FUNDA AKOSMAN ERMAN

Yaz mevsimi beni her zaman yeni deneyimlere cesaretlendiriyor. Özellikle daha görmediğim yerleri veya farklı kültürlerin ritüellerini deneyimlemeye öncelik veriyorum.

Beni tanımayanlara: Macar asılıyım ve uzun yıllardır İstanbul’da yaşıyorum. İki yetişkin erkek çocuk annesiyim. 15 yıl öncesinde kanser geçirdiğimde  kişisel gelişimle ilgilenmeye başlayarak bir içsel yolculuğa çıktım. Kendimi keşfettikçe, bana danışanlara da hizmet ettim yıllarca. Yoga, qigong, aile dizimi, arabuluculuk, resim analizi, sanat terapisi, sevdiğim, eğitimini tamamladığım alanlarım.

Yaz tatilinde, termometre 40 dereceyi gösterirken, herkes deniz kenarında tatil yaparken, 10 günlük inzivaya katılmak bir işkenceden öte, hayatıma değecek kadar neler katabilir? - düşüncesiyle ama ruhumun bu deneyime çok çekildiğini hissederek başvurumu yaptım.

Virüsten dolayı zaten, bir buçuk yıldır kısmen bir çeşit  inzivaya evimize kapandık, hayatımızın anlamını düşünmek için epey vaktimiz oldu -  diye düşüne bilirsiniz ve haklısınız.

Yine de sebeplerimi anlatayım:

Yıllar önce ilk farkındalıklarımdan Mahatma Gandhi’nin sözleri oldu:

Sözlerinize dikkat edin, düşüncelerinize dönüşür.

Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür.

Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza  dönüşür.

Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınıza dönüşür.

Alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerlerinize dönüşür.

Değerlerinize dikkat edin, karakterinize dönüşür.

Karakterinize dikkat edin, kaderinize dönüşür.

Bu sözlerle karşılaştığım günlerde daha kanserle olan mücadelem sürüyordu ve kaderin önüne bir adım bile olsa geçme şansım olabileceğini hayal ediyordum. Yeni düşüncelerimle bir şeyi değiştirebileceğimi,  korkarak ama cesurca inanmak istiyordum.

O günden beri epey yol aldığımı düşünüyordum. Hayatımın akışı kendim için daha görünür hale geldi ve bu beni  derin huzura kavuşturdu.

Pandemi dönemi sanırım hepimize ailemizin ve sevdiklerimizin değerini hatırlattı.

Bununla birlikte ailem ve dünyada yaşayan tüm insan için daha endişeli bir hal almaya başladım. Bu dönem endişeli davranışlarda kendimi çok kez yakaladım. Stresli geçen bu dönemde daha iyi aile ve genel ilişkileri geliştirmek nasıl mümkün?

Kendi haklarımı korurken, başkalarına zarar vermeden, farklı görüşlerde olabilmek ve iyi ilişkide kalmak, nasıl mümkün olmakla çok kez sınandım.

Salgında yaşanan felaketlerin yaralarını sarmak için, aramızda büyük bir dayanışmaya, işbirliğe, hassasiyete ve empatiye ihtiyaç var. Yavaşça açılıyoruz, felaketler doğaya ne kadar ihtiyacımız olduğunu gösteriyor, hayvanlara olan merhamet duygularımız yavaşça açılıyor.

Hz. Mevlana’nın sözleri aklıma düştü:

Sen düşünceden ibaretsin.

Gül düşünür, gülistan olursun,

Diken düşünür, dikenlik olursun.

Bu yaz Zen inzivaya katılma isteğimin sebebi düşüncelerimi daha çok  fark edebilmek, içsel yolculuğumu derinleştirmek, an’da daha fazla kalabilmekti.

Günümüzde pek çok öğreti düşüncelerimizin kontrolünü nasıl kazanacağımızı bize sunuyor. Ben de pek çok olumlama yapan, tavsiye eden biriyim. Farklı kültürlerde ve dinlerde bunun için dualar ( mantralar) kullanıldığını biliyoruz.

En popüler olan meditasyon tekniklerin hepsi duygu ve düşünceler üzerindeki farkındalığı sunmayı hedefliyor. Zen meditasyonları 2500 yıllık bir gelenek öğreterek an’da kalmayı ve düşüncelerimizle kirlettiğimiz özümüzü  gösteren aynamızı temizlemeyi öğretiyor.

10 günlük inzivamızı yönlendiren Zen- Dharma hocamız açılış konuşmasında hepimize kendi “yeni  avatar”ımızı yaratabilmemizi diledi.

Hızlanan dünyanın değişimlerine olan cevapları dışarda değil, sadece içimizde, ruhumuzun derinliklerinde bulabiliriz.

Düzeltmeyi  de içimizden başlatmalıyız. Başkalarına parmak göstermekle, suçlular aramakla istediğimiz yere varamayız. Değişen ve  değiştiren de biz olacağız. Meditasyonun anlamı, kendimizle yüz yüze gelmektir. Ruhumuzun derinliklerinde özümüzü keşfedip, uyanmaktır. 

Egomuzun  zihnimizde yarattığı türlü- türlü kişiliklerle yüzleşip, arındıktan sonra ancak özümüze kavuşabiliriz. Bu meşakkatli ve adim- adım ilerleyen uzun bir yolculuk olabilir ama özümüze kavuşmanın başka yolu yoktur. Bunun sonunda içsel gözümüz açılıp, bilgeliğe ulaşabiliriz. Bu hepimiz için bir kazanabilir yetenektir. Yaratıcılık, bilgelik ve duru görülük içimizdedir. Sadece bunları keşfedince bilinçli insandan bahsedebiliriz.

Bu çeşit bir inzivanın çok net ve ciddi kuralları var. İlk önce, Zen inzivaya katılmak için budist olmanız gerekmiyor. Kendinizi sadece bu deneyime açık ve alıcı hale getirmeniz yeterli. 

Sabah erken kalkılıyor, gün içinde 7 saat bağdaş kurarak, omurganızı dik, gözlerinizi hafif açık tutarak  meditasyon deneyimini yaşıyorsunuz. Arada 10 dakikalık yürüyüş meditasyonu yapılıyor, gün içinde üç öğün vejeteryan yemeyiniz bile katı kurallar içinde meditasyon şeklinde tüketiliyor. Gün içinde bir saat,  katıldığınız toplumun hijyenini sağlamak amaçlı çeşitli iş yapma zorunluluğu var. İnziva boyunca konuşma yasağa olduğu için, görevleriniz yazılı olarak bildiriliyor.

Bunca kuralın sebebi iç dünyanızda derinleşebilmek, ayni zamanda toplumun içinden kopmadan, hatta topluma hizmet edecek şekilde an’da hareket etmektir.

Bu çeşit deneyime katılan insanın beklentisiz olması gerekiyor. 10 gün dışımı sıkarım, sonra aydınlanır çıkarım, yada olağan üstü yeteneklerim açılır, herkesi şaşırtırım gibi egosal beklentilerle gelen insanlar umduklarını bulamaya bilirler.

Bu tür inzivanın hepimizin hayatına genelde kattığı şey, geçmişimizden kalan bırakamadığımız kırgınlıklarımızı tekrar görmesi, vedalaşması, anda kalmanın bazen fiziksel ağrılarla, bacakların, omurganın uyuşmasıyla olan hatırlatılması. Kafamızda yarattığımız, dönen düşüncelerimizi görme, bırakabilme şansımız. Ötesi varsa, hediyemiz olur.

Bulmaca gibi görünen anı ve hızlı sorularla meditasyon aralarında hocamız bizi ne derecede anda kaldığımızı test ediyor. Yavaşlamış görüntümüzün altında hızlı, anlık sorulara ne kadar hazır olduğumuzu ve ne kadar hızlı ve net  cevap verdiğimizi ölçüyor. 

Evde tek başımızda, deneyimsiz biri olarak, meditasyona oturmak, genelde bir yere varmamızı sağlayamaz. Mutlaka deneyimli hocaya ihtiyaç duyuluyor. Dış dünyada olduğumuzda nasıl yeni bir yere geçebilmek için yol tabelalara ihtiyaç duyarsak, iç dünyamızda hedefimize doğru geçmek için hocaların yönlendirmelerine ihtiyaç duyuluyor.

Bu tür bir deneyim ilginize çekerse, tavsiyem mutlaka 1 günlük, sonra 3 günlük inzivalarla başlamaktır. Zihninizi ve bedeninizi alıştırarak, kendinizi severek ve değer vererek, ama beklentisiz halde bu tür deneyime açılın.

Hepinize bu hızla değişen ve dönem dönem bizi korkutan ve düşündüren  dünyada yeni içsel deneyimler yaşamaya, içsel aynanızda özünüzü görmeyi tüm kalbimle diliyorum.

Elimiz boş gelir, boş gideriz.

İnsan böyledir.

Doğduğunda nerden geliyorsun?

Öldüğünde nereye gidiyorsun?

Yaşam ortaya çıkan bir bulut gibidir.

Ölüm dağlan bir bulut gibidir.

Gökyüzünde yüzen bulut, özünde yoktur.

Yaşam ve ölüm. Geliş ve gidiş aynen böyledir.

Yine de her zaman bakı kalan bir şey vardır.

Bu saf ve sade olan, yaşama ve ölüme bağlı değildir.

Nedir bu saf ve sade olan?

SUNG SAN ZEN ÜSTAD - İNSANIN YOLU