SEVGÜL EROĞLU

İSTANBUL

Su…her türlüsü… 

İçebildiğim, serinleyebildiğim, ruhumu derin berraklığına kaptırıp mistik bir yolculuğa çıktığım o şeffaf nimet… 

SU CAN DEMEK, SU KAN DEMEK, SU TOPRAK DEMEK, EMEK DEMEK…SU ANADOLU DEMEK…

Motivasyonum tam gaz ARKADAŞLAR !!!

Bindik araçlara! Yaklaşık bir buçuk saatlik süren yolculuğun ardından Rumkale’ye ulaştık. Nutkum tutuldu. Şirazem şaştı… Tıpkı sekiz yıl önce Halfeti’ye ulaştığım his… turkuaz, aynı serinleten sıcak nefesiyle; 

‘Vadilerden aşağı

Çiçeklenir geçtiği yerler,

Ve çimenler

Soluğuyla yeşerir.’

Hoşgeldin Sevgül !!!

Eskiler yılankavi hareketler der, işte Rumkale,  önümde serilmiş yatıyor. Ay hemen fotoğraflayayım deyip oraya buraya sıçrarken… Ayaklarımın altındaki camı ve yükseklik korkusu olanların temkinli yürüdükleri ‘Cam Teras’ı  farkettim. Belli ki bu teras teknelere binmeden önce ziyaretin geçtiği nokta… Teknolojinin doğru yamaçları seçerek buralarda da kendini göstermesi pek bir gurur verici. Ohh böylece tüm panoramaya hakimim.

Rumkale ve Fırat Nehri manzarasını 270 metrekarelik cam alan üzerinde yürüyerek seyretmek, uçmanın verdiği  adrenaline benzer gibi bir şey. Sanki empresyonist bir tablo karşısında gibiyim. Etkilenmek  yerini büyülenmeye bırakıyor. 150 metre yükseklikten baktığınız bu seyir terasını da görmenizi tavsiye ederim.

Rumkale; Gaziantep’in 62 km. kuzeydoğusundaki Nizip-Kamışlı köyü içinde. Yıllar önce Şanlıurfa’nın Helfeti ilçesinden tekne ile gelmiştim. Bu kez Birecik Baraj Gölü’nün oluşturduğu vadilerde tekne ile Gaziantep tarafından daldık tarihe, güzelliklere… Burası Halfeti/Şanlıurfa ile Gaziantep arasında sınır oluşturmakta ve baraj gölüyle çevrili üç yanıyla yarım ada görünümüne sahip. Rumkale, baraj sebebiyle oluşmuş. Fırat Nehri ile Merzimen Çayı kavuştuğu noktada kaya yamaçlarına konumlandırılmış. Surlar ve odacıkları varmış. (Mış diyorum vakit bulup gezemedik.) 

Hadi yeri gelmişken biraz bilgi kültür portalından ;

‘Kale 120m. genişliğinde ve 200m. uzunluğunda ve iki beden olarak incelenmekte. Birinci beden; kalenin doğu, kuzey ve batıda doğal kayalığın dik olarak yontulmasıyla, doğal bir sur meydana getirilerek oluşturulmuş, ikinci beden ise bu doğal surun üstüne sert kalker kesme taşlarla sur duvarı olarak yapılmış. Kuzey ve doğu surlarında dikdörtgen planlı 7 burç ile kuzeyde çok sayıda mazgal pencere yer almakta… Kalenin güney yöndeki kayalık uzantısı 12.YY da 30 m. derinliğinde ve 20 m. genişliğinde oyularak uçurumla hendek haline getirilmiş. Böylece savunmaya yönelik olarak karayla kalenin direkt ilişkisi kesilmiş.’ 

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin bilgileri de şöyle;

‘Bir zamanlar Fırat Irmağı kıyısında yer alan Rumkale,. Kalenin eteklerinde ise aşağı şehir bulunmaktadır. Rumkale’nin doğu ve batıdan olmak üzere iki ana giriş kapısı mevcuttur. Doğu girişi Fırat Nehri, batı girişi ise Merzimen Çayı üzerine kurulmuştur. Bugün sadece ayak kalıntısı mevcut olan köprü, kara ile irtibatı sağlayan yapıdır. Buradan patika yolla kalenin giriş kapısına çıkılmaktadır. Batı cephesinde yol üzerine 20m. aralıklarla 4 adet kule şeklinde kapı yapılarak savunma açısından büyük kolaylık sağlanmıştır. Batı surlarda kuzeyden itibaren ilk kapı dikdörtgen planlıdır. Burada kapının olduğu yerde bir türbe ve bir iskelenin varlığı da bilinmektedir. İkinci kapı kareye yakın dikdörtgen planlı yarım daire şeklindedir. Üçünçü kapı ise, tahrip olmuştur. Dördüncü kapı, kare planlı haç tonozludur. Beşinci kapı kalenin Fırat’a bakan doğu cephesindedir. Dikdörtgen biçimli bu kapı, içte biri yuvarlak, diğeri sivri kemerli iki niş içine alınmıştır. Kalede beden duvarları ve burçlardan başka, bugün görülebilen kalıntılar arasında Şair Aziz Nerses Kilisesi, Barşavma Manastırı, su sarnıçları ve su kuyusu yer almaktadır. Kuyu basamaklarla Fırat Nehri’nin seviyesine kadar inen 8m. genişliğinde ve yaklaşık 75m.derinliğindedir. Fırat Nehri’nden su temin etmek için yapılmış olan bu kuyunun gizli bir geçit olduğu da rivayet edilmektedir. Kuyunun silindirik iç yüzünde kayanın oyulmasıyla helozonik bir merdiven meydana getirilmiştir. Bunlardan başka kale içinde işlevi tespit edilemeyen çok sayıda yapı kalıntısı mevcuttur. Kaledeki yapıların birçok bölümü ana kayanın oyulması ve düzleştirilmesiyle yapılmıştır. Surlarda ve burçlarda örgü malzemesi moloz taş, kaplama malzemesi olarak büyük boyutlu düzgün kesme taşlar, kemerlerde ise tuğla görünümü verilmiş kesme taşlar kullanılmıştır.
Kalede toprak üstündeki yapılar 12-14.yüzyıllar arasına aittir. Bunlar içinde en eski yapının hendek olduğu ifade edilmektedir.

 Fırat Nehri boyunca ele geçen çakmak taşından yapılmış aletler ve diğer kalıntılar, insanoğlunun Rumkale ve çevresinde Paleolitik döneminden itibaren yerleştiğini kanıtlamaktadır. Bu dönemden sonraki iskan yerlerini ise Fırat vadisinde Tunç çağından başlayıp Kalkolitik döneme kadar inen höyüklerle izlemekteyiz. Rumkale ve çevresiyle ilgili antik kaynaklardaki ilk bilgiye Asur Kralı III.Salmanazar’ın M.Ö. 800’de zaptettiği “Şitamrat” yerleşimiyle ulaşmaktayız. Bu yerin Rumkale olduğu ifade edilmektedir. 

Rumkale çevresi bölgedeki stratejik konumu sebebiyle Med, Pers, Helenistik ve Roma dönemlerinde de iskan görmüştür.17.yüzyılda Evliya Çelebi, Rumkale’nin bir tepe üstünde sağlam bir kale olduğunu, dışında camisi, hanı, hamamı ve küçük bir çarşısı bulunduğunu belirtir. Kâtip Çelebi’de buranın bahçe ve meyvelerinin bolluğunu vurgulamıştır. Rumkale; üç yanı zümrüt yeşili göl ve bunu çevreleyen dik, sarp kayalıklı tepelerle çevrili doğa ve insan harikası bir yerdir. Şair Aziz Nerses Kilisesi: Rumkale’nin güneyinde yer alan kiliseyi 1173’te Şair Aziz Nerses yaptırmıştır. 18.yy.’da Rumkale’yi ziyaret eden Richard Peacock, yapıdan gotik tarzda küçük ama güzel bir kilise olarak bahsetmiştir. Doğu-batı doğrultusundaki kilise dikdörtgen planlı, üç nefli ve üç apsisli plana sahiptir. Batısında narteks yer alır. Sadece apsisin doğu cephesinin bir bölümü toprak üstündedir. Doğu cephesinin ortasında silmeli çerçevenin iki yanında birbirine benzer kabartmalı levha bulunur. Sol levhada haç ve rumi süslemenin olduğu kabartmanın altında başlarını geriye çevirmiş karşılıklı duran iki aslan; sağ levhada ise iki palmet arasında başını sağa çevirmiş, kanatlarını açmış bir kartal kabartması yer almaktadır. Bu kilisenin İslami dönemde cami olarak kullanıldığı bilinmektedir. 

Barşavma Manastırı: Kale içinde, kuzeyde yer alır. 13.yy.’da Yakubi Azizi Barşavma kendi adına inşa ettirmiştir. Birbirine bitişik iki yapıdan oluşan manastırın bazı bölümleri ayakta kalmıştır. Kuzey cephesini kaya kütlesi oluşturur. Kare planlı olan yapı haç tonozlarla örtülmüştür. Duvarlarda büyük taş bloklar halinde kesme taşlar, payelerde ve batı mekanın kapısında düzgün kesme taşlar, kemerlerde ve örtü sisteminde ise tuğla görünümü verilmiş kesme taşlar kullanılmıştır. Yakınında bir de kuyu mevcuttur.’

Uzun bir tekne gezisi donanımlı rehberimizle bazen  kapalı gözlerle meditatif ruh halim bazen antenlerimi açtığım pür dikkatim, bu coğrafyayı aynı dili konuşabildiğim partnerlerle paylaşmak da ayrı bir keyif içinde geçti…

Dedim yolun uzun mu 

Hangi diyardan geldin

Dedi benim her bir zerrem şifa verir herkese…

Tatlı bir nur tanesi

Yayılır perde perde

Canım anam, canım Anadolum. İkisi de bereket ve sevgi barındırır…

Aslında içimden bir Rumkale geçti. Tarih boyunca değişik medeniyetleri bünyesinde barındırmış, farklı kültür zenginliklerin inançların birleştiği noktaları ve bu dokuların bize aktığı halleriyle… Şükürler olsun.

İşte RUMKALE’de  bu zengin coğrafyanın bir örneği. 

Anlatılmaz yaşanır abiler ablalar sevgili gençler…

Siz yazıyı özümlerken af buyurun biz bir de Gaziantep Mutfağı’na dalalım. 

Gaziantep Kalesi’nde görüşmek üzere…