HABER SEVGÜL KAYSERİLİOĞLU

KARS

Cemal Süreyya; 

“Beyaz, uykusuz ve uzakta” diye niteler Kars’ı... 

Mesnevi’de ise adından “Şehr-i din” diye söz edilir.

Tarih boyunca burdayım diyen canım Kars’ta Urartular, Persler, Araplar, Selçuklular, Osmanlılar, Ruslar, İngilizler ve Ermeniler egemenlik kurmuş olurlar da bu kültürleri dokusunda barındırmaması mümkün müdür?

Ayrıca alt paleolitik izler de  bulunmuş olan bir coğrafyada bir beyaz kent ...

Kars deyince akla; Yiğitlik ve menkıbe diyarı gelir. Esasen ismi de menkıbeye dayanır. Milattan önce 130-127 tarihleri arasında Kafkas Dağları'nın kuzeyinden Dağıstan'dan gelerek bu havalide yerleşen Bulgar Türkleri'nin “Velentur” boyunun “Karsak oymağından” gelmektedir.

Kaşgarlı Mahmut Kars için: “Deve veya koyun yününden yapılan elbise ve karsak derisinden güzel kürk yapılan bir hayvan, bozkır tilkisi” der. Türkiye' de bundan daha eski Türkçe isim taşıyan bir şehrimiz daha yoktur. Eski Türkçe'de “Karsak” karnının altı beyaz 75-80 cm. boyundaki çöl tilkisinin adıdır. Bu hayvanı totem edindiklerinden Kıpçaklar'ın “Karsak ” boyuna da bu ad verilmiştir

Buhara'lı Şeyh Süleyman da Kars'a; “Şal, kuşak, dokuma, belbağı, futa, miyanbet, karsak, tilki” demektedir. 

Batlamyus Kars'a; “Khorsa”, Strabom ise; “Khorzene” demektedir. 

Bir söylentiye göre de: Gürcü dilinde “Kapı kenti” anlamına gelen “Karis Kalaki”den gelmektedir. 

Trekin Turkey   Doğa Yürüyüş Grubu ile yazın başında organize olduk. Uçak biletlerimizi aldık, heyecanla bekleyerek aralık ayını. Biliyoruz ki Kars, her gün güneşin ilk doğduğu yer olduğu kadar, o mevsimde beyaz battaniler de çeker üstüne. 

Ve biliyoruz ki Ataol Behramoğlu, Namık Kemal deyince de Kars gelir akıllara. Çünkü çocuklukları burada geçmiştir.

Kars Harakani Havaalanı’nda toplaşıp başladı gezimiz. 22 özel insan. Gezmeyi, yeni yerler öğrenmeyi, tarihin etnik dokusuyla gönlünü yüceleştirmeyi düstur edinmiş, paylaşmayı, eğlenmeyi sporu seven, yaşadığı kenti ve sorunlarını ardında bırakmayı bilebilen 22 güzel insan...

Kaynaştık çabucak.

Kısıtlı zamanımıza çok yerler sıkıştırdı rehberimiz. Hepsini burada anlatamasam da gelecek haftalarda yazı dizisi şeklinde aktarmak isterim.

***Havaalanı ve Kars’ta bir çok merkeze adını veren Harakani adı nereden gelir?

Ebul Hasan El Haɾakani Hazɾetleɾi... O Selçuklulaɾın Anadolu'ya giɾişini kolaylaşɾmak iςin yola koyulanlaɾdan biɾi. 1033 yılında Кaɾs'ta bulunan Yahnileɾ dağında düşmana kaɾşı savaşıɾken şehit düşüyoɾ. Haɾakani Hazɾetleɾi öyle biɾ hayat yaşadı ki, ölümünden sonɾa gelen Mevlânâ Celaleddin-i Rumi Hazɾetleɾi gibi biɾçok zat kendisinden övgüyle bahsedeɾ.

Günümüzde Azerilerin, Kürtlerin, Terekemelerin, Türkmenlerin yaşadığı Kars’ta farklı dinlerin ibadet yerleri, Rus’lardan kalma taş evler, hamamlar, köprüler, Kars Çayı, antik yeraltı şehrini görebilirsiniz.

Kars’a yaptığım ilk gezi 1997 yılında idi ve  peç usulü ısıtılan Rus evlerinin taş işçiliğine  hayran kalmıştım. Bu üçüncü gidişim, maalesef her gidişimde gittikçe azaldığını üzülerek görüyorum. Ancak Kars’ın New-York’ta gördüğüm düzgün kesişen geniş sokaklarıyla hala bir Rus şehri etnik görünümü hiç değişemez. Ama gereken özeni gösteremezsek ortalığı yeni tarz lüks konutlar (!) basar.

Peç usulü ısıtmalı eski Rus evlerinde, dış cephelerinde zengin duran görselliği vurgulayan  plasterler, kornişler, bordülerle bezeli ince ve süslü bir taş işçiliği kullanılmasının yanı sıra, Baltık mimarisi yapılarında görülen duvarlar andezit ve bazalt taşı kullanılmış olması, kalın duvarlı, dikdörtgen planda, genellikle tek veya 2 katlı inşa edilen yapılar olması, giriş hollerinin ve bu hole açılan odaların ve de camekanlı bölümlerinin olması gibi özellikler Kars’taki Rus dönemi yapılarında da öne çıkan önemli detaylar.

İçinde keyifle başlayan gezimiz de şöyle devam ediyor efendim.... 

On İki Havariler Kilisesi- (Doğunun Ayasofyası- mimarisinde, Ağrı Dağı’nın eteklerinden çıkarılan ve volkanik bir taş türü olan bazalt taşı kullanılmış.) 

Kümbet Camii (12 Havariler Kilisesi)  

Kars Kalesinin güney eteğinde Kale İçi Mahallesinde yer alan Havariler Kilisesi Şehirdeki Ermeni kiliselerinden birisi olup Bagratlı Krallığı döneminde Kral Abbas tarafından M.S. 932-937 yılları arasında yaptırılmıştır. Kilise merkezi planlı olup dört yonca yaprağını andıran, dört nişle genişleyen dik açılı bir mekana sahiptir. Daha sonra 1064 yılında Müslüman egemenliğine geçen yöredeki bu kilise camiye dönüştürülerek Kümbet Cami adını almıştır. Bölge Rus hakimiyetine girince camii Rus Ortodoks Kilisesine çevrilmiş, 1918 yılında Türk hakimiyetine girince yeniden camiye çevrilmiştir. 1964 yılında ise müzeye dönüştürülerek, Kars´ta yapılan kazılardan elde edilen tarihi eserler burada sergilenmeye başlanmıştır. Kars Müzesi adıyla da bilinen bu eski ibadethane, bu işlevini 1981 yılına kadar sürdürmüştür. 1993 yılından bu yana yine cami olarak kullanılmaktadır. Kaynak: Kültür ve Turizm Müdürlüğü 

Buraya gelip de Molokanlar adını duymadan geçemezsiniz. Çünkü Kars tarihinde en etkin barışçıl bir topluluktur Molokanlar. Rus Ortadokslarından kopan Ruhani Hristiyanlar olarak biliniyorlar. Tanrı ile insan arasına kimsenin giremeyeceğiöne süren kilise karşıtı düşünceyi benimserler. Bu nedenle de Rusya’dan Kafkaslara ve Kars’a sürülmüşler. Kars’a peynirciliği öğretmişler, patates ve lahanayı tanıştırmışlar. Öyle barışçıllarmış ki Kurtuluş Savaşı’na çağırıldıkları halde savaşı reddedip Rusya’ya göç etmişler.

Kars’ta  Kafkas Cephesi Müzesi’ni mutlaka görün. İçinizi acıtan canlandırmalar tarihin dramatik yönünü de gözler önüne seriyor. -20 derecelerde bizim tam teçhizatla dişlerimiz trampet çalarken o incecik üst başlarıyla Sarıkamış’ta donan erlerin derin hüznü içinize çökmekte, kısa da olsa acılarına ortak olmaktasınız. Anlayanlar yaşamının kıymetine şükretmekte...

Dramatik farkındalığı günden güne idrak edilen bu olayı hadi bir hatırlayalım. 1979 yılında Sarıkamış’ta nasıl donmadan gezebildiğimi inanamamıştım. Onlar nasıl bir trajediyle donarak öldüler... Hepsini rahmetle anmaktan gayri çare yok. 

Sarıkamış Şehitleri 

Yıl 1914…Yer Sarıkamış…

15-22 Aralık tarihleri arasında, Sarıkamış yakınındaki Allahuekber dağlarında, Kars’ı Ruslardan geri almak için harekata katılan 60 bin asker donarak öldü.

Başkumandan vekili Enver Paşa Rusları hiç beklemedikleri bir yerden, Allahüekber dağlarından aşarak vurmayı ve Kars‘ı yeniden vatan topraklarına katmayı hedeflemişti. Allahuekber dağlarının 2-3 bin rakımlı geçitlerinde ısı sıfırın altında 30 dereceye kadar düşüyordu. Türk askerlerinin büyük bölümü ise çölden gelmişti ve üzerlerinde yazlık üniformalar vardı.

Sarıkamış’ta bu dondurucu soğuk altında askerlerimizin durumunu Kurmay Subay Şerif Bey “Sarıkamış” adlı kitabında şöyle anlatmakta;

“Yol kenarında karların içinde çömelmiş bir asker, bir yığın karı kollarıyla kucaklamış, titreyerek, feryat ederek dişleriyle kemiriyordu. Kaldırıp yola sevketmek istedim. Beni hiç görmedi. zavallı çıldırmıştı. Bu suretle şu lanetli buzullar içinde biz belki on bin kişiden fazla insanı bir günde karların altına bıraktık ve geçtik”.

Rus Kafkas Ordusu Kurmay Başkan Vekili Dük Aleksandroviç Pietroviç burada gördüklerine anılarında şöyle yer vermiş:

“İlk sırada diz çökmüş 9 kahraman. Mavzerleriyle nişan almışlar, tetiğe asılmak üzereler ama asılamamışlar… İkinci sırada cephane taşıyanlar var, sandıkları bir avuçlamışlar ki, kainattan hırslarını almak istiyor gibiler. Öylesine kaskatı kesilmişler… Ve sağ başta Binbaşı Nihat. Dimdik ayakta, başı açık, saçları beyaza boyanmış, gözleri karşıda…Allahuekber dağlarındaki son Türk müfrezesini teslim alamadım. Bizden çok evvel, Allah’larına teslim olmuşlardı.”

Osmanlı Ordusu bu dağlarda, 60 bini donma sonucu tam 78 bin şehit verdi. Rus birlikleri de bu savaşlarda 32 bin askerini kaybetti. 

Bugün 103 yılı ardında bırakan acının 50 bin torunu 90 bin ‘Kardelen’i anmak için bir araya geliyor. Onlara Kardelen deniyor, çünkü soğuğun ve karın yuttuğu gencecik bedenleri, savaştan çok sonra, kış bitip karlar eriyince ortaya çıkmış. Tıpkı kardelen çiçekleri misali…

Ve...

Kafkas Cephesi Harp Tarihi Müzesi 

19.yüzyılda Kars’ın Rus ordularının istilasına karşı şehrin savunmasında önemli savaşlara sahne olan tabyalarımız 1828 tarihindeki Rus saldırısının püskürtülmesini, 1855 Kars Zaferinin kazanılmasını sağlamış ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında da savunma savaşları için kullanılmıştır. Ruslara karşı 1855 tarihinde Tabyalar Savaşı olarakta bilinen Kars Zaferinden sonra Padişah Abdulmecit 3000 adet Kars Madalyası yaptırıp Kars şehrine göndermiştir. Kanlı Tabya binası ise 1803 tarihinde Padişah 3. Selim Döneminde Yeni Tabya ismiyle yapılmış tabyalarımızdandır. 1828 yılında Rusların Kars’a yaptıkları saldırılarında bir gece baskını sırasında tabyadaki askerlerin tamamı şehit edildiği için bu tabyanın adı Kanlı Tabya olarak anılmıştır. Kanlı Tabya binası Kars şehrini güney cepheden korumak için yapılmış ve günümüze kadar mimari özelliklerini koruyarak ulaşmış bir tabya binasıdır.

Kaynakça: Kars Müzesi Müdürlüğü

Kars Kalesi de atlanmaması gerekenlerden... 12 Havarilerin o mistik güzelliğine şahit olduktan sonra çıkar çıkmaz kafanızı hafifçe kaldırınca tepede sizi bekliyor olacak. Tam karşısında da Heykeltraş Mehmet Aksoy’a ait ‘Ucube’ diye yıktırılan İnsanlık Heykel’inin üvey evlat gibi mahzun duran tabliyesi. Yorum yapmak adına değil ama 33 m. beton heykel dökmek çok emek isterdi niye bitince değil de tasarı da engel olunmadı anlamış değilim. Yıkması da bir o kadar güçtü o soğukta tepede... Bizim işlerimize akıl sır erdirilmez.

Kars kültürel zenginliği yanında 15.000 öğrencisiyle de eğitimin de vurgusunu taşır. 

Konservatuvar var şehirde, öteye gitmeye gerek yok!

Kars’ın özel yemeklerinin ( el yapımı erişte, gravyer, sazan ızgarası, çeşitli otları ile yapılmış özel çorbaları) yanı sıra, yumuşak kaz eti sevenler için de özel tarifleri (tandır) deneyebilirsiniz.

Serhat şehri Kars’ta ayrıca Serhat Halk Oyunları ve aşık geleneği de yüzyıllarca süregelen geleneklerinden. 

Gittik gördük ve çok keyiflendik.

Kars Kalesi

Merkez Kale, İç Kale veya Stadel olarak anılır. M.S. 1153 yılında Selçuklulara bağlı Saltuklu Sultanı Melik İzzeddi'in emri ile Veziri Firuz Akay tarafından yaptırılmıştır. Kenti çevreleyen dış kale surları da 12. yy'da inşa edilmeye başlanmış 1386 tarihinde Timur tarafından yıkılan kale 1579 yılında Osmanlı Padişahı III.Murat'ın fermanı ile Kars'a gelen Lala Mustafa Paşa tarafından kale ve dış cephe surları yeniden yaptırılmıştır.(Kale kalıntılarında dört köşe mermer kitabe bulunmuş dış surların kapısına koydurulmuştur. Bu kitabeye göre "1152 yılında Sultan Melik İzzetin'in emri ile Veziri Firuz Akay tarafından yaptırılmıştır. Kaleyi 1386 yılında da Timur yerle bir etmiş, 1579 yılında tekrar III. Murat'ın emriyle Lala Mustafa Paşa yeniden yaptırmıştır.") 1616 ve 1636 yıllarında 2 defa onarımdan geçmiş, şehir merkezine bazı eserler eklenmiştir. Kaynaklara göre Merkez kale dışında surlar 27.000 metre uzunluğunda olup, 220 burçtan meydana gelmiştir. kale doğu-batı istikametinde 250 mt. Kuzey-güney istikametinde yaklaşık 90 mt'dir. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra 40 yıllık Rus işgalinde tahribatlara uğramış, orijinal özelliğini ve kullanımını yitirmiştir.

Kars Kalesinin dış cephe surları kesme bazalt taştan yapılmış olup yük istinat duvarları ile çevrilidir. Üç büyük kapısı bulunmaktadır. 

Bunlar;

Sukapısı veya Çeribaşı kapısı (batıda)

Kağızman kapısı (Ortakapı)

Behram Kapısı veya Bayrampaşa kapısıdır.

Kars Kalesi içerisinde 12. yy'dan kalma Celal Baba Türbesi, Askeri Koğuşlar, Tarlalar, Cephanelik ve bir adet Mescit yer almaktadır. Sit alanı olarak ilan edilen Kars Kalesi Kentten bakıldığında etkileyici bir görünüme sahiptir.

Kaynakça; T.C. Kars Valiliği

Gelecek yazım da Çıldır Gölü’ne götüreceğim sizi…

Sevgiyle kalın!