SİVAS - Sivas Cumhuriyet Üniversitesi (SCÜ) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tuncay Dilci, pandemi sürecinde dijital temasın en çok 35 yaş üstü kişileri etkilediğini belirtti. Prof. Dr. Dilci, "Pandemide evde kalmayla beraber dijital temasın yoğunlaştığı yaklaşık 1,5 yıl geçirdik. Evde kalanlar dijital cihazlara yoğunlaştı. Yaptığımız araştırmalarda dijital tükenmişliğin en çok 35 yaş üzerinde mental bir yorgunluğa sebep olduğunu gördük" dedi.

SCÜ Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tuncay Dilci, koronavirüs sürecinde dijital bağımlılıkla ilgili açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Dilci, dijital analiz tekniği ile 1986 katılımcının katıldığı araştırma sonucunda kişilerin yüzde 29'unun dijital temas nedeniyle mental bir yorgunluk ve dijital tükenmişlik yaşadığını belirlediklerini söyledi. Özellikle 35 yaş üstü kişilerde bu mental yorgunluğun görüldüğünü söyleyen Dilci, "Pandemide evde kalmayla beraber dijital temasın yoğunlaştığı yaklaşık 1,5 yıl geçirdik. Şu an aynı alışkanlığımız devam etmekle beraber, söz konusu temas alışkanlığımızın doğurduğu en bariz sonuçlardan davranışsal anlamda dijital tükenmişlik ve mental bir yorgunluktan bahsedebiliriz. İnsanlarda benlik algısı ve kendilik değerine ilişkin ciddi anlamda bir düşüş tutumuna sahip olduğunu görüyoruz. Bu da kendini daha çok ümitsizlik, hayata karşı adanmışlık düzeyi, kimlik ve yine maneviyat tatmininde düşük seviyede algıya sahip oldukları yönünde bir sonuca ulaştık. Dolayısıyla dijital tükenmişlik en çok 35 yaş üzerinde mental bir yorgunluğa sebep olmaktadır. Reddetme bağları dediğimiz hem o nesneden uzaklaşamama hem de o nesneyi reddetme şeklinde bir davranışsal problemle karşı karşıyayız. Dolayısıyla reddetme bağları kişinin elinde olmayan sebeplerle dijital nesnelere karşı yönelimini ifade ediyor. Kişilerde en çok tükenmişlik, yorgunluk, odaklanamama problemi ve iletişiminde sekteye uğrayacak şekilde, gündelik hayat akışını sabote edecek bir maruziyet söz konusu olduğunu söyleyebiliriz" dedi.

'DİJİTAL DİYET ZAMANI DİYEBİLMELİYİZ'

Dijital tükenmişlik hali yaşayan kişilerin sosyal ilişkilerde de başarısız olduklarını söyleyen Prof. Dr. Dilci, "Bu kişiler iletişimsizlikle beraber kendini daha da kötü hissetmektedir. Çünkü birey, yaşam tarzına uymayan bir yaşantıyla karşı karşıyadır. Adanmışlık düzeyi daha yüksek bir birey olabilmek için dijital nesnelere karşı, dijital diyet zamanı diyebilmeliyiz. Amacının dışında kullanmamalıyız. Yaşam alanlarımızda wifi sistemleri de dahil olmak üzere kapatılmalı. Bu gibi cihazlar günün belli vakitlerinde kullanılmalı. Telefonları açma kapatma esnasında kulağımızdan 30 santimetre uzakta açıp, yine aynı şekilde 30 santimetre uzakta kapatalım. Hatta hoparlörden konuşmakta büyük fayda var. Önümüz yaz tatili ve ailelerin bir nevi dijital nesnelerle köşe kapmaca oynadığı bir dönemi yaşıyoruz. Ailelerin bu dönemde özellikle çocuklarıyla birlikte doğaya yönelmeleri gerekmekte" diye konuştu.

'RADYO DİNLEMELERİNİ TAVSİYE EDİYORUM'

Dijital tükenmişlik yaşayan ailelerde, aile içi çatışmaların da yaşandığını belirten Prof. Dr. Dilci, "Bu durum aile içi ilişkileri de olumsuz etkileyebilmektedir. Ailelere planlı etkinlikler, ev içerisinde kitap okuma saatleri, sınırlandırılmış bir zaman diliminde yapılan televizyon ve film aktiviteleri ve doğayla iç içe olacağımız aktiviteleri tavsiye ediyoruz. Önümüzde bayram var. Sosyal mesafeye dikkat ederek aile ziyaretleri yapmak çok doğru bir tercih olacaktır. Özellikle radyo dinlemelerini önemle rica ediyorum. Çünkü radyoyla birlikte hayal dünyaları ve duyguları da gelişecektir. Kendi dünyalarında yarattıkları kahramanlarla temas kuracaklardır. Dijital dünyanın sınırsız ve güvensiz ortamına maruz kalmaktansa gerçek ve yüz yüze ilişkileri hayata geçirmelerinde fayda vardır diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.