SEVGÜL KAYSERİLİOĞLU EROĞLU

KAZDAĞLARI 

Akan suyun insana verdiği huzur

Bir şelalenin gümbür gümbür coşkusu

Toprak kokusunun cazibesi

Yüzmenin getirdiği tazelik

Yürümenin getirdiği sıcaklık…

Dağa Ananın engin şevkati

Yaşamanın mükemmel hazzı…

İşte hayat !

Bu coşku, diğerleri gibi bende de tutkuya dönüştü. Ve inanılmaz keyiflerdeyim.

21-25 Ağustosta hem Kazdağları Ekofest festivali etkinliklerine katılmak, hem de Kazdağları’na yapılan içler acısı mağduriyetine gönül desteği vermek adına Narlı Köyü üstü (13 km) Darıdere ‘de kamp attık Balıkesir- Edremit- Altınoluk rotası üzerinden…

Çok ilgi olması insanların duyarlılık kavramına bir bakış atma farkındalığıyla özdeşleşti. En azından oradaydılar. Kimi farkında kimi kaçmalarda oralardaydık. (Festival için bir  köşe yazımda ufak bir eleştri getirmiştim. Daha iyi olabilirdi. Olmalıydı. Ama yavaş yavaş diyelim neye göre, kime göre sorularına takılmadan.)

Kamp alanı etrafı dağlarla çevrili ve hemen dibinden derenin geçtiği platodaydı. Bu yıl etkinlik Darıdere’ ye alınmış. Aktiviteler, paneller, söyleşiler, gözlemeler gayet güzeldi. Vegan olabilir miyimi en azından herkes bir kere düşündü.

Kamptan bir sabah ayrılıp, Çanakkalenin Ayvacık ilçesine bağlı Küçükkuyu’ya hayat veren Mıhlı Çayı’na dogru yola düştük. Dere Tepe düz gittik diyemeyeceğim. Coğrafyası oldukça hareketliydi. 

Yürüyüş boyunca yakaladığım fotoğraf kareleri, doğanın cömertçe sergilediği topraklarımızın şahidiydi. Ama hiçbir kamera bu güzellikleri çıplak gözle yakaladığınızın tadını veremez.

Gökyüzünü arasıra gördüğümüz envayi çeşit yeşilin bu kadar bol tonunu batıda bu mevsimde görmek çok şaşırttı beni, hayranlıkla izledim. Kuş sesleri dingin akan dere boyunca dikkatimi güzelliklere verince kendimi suda bulduğum anlarla karışıp 6 km ye yakın ha yürüdük de yürüdük. 

İki sırtın birleştiği dar boğazda, kocaman çam ağaçlarının gölgelediği, bana nispet yaparcasına kayadan kayaya atlayarak köpüren sular, kulakları şenlendiren bir gürültüyle çaya karıştığı enfes bir görsel şölendi şelaleyle karşılaşmam. 

İşte, tertemiz havasıyla meditatif ambiansıyla Canım Anadolu’mda başka bir hayran olduğum köşeydi yemyeşil örtüsüyle Mıhlı Şelale’si…

Bu zümrüt yeşili gölet ve şelaleyle kucaklaşmam çok zaman almadı. Derhal atladım. Hayranlıkla, kulaklarınızı uğuldatarak göle dökülen gümbür gümbür şelale buz gibiydi. Bereketi sonsuzdu. Anı ve doğayı yaşamak…

Ahhh bu beynimin donması, dişlerimin çaldığı trampet… ben ne kadar yorulmuşum yaşadığım şehirde. Garip olan şey, ben bu yaz hep derede yüzdüm. Denizi es geçtim.

Çok doğru yaptım. İşte bu yaaa… Yeşil ve yeşil sarmaşdolaşız.

Bu arada çam, çınar, zeytin, defne, incir, ayva, armut ağaçları, kekik ve böğürtlenle çevrili olan Mıhlı Çay’ında, alabalık ve sazan yavruları bulunuyormuş sizin için bilgi aldım efendim.

Engebeli ve yorucu bir o kadar da şahane yürüyüşümüz, orman içinden Kazdağlarını içimize çeke çeke, sıkıntılarına ortak ola ola ve rüzgarın ağaçlarda ki  sesiyle dertlerini dinleye dinleye akşam kamp alanında son buldu- Toplam 12 km. 

Biz bugün Kaz Dağlarından denize inen sayısız çaylardan sadece birine yaşadık. Bize verilen güzellikleri korumak ve gelen nesillere aktarmak için daha ne çok yolumuz olacağını düşündük. Farkındalığın bu eşşiz güzelliklerin bekçileri olması gerektiğini haykırdık. Ve dua ettik.

Mıhlı Çayı; 

Edremit’ten Assos’a giderken Küçükkuyu’ya gelmeden hemen önce kuzeye doğru sapan yollardan ulaşılıyor. 25 km mesafede Küçükkuyu’ya hayat veren Mıhlı Çayı Akçay’a cömertçe sergilediği doğal güzellikleriyle mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Bölgeye giden yolun 5 km sonrasında karşınıza çıkan Başdeğirmen Burada Rumlardan kalma bir değirmen var. Su yolları ve taşları aynen muhafaza edilen değirmen restore edilmiş. Roma döneminden kalma kemerli bir köprü de bu değirmene eşlik ediyor. Değirmenin bir kaç km sonrasında yüzülebilecek ölçülerde harika bir gölet ve bu gölete akan harika şelale bulunmaktadır.