir bağ hissettiklerini dile getirmeleri beni son derece mutlu etti. Resimlerimdeki gerçekçi ve detaylı üslubun, yakından bakıldığında izleyicide daha yoğun duygusal bir etki bıraktığını fark etmeleri, tuvalin ötesinde bir gerçeklik duygusuna kapıldıklarını söylemeleri, sanatımın doğrudan kalplerine ve zihinlerine dokunduğunu hissettirdi. İzleyicilerin eserlerimin yalnızca birer manzara resmi değil, aynı zamanda daha derin bir farkındalığı tetikleyen düşünceler barındırdığını keşfetmeleri, sanatıma olan yaklaşımlarını dönüştürdü. Bu, sanatla kurduğum diyalogda önemli bir dönüm noktasıydı; çünkü sanatın yalnızca görsel bir deneyim değil, aynı zamanda içsel bir keşif olduğuna inanıyorum. İzleyicilerimin her biri, kendi zihin süzgecinden geçirdiği yorumlarla bana bile yeni bakış açıları kazandırdı. Bu karşılıklı etkileşim, sergilerde yaşadığım en değerli anlardan biri oldu; çünkü iyi çizilmiş bir eserle takdir edilmek elbette değerli, ama sanatımın anlatmak istediği derin mesajların karşılık bulduğunu görmek çok daha anlamlı ve doyurucu. Sanatın en güzel yanı da burada yatıyor; tek taraflı bir ifade değil, karşılıklı bir diyalog kurabilmek. Bu noktada sergilerimde birçok izleyiciyle aynı duygularda olmak, bana doğru yolda olduğumu hissettirdi.

Doğanın Birliği

 Sanatınızın diğer sanatçılardan farkı nedir, kendinizi nasıl tanımlarsınız?

Sanatımın özü, doğanın ve yaratılışın her bir zerresinde saklı olan derinliği ve güzelliği keşfetmeye dayanıyor. Kapkara toprağın içinden çıkan birbirinden renkli çiçekler, her an bir tabloymuşçasına farklı renk ve şekillere girerek adeta bizi tefekkür etmeye davet eden gökyüzü ve deniz, bir tohumun içine gizlenen koca bir orman beni bu sanatımı yapmaya teşvik etti. Her çizgimde, her renk tonlamasında, doğanın mucizelerini ve Yaratan’ın eşsiz sanatını yansıtmayı amaçlıyorum. Beni diğer sanatçılardan farklı kılan en belirgin özelliklerden biri, bu farkındalığın ışığında her detaya gösterdiğim özen ve dikkat. Evrende hiçbir şey önemsiz değil; en küçük bir yaprak damarı, taş üzerindeki minik kırıklar, suyun akışı ya da bulutların gökyüzünde bıraktığı iz, hepsi bir mucizenin parçası. İşte bu mucizeyi, izleyicinin kalbine taşıyan bir aracı olarak görüyorum kendimi. Bunu yaparken evrendeki her varlığa verdiğim değeri göstermek amacıyla, tablomdaki her unsura büyüteç tutup, görünenin ardındaki derinliği detay çizimlerimle ve kullandığım canlı renklerle, adeta onlara beyaz tuval üzerinde yeniden hayat vermeye çalışarak doğadaki her unsuru fark ettirip daha da görünür kılmayı hedefliyorum. Bunların yanında iç mimarlık geçmişim de kompozisyonlarımda bana farklı bir perspektif kattı. Detaylara verdiğim önem, her bir tablonun arka planında yatan mimari düzen ve estetik kaygılarla birleşti. Bu sayede, eserlerim hem doğanın özgürlüğünü hem de yapısal bir düzeni bir arada barındırıyor. Böylelikle sanatımı diğer sanatçılardan ayıran belki de en önemli özellik, doğaya bu şekilde bakabilmem ve onun sonsuz güzelliklerini, varoluşun derin anlamlarıyla birlikte resmetme arzumdur.

 Sanatınızı nasıl geliştiriyorsunuz? Hangi teknikleri kullanıyorsunuz?

 Sanatımı geliştirirken, doğanın bana sunduğu her detayı bir ders gibi görürüm. Bir ağaç gövdesindeki çatlaklardan, denizin dalgalarında saklı ritimlere kadar her şeyde bir dil, bir anlatım bulmaya çalışırım. Bu dili anlamak, sadece doğayı taklit etmek değil; onun özündeki ruhu keşfetmek anlamına da gelir. Bu nedenle, sanatımın her aşaması dikkatli bir gözlem, derin bir analiz ve o anı yaşamanın verdiği yoğun bir hisle şekillenir.

Sanatımı geliştirmek için sık sık ilham yolculuklarına çıkmaya çalışıyorum. Yeni yerler keşfederken ve bu sayede görsel hafızamı daha da zenginleştirirken, manzaraların derinliğini sadece görmekle kalmıyorum; bir çiçeğin yapraklarından, dağın yamacına kadar yaratılışın her parçasını hissetmeye çalışıyorum. Fotoğraf makinemle yakaladığım açıları daha sonra atölyemde yeniden canlandırırken, doğanın her bir unsurunu tekrar tekrar inceleyip tuvale aktarırken, o anı kalıcı kılmak için detaylara büyük önem veriyorum. Ancak fotoğraflar sadece bir referans noktasıdır; asıl önemli olan, o anın bana hissettirdikleri ve doğanın bana anlattığı hikâyeyi doğru bir şekilde aktarabilmektir.

Ayrıca sanatımı, sanat felsefesi üzerine kitaplar okuyarak, sanat söyleşilerini, maneviyatla ilgili sohbetleri dinleyerek ve insanları gözlemleyerek de beslemeye çalışıyorum. İnsanların varoluşsal sorunlarını, neleri görmeye ve hissetmeye ihtiyaç duyduklarını, hangi duyguların onlara dokunduğunu anlamak, benim için bir rehber niteliğinde. Bir taraftan da izleyicilerin eserlerime bakış açıları, kendi sanatıma dışarıdan bir gözle bakma fırsatı da sunuyor.

Sonuç olarak tüm bu etkenler bir araya gelerek, farkındalığımı artırıp, dünyayı ve doğayı daha derin bir şekilde kavramamı, en ince ayrıntılara bile daha fazla dikkat ederek her tuvalde yeni bir hikâye anlatmamı sağlıyor.

 Bir sanatçı olarak en büyük hayaliniz nedir?

İnsanların içinde uyuyan hayret duygusunu uyandırmak, onları evrendeki her güzelliği fark etmeye, derin bir temaşa ile bu güzelliklerin bir parçası olmaya davet etmek ve bunu sanatım aracılığıyla tüm dünyaya ulaşarak, ülkemin kültürel mirasını ve estetik anlayışını en iyi şekilde temsil ederek yapmak, en büyük hayalim. Çünkü ben inanıyorum ki, insan ancak görmeyi ve tefekkür etmeyi öğrendiğinde bu dünyada huzuru ve mutluluğu yakalama fırsatını bulabilir. Doğanın içindeki düzeni, belki her gün fark etmeden geçtiğimiz detayları sanatım aracılığıyla yansıtarak insanları bir anlığına da olsa bu telaşlı hayattan uzaklaştırıp onların hem kendilerini hem de çevrelerini daha derinden anlamalarına yardımcı olmak istiyorum.

Sanatımın, izleyicilerin ruhunda bir yankı bulması, onları sadece bir seyirci olmaktan çıkarıp hayatın içindeki mucizelere daha dikkatli bir gözle bakmalarını sağlamak en büyük arzum. Her eserin bir kapı olduğuna inanıyorum; bu kapıdan içeri girenlerin, kâinatın derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkıp, orada buldukları huzuru kendi içlerinde de keşfetmelerini umut ediyorum.

İzleyicilerinizin eserlerinize olan derin ilgisi, hem sizin sanatınıza hem de onların doğayla olan ilişkilerine dair güçlü bir bağ kuruyor. Sizce, sanatınızın izleyiciler üzerinde bu denli etkili olmasının temel sebebi nedir?

 İnsanların modern şehir hayatının koşuşturmacasında unuttukları doğa ile yeniden bağ kurmalarına vesile olabilmem, sanatımın belki de bu denli etkili olmasını sağlıyor. Doğadan uzak kalma, insanları özlerinden, ana yurtlarından ayrı düşüren bir durum ve bu kopuş zamanla ruhsal bir eksikliğe dönüşür. Tabi bunun psikolojik bir tarafı da var. Her gün gördüğümüz şeyler, bilinçaltımızda önemli yer bir kaplamaya başlar ve bu bizim genel ruh halimiz üzerinde oldukça etkilidir. Örneğin, yoğun bir şehir hayatında, gri binalar, kalabalık yollar ve yapay ışıklarla çevrili olmak insan üzerinde stres, baskı gibi duyguları tetikleyebilir. Öte yandan, yeşil bir alan görerek, geniş bir gökyüzünü ve suyun akışını izleyerek doğal çevrede geçirilen zamanın, zihni rahatlattığı ve stres seviyelerini düşürdüğü bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. İşin buradaki en güzel ve ilginç yanı da, beynimiz gerçek bir manzaraya ya da güzel bir doğa tablosuna baktığında da aynı nörolojik tepkileri vermekte. Araştırmalar, doğa sahnelerine bakmanın, stres hormonu kortizolü düşürdüğünü ve dopamin gibi “mutluluk hormonlarının” üretimini artırdığını gösteriyor. Bunların yanında, renklerin duygular üzerindeki etkisini de iyi bilerek, izleyicinin ruhuna dokunacak paletler seçiyorum. Tüm bu etkenler izleyicilerin eserlerime olan ilgisini artırıyor. Bir sergimde bazı izleyicilerimin, tablomun karşısında durup sanki akıp giden bir manzarayı seyreder gibi dakikalarca o sahnenin hissine kapılmaları bana bu ilgiyi en net gösteren anlardan biri olmuştu.

 Eserinizdeki renkler ve şekiller neyi ifade ediyor?

Eserlerimde genellikle sıcak tonlar ve canlı renkler tercih ederim. Bunun temel sebebi, bu renklerin insan ruhuna doğrudan dokunmasıdır. Sıcak tonlar, iyimserliği ve mutluluğu artırarak izleyicinin ruh halini iyileştirir; zihinsel aktiviteyi uyarıp pozitif bir atmosfer yaratır. Bu renkler, eserlerime bakan kişilerin zihinsel olarak canlanmalarını ve duygusal olarak rahatlamalarını amaçlar.

Eserlerimdeki şekilleri de benzer bir bilinçle oluşturuyorum. Kompozisyonu uzak, orta ve yakın olarak en az üç plana ayırarak derinlik algısını güçlendiriyorum. Bu sayede izleyici, bir tabloya sadece bakmakla kalmayıp, sanki o anın içinde bir yolculuğa çıkıyor. Bunun yanında kullandığım formlar da gözün resmin içinde dolaşmasını sağlamakta. Örneğin “Doğanın Birliği” adlı tablomda, kainattaki her varlığın birbiriyle olan bağlantısını vurgulamak için dairesel formlar kullandım. Özellikle denizin dalgaları, kıyı şeridi ve kuşların konumunda fark edilen bu dairesel hareket, her şeyin birbirine bağlı olduğunu ve doğanın bir bütün olarak iç içe geçtiğini sembolize ediyor. Göz, tablonun odak noktası olan en tepedeki kuşun gözüne çekildiğinde, izleyici bu iç içe geçmişliği daha derinlemesine hissedebiliyor.

Her bir detay, izleyicinin gözlerini resmin içinde yönlendiren hayali çizgilerle tasarlanmış olup, tablodaki nesneler bu çizgilere göre şekilleniyor. Böylece eserlerimde kullandığım renkler ve şekiller, sadece estetik bir tercih olmaktan çıkıyor.

 Eserlerinizin sizin için ne ifade ettiğini anlatır mısınız?

Eserlerim benim için, evrensel bir dil olarak insanların kalplerinde güzel bir iz bırakabilmemin, sanatımın ardındaki felsefeyi insanlara aktarabilmemin ve kendi içimdeki, gün yüzüne çıkmayı bekleyen, kelimelerle yeterince ifade edemediğim gizli duygu ve düşüncelerimi açığa çıkarmanın en güzel ve etkili yolu. Hani “Hepsi benim çocuğum gibi” lafı vardır ya, bu söz gerçekten benim de eserlerim için düşündüğüm şey. Çünkü her birinde, benim duygularım, düşüncelerim ve ruhumun bir parçası saklı. Eserlerimi her ne kadar çok insana ulaştırmak, dünyaya sunmak beni heyecanlandırsa da onlardan ayrılmak vedalaşma hissi uyandırıyor. Eserlerimin üretim sürecinin, doğadaki her bir varlığı en ince ayrıntısına kadar göstermek istercesine ele aldığım gerçekçi ve detaylı tarzımla uzun olması da bu durumda etkili olabiliyor. Aylarca süren çalışmalarım ve verdiğim emek, eserlerimin benim için bir tablodan ziyade ruhumun ve kalbimin bir yansıması olmasını sağlıyor.

 Sanat dışında ilgi duyduğunuz başka alanlar var mı?

Sanatın yanı sıra, iç mimarlık ve mimari yapılar, özellikle tasarımsal anlamda benim için son derece ilgi çekici. Mekânların tasarımı, bireylerin ruh hali ve davranışları üzerinde belirleyici bir rol oynuyor. Mimari unsurların, insanların yaşam kalitesini artırma ve duygusal deneyimlerini şekillendirme potansiyeli üzerine düşünmek, sanatsal bakış açıma da derinlik katan bir ilgi alanı. Bu durum iç mimari çalışmalarımda doğayı ve insanları bir araya getirme arayışımı güçlendirdi.

İlgi duyduğum bir diğer alan ise psikoloji. İnsan davranışlarının altında yatan etkenleri anlamak; duygularımız, düşüncelerimiz ve davranışlarımız arasındaki karmaşık ilişkileri incelemek, sanatımdaki insan faktörünü daha iyi anlamama da yardımcı oluyor. Çünkü sanat insan içindir.

Ayrıca, doğa içinde vakit geçirmek ve spor da benim için hem fiziksel hem de zihinsel bir aktivite. Sürekli oturarak çalışmamın olumsuz etkilerini azaltmak adına, badminton oynuyorum. Böylece hem bedenimi hareket ettirirken hem de doğanın enerjisiyle besleniyorum.

Son olarak da, hayal gücümü geliştirmek amacıyla imgesel dili yüksek kitaplar okumaya özen gösteriyorum. Farklı perspektifler kazanmak, beni hem bir sanatçı hem de bir birey olarak daha zengin bir iç dünyaya yönlendiriyor.

Sanatseverler eserlerinizi nereden satın alabilirler?

Eserlerimi ve eserlerimin üretim sürecini @esinak_art Instagram sayfam üzerinden inceleyebilirler. Burada yalnızca tamamlanmış eserlerimi değil, aynı zamanda üretim sürecimi, ilham kaynaklarımı ve sanat yolculuğumu da bulabilirler. Eserlerimi satın almak isteyenler, sadece bir mesajla iletişime geçebilirler.

Üretim süreçlerimi takip ederek bir eserin başlangıcından bitişine kadar olan yolculuğa ortak olmak isterseniz sizleri bekliyor olacağım.

 Genç sanatçılara tavsiyeleriniz nelerdir?

Genç sanatçılara verebileceğim en önemli tavsiyelerden biri, yaptıkları tarz ne olursa olsun çevrelerini derin bir farkındalıkla gözlemlemeleri ve sabırlı olmalarıdır. Eserlerimle doğanın her detayına ve yaratılışın inceliklerine dikkat çekmeye çalışıyorum. Bu yüzden, genç sanatçılara da her ayrıntının değerli olduğunu, yüzeysel bir bakışın ötesine geçip her varlığı ve objeyi kendi derinliğiyle anlamaya çalışmalarını öneririm.

Bir diğer tavsiyem ise, kendilerini sadece bir tekniğe veya tarza hapsolmuş hissetmemeleridir. Gerçekçi ve detaylı çizimlerde kendimi bulmuş olsam da, her sanatçı kendi yolculuğunu keşfetmelidir. Bu süreçte ilhamları çeşitli yerlerden almak, yeni deneyimlere açık olmak, farklı disiplinlerle de ilgilenmek çok önemli. Benim sanat dışında psikoloji, mimari ve edebiyat gibi alanlarla ilgilenmem, eserlerimde çok boyutlu bir düşünme ve kavrayış oluşturmamı sağladı.

Ayrıca, sanat bir sabır işidir. Hangi yolda olursanız olun, bir eserin oluşması, ruhunuzun tuvale veya kâğıda aktarılması zaman alır. Bu süreçte sabırlı olmak ve kendinize güvenmek önemli. Bunu yaparken de genç sanatçılara, sadece görselliğe odaklanmamalarını, anlatmak istedikleri derin duygulara, hikâyelere odaklanmalarını öneririm.

Bunların yanında sanat dünyasında da kendinize bir yer edinmek sabır ve özveri gerektirir. Başarı maalesef bir anda gelmiyor. Benim sanat yolculuğumda da zamanla işlerim daha fazla insana ulaştı ve her geçen gün daha fazla kişiye hitap etmeye başladım. Bu süreçte sürekli üretmeye, kendimi geliştirmeye ve paylaşımlarımı sürdürmeye devam ettim.

Son olarak, kendi sesinizi bulun. İlham aldığınız sanatçılar olacaktır, ancak zamanla kendi özgün tarzınızı keşfedecek ve bu yolculukta daha da derinleşeceksiniz. Sadece kopyalamak ya da başkalarının tarzını benimsemek yerine, kişisel damgayı oluşturmak çok kıymetli. Her hata, her deneme, sizi bir adım ileriye götürür. Sanatınızın evrimini izlemek, sizi de şaşırtacaktır. Bu sürecin tadını çıkarın, anı yaşayın ve her yeni adımı bir fırsat olarak görün. Sevgilerle…

Biz de Önce Vatan Gazetesi adına bizimle yaptığınız bu samimi ve içten söyleşi için çok teşekkür ederiz. Çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.