TREKİN TURKEY İLE BİR KIŞ MASALI 3

KARS_ ANİ

Kars’ı arkamızda bırakıp bizi gölge gibi takip eden karın beyaz örtüsünü de sırtımıza vurup ekip yola düstük.

Bu kez rota; Anadolu’nun en güzel miraslarından biri olan 

ANI’ya ya da -diger adıyla  

ANi’ ye... 

Ortaçagın İpek Yolu üzerinde önemli bir ugrak sehrine...

Kültürlerin bulustugu bereketli topraklarımızdan birine daha...

Trekin Turkey Doğa Yürüyüş Grubu ile başladığımız Kars gezimizde, çevre güzellikleri de seyir defterime eklemeye devam ederken, sizlere gördüklerimi, öğrendiklerimi basit bir dille aktarabiliyorsam ne mutlu bana!

Aralık ayı sonu...Sabahın erken saatlerinde otelden ayrılırken ikinci kez ziyaret edeceğim Ani Şehri’nin taşıdığı gizemin tadındayım... 

Ani Harabeleri Ermenistan sınırında. Bizi onlardan  ayıran Arpaçay’ının batı yakasında Türkiye sınırları içerisinde volkanik bir tüf tabakası üzerine kurulmuş bir ortaçağ şehri...

Kimler buralarda yaşam savaşı vermiş, kimler sevmiş sevilmiş, kimler debdebe ile yaşamış, ölmüş, kimler zengin olmuş, kimler savaşmış, kimler acı çekmiş, kimler hastalıklarla boğuşmuş, kimler aşkların en unutulmazını tatmış, kimler en güzel eserleri yapacağım diye yırtınmış, kimler üç kağıt yapmışını asla bilemeyeceğimin farkındalığıyla, yolun tek kaçışlı perspektifine odaklanmış, konsantre olmuş, eski bildiklerimin tarihsel sırasını canlandırıyorum.

Şu heyecandan ritmi değişen, bir kuş gibi pırpır sıçrayan özgür deli gönlümü bana verdiği için yaradana şükürlerdeyim. 

Arkayik bir gülüş içinde, teee buralara gelip bu heyecanı yaşayan ruhuma garip bir narsizm hayranlığıyla, net olsun olmasın deklanşöre basıp duruyorum. Sileceklere kafa tutan Don Kişotvari kar taneciklerini takip edişimin yarattığı tebessüm ise keyfin dibi denilenden.

Hızla tarihe kayan aracımızdaki camdan sağa sola bakarken gözüm bir tabelaya kaydı.

Subatan... 

Ani’ye giderken içinden geçilen köy.

Hey gidi Subatan...

 

   

Çok sevdiğim rahmetli eniştemin, yıllar yıllar önce tabur komutanı olarak görev yaptığı şirin köyün adı; Alaca dağından doğarak köyün ortasından geçen ve komşu köy Karakaş´a varmadan toprağın altında kaybolup, sonra tekrar ortaya çıkmasından dolayı adını Subatan deresinden alan SUBATAN!

    

Tarihi, eski çağlara kadar uzanmakta... Köyün ortasından su geçmesi ve çevrili arazilerin bölgenin en verimli araziler olması burayı çekici kılarak ilk çağlardan beri yaşanan bir yer haline getirmiş. (Köyün içi ve çevresinden çıkan buluntular ve değişik kültür, din ve milletlere ait mezarlardan anlaşılmakta)

     

Büyük şehirlerin aksine 20 yılda hiç değişmemiş. Güzellik aynı bakir edasında... 

Derin anılardayım. 

Ablamların geçici olarak kaldığı köy evini ziyaret ettiğimde yaşadığım anı gerçekten komikti. Gece at kişnemelerini duyup, onlara bakmak için, pencereye koştuğumda, en az benim kadar meraklı kuzguni siyah renkli bir atın da camdan bana baktığının şokunu hiç unutamam. Suspria filmi gibiyi. Karanlık bir fon siyah burnumun dibinde bir at kafası ve kocamaaan koyu kahve gözler...

O yıllarda Ani tehlikeli bölgeydi ve halka kapalıydı. Biz eniştemin vasıtasyla gezmiştik. Kalıntılar daha el atılmamış haliyleydi. Bahar mevsiminde buralar endemik bitkilerin panayırına uğrar, renk cümbüşü ruhlara gelin halayı çektirir.

Ne güzel insanın anıları olması ve hatırlayabilmesi.

Neyse...

    

Sonunda Kars’tan 1 saatlik mesafede ki Anı’ya vardık.

Anı ‘nın girişi Aslanlı kapıdan. 

Burada yok yok... Hristiyan yönetimler ve sonra ki türk yerleşimleriyle kiliseler, camiiler, ticarethaneler, imalathaneler, hamamlar, İpek Yolu’nun vazgeçilmezleri kervansaraylar, sosyal hizmet yapıları, saray ve konutlarıyla gelenlere bir kültür-ü resm-i geçidi (Ben uydurdum) sunmakta. Günümüzde halen devam eden kazılarla bunlar gün ışığına çıkarken, şehircilik ve mimarinin bize teşkil edeceği emsalleri gözardı etmesek keşke... Bu arada kazı çalışmalarını 1893 te Rus Nicolai Marr başlatmış, halen de Prof. Dr. Yaşar Çoruhlu tarafından devam etmekte.

Kısa olmak zorundaki yazımda sizlere bazı notlar da aktarayım;

Diğer İpek Yolu’nun geçtiği şehirlerde görülen ortak özellik Anı’da da var. (İç Kale, Şehristan, Rabat- ticaret yapılan yer) 

Kale surları deve tüyü ve siyah renkli tüf taşından yer yer iki ve üç sıra halinde Horasan Harcı ile yapılmış. Kurulduğu arazi üzerine uyumlu olmak amacıyla ücgen bir şekilde inşa edilen surların yedi giriş kapısı mevcut olup bu kapıların en önemlileri Aslanlı Kapı, Kars Kapısı, Sarnıçlı Kapıları. (Arpa Çayı deresinden kente geçişi sağlayan İpek Yolu Tek Gözlü köprüsüne bağlayan Bağsekizi Kapısı, batıya doğru giderseniz; Mığmığ deresi Acemağalı Kapısı, Ejderha Buran Kapısı, Gizli kapısı...)

Anadolu Türk Mimarisi’nde inşa edilmiş ilk camii Manuçehr Camii  önemli bir yapı olarak karşımızda...

Başka bir güzellik, 1064 de Selçuklu sultanı Alp Arslan tarafından yapılan fetihte camiiye çevrilmiş ( Fethiye Camii) de hayranlığımı kazananlardan.

Ani’deki ilk izler Neolitik Çağ’a aitken, yerleşik kent oluşu milattan öncelere, savunmaya uygun bir kent haline gelmesi ise Ortaçağın ikinci yarısında olmuş.

Zaman içinde öyle ziyaretler almış ki o canım kültür zenginliğine şaşar kalırsınız. 

Kimler gelmiş kimler mi geçmiş?

Kimmerler, Sakalar -tarihin hızır boyları adına hep rastlarım- Oğuz Boyları, Hunlar, Sasaniler, Araplar, Abbas- Emeviler, Bağratlı Hakimliği, Bizans, Selçuklular, Gürcüler, Moğollar,  İlhanlı Devleti, Celayirliler, Timurlular, Karakoyunlu Devleti, Afşar Türkleri, Osmanlı İmparatorluğu, Ruslar veeee

İstiklal savaşında da anavatana geçmiş.

Antik  kent olur da efsanesi olmaz mı? 

‘Bir ırmağın ayırdığı iki ülke varmış. Birinin tüccarları diğer ülkeye gelir giderlermiş. Onlar iyi, dürüst tüccarlarmış. Ülkenin başında da iyi ve dürüst yöneticiler... İyi anlaşırlar, kimsenin hakkını yedirmezlermiş. Ama hükümdar ölünce, yerine başkası geçmiş. Tüccarlar gelip  hükümdar da adet usul de değişmiş bulmuşlar. Yetimin hakkı yeniyor, masumun malı gasp ediliyormuş. Pazarlarda yargıçların vicdanları alınıp satılıyormuş. Adalet de mülk de kalmamış, Kaybettikleri mala akçeye değil , taşlaşmış bu yüreklere vahl etmiş tüccarlar “Taş kesilesiniz” diye beddua etmişler. Aniden koca kent taş kesilmiş ve o günden sonra şu isimle anılır olmuş: Ani.’ 

He He... Bilmeyenler umarım bir nebze bilgilendiniz. 

Gezimizin gerçekleşmesini sağlayan Sevgili Argun Baydan ve ekibine çok teşekkürler. Bize gönüllerini açtılar ve sizlerin gözü olmamı sağladılar.

Gelecek yazım Doğu Expresi’nde erken yılbaşı...

Gözlemlerimi merak eden varsa...