SEVGÜL EROĞLU

Çeşitli rivayetlere göre Sarıkamış adının nereden geldiğine dair  en yaygın olanlarından üçü: 

Bu toprakları bir sarık ve biraz yiyecek karşılığında Türk Beylerinden biri aldığından bölgenin adı Sarıkamış olarak söylenmiş. 

İkinci rivayette, bölgede bulunan kurumuş bir göl olan bebek gölünde yetişen kamışların sarı olmasından gelmiş.

Üçüncü rivayete göre;  Bir Türk boyunun Hazar Denizi ile Aral Gölü arasındaki Sarıkamış çukuru bölgesine yerleşmesinden gelmekte...

Sarıkamış’ta da Rus hakimiyeti zamanından  kalma çok sayıda tarihi eser var. Merkezde bulunan Rus evlerinin hırçın ama bir o kadar da estetik yapısı, hatırladığım doğru mimari teknikleri 80 li yılların o ilk bilinçle gördüğüm his, şimdi kapıldığım hayranlıkla aynıydı. Tozlanmış eski bir tarih kitabının sayfalarını açar gibiydim. Garip şekilde o dakikada yıllar yeniden bir film şeridi gibi aktı da aktı…

Gençtim, belki bu kadar sağlam bilgiyle bakmamıştım ama aynı olan şey, sahibinin terkettiği hüznü dışarı vuran,  yıllara meydan okuyan o muhteşem yapılardı.

Bunlardan en dikkat çekeni de şüphesiz Yukarı Sarıkamış'taki Çar Nikola Köşkü. Oralarda Katerina’nın Av Köşkü diye tanınmakta…

Rus Çarı 2. Nikola'nın, 1896 yılında av köşkü olarak kullanılmak üzere yaptırdığı bu köşk ile oğlunun tedavisinin gerçekleştirilmesi için hazırladığı bir de "Şişman Köşk"var. Koministlerin kafasına kurşun sıkarak öldürdüğü 2.Nikola’nın oğlu hemofili hastasıymış. ( Ünlü Rasputin de oğlunun iç kanamalarını durduran garip kahin) 

Rusya’nın çok karışık kanlı bir tarihi var bu dönemlerde. Hırs elmas burada da ortaya çıkıyor. Direnişçiler sabah uyandırdıkları Çar ile ailesini kaldıkları binanın mahzenine indirerek kurşuna dizmişler- Burada değil tabii -Aileyle beraber yanlarında bulunan doktorları ve üç hizmetkâr da öldürülmüş. O sırada Çar’ın dört kızı, elbiselerine 1 kilo 300 gram elmas yerleştirmişlerdi . İnsanoğlunun değişmez algısı ölüme parayla gitmek… Yazık…

Tabii tarihe tanıklık etmiş mekanlar coğrafyalar  bize böyle uyanışlar yapıyor.

Neyse… Kim ki nasıl yaşarsa karşılığını da alıyor işte!

Sarıkamış’n Kazım Karabekir Mahallesi ormanları içinde, yaklaşık 6 bin 500 metrekarelik arazi üzerinde bulunan 19. yüzyıl Baltık mimarisinin nefis  izlerini taşıyan 28 odalı av köşkü ve yanındaki Şişman Köşk’ünü maalesef  göremedim. Kars’ın aksine kar bu bölgede yolu kapatmıştı ama uzaktan bile zerafeti asilliğin sembolü olarak karşımdaydı. Restore edilmeden atıl bir şekilde bırakılarak turizme kazandırılmaması gerçekten de büyük ayıbımız …

Köşkün temel duvarları taştan, cephe duvarları ahşaptan inşa edilen ana binanın sağ ve solunda, cephe duvarları tamamen simetrik çam ağaçlarından birbirine geçmeli ağaçtan oluşan bölüm bulunmaktaymış..

Tümüyle ahşaptan inşa edilen yan binası inşasında hiç çivi kullanılmamasıyla da dikkat çekiyor. 

1994 yılına kadar askeri amaçlı olarak Sarıkamış Tugay Komutanlığı denetiminde kalmış, daha sonra da Kültür ve Turizm Bakanlığına devredilmiş…

Sarıkamış’ın tarihi Bizans dönemine kadar geri gidiyor. Müslüman yöneticilerin hakimiyetine girişi  ise Selçuklu döneminden sonra  Alparslan 16 Ağustos 1064 tarihinde Bizans kralı ile yaptığı savaşın ardından bu bölgeyi ele geçirmiş …

Tabii Sarıkamış deyince asıl içimize basan hüznün sebebi Osmanlı, Sarıkamış Harekâtında -Aralık 1914 - Ocak 1915-60.000 askerimizin donarak hayatlarını kaybetmesidir.

Sarıkamış Şehitleri

Yıl 1914…Yer Sarıkamış…
Allahuekber dağlarında, Kars’ı Ruslardan geri almak için harekata katılan 60 bin asker donarak öldü.
Sarıkamış‘ta 60 bini donarak olmak üzere verilen 78 bin şehit …

15-22 Aralık tarihleri arasında, Başkumandan vekili Enver Paşa, Rusları hiç beklemedikleri bir yerden, Allahüekber dağlarından aşarak vurmayı ve Kars‘ı yeniden vatan topraklarına katmayı hedeflemişti.
Dağlarının yer yer 2-3 bin rakımlı geçitlerinde ısı sıfırın altında 30 dereceye kadar düşerken, Türk askerlerinin büyük bölümü çölden gelmiş ve üzerlerinde yazlık üniformalarla harekata katılmışlar. Aralık ayında Sarıkamış hele o tarihte. 

Allahım yazlık kıyafetlerle karda. Hiçbir aklı selim bunu düşünmeden geçemezken biçareler emir kulu donmuşlar
Rus Kafkas Ordusu Kurmay Başkan Vekili Dük Aleksandroviç Pietroviç Sarıkamış’ta gördüklerine anılarında der ki;
“İlk sırada diz çökmüş 9 kahraman. Mavzerleriyle nişan almışlar, tetiğe asılmak üzereler ama asılamamışlar… İkinci sırada cephane taşıyanlar var, sandıkları bir avuçlamışlar ki, kainattan hırslarını almak istiyor gibiler. Öylesine kaskatı kesilmişler… Ve sağ başta Binbaşı Nihat. Dimdik ayakta, başı açık, saçları beyaza boyanmış, gözleri karşıda…Allahuekber dağlarındaki son Türk müfrezesini teslim alamadım. Bizden çok evvel, Allah’larına teslim olmuşlardı.” 

Kuşatma harekatı aşırı soğuk ve açlık yüzünden, hedef ele geçirilemeden öldüler.
Hazin çok hazin. 

Bu topraklarda binlerce şehit evladı yatıyor. Onlar vatanları için öldüler. Şu halimizle onları anlamamız çok zor çok.

Kars’ın içindeki Kanlı Tabya Müzesinde gerçekten de yürekler yakan o biçare askerlerimizin ayağında çarıkla -30 derece havada donarak öldüğü gerçeği kanınızı donduruyor. Orayı da daha sonra anlatacağım … Sözün bittiği yerdesiniz.

Sarıkamış’ın talihsiz şerefli şehitleri… Ruhunuz şad olsun.

Huzur içinde uyuyun…Hepinize Allah gani gani rahmet eylesin!

Sarıkamış Kayak Merkezi içinse şunlar söylenebilir.

140 gün bu kar yerde kalıyor
Dünyada kaymak için en iyi yer olarak geçen Alpler’de görülen kristal kar bir tek burada var. Bu özelliği sebebiyle  snowboardcuların ve offpistçilerin rüyası
Pistler sakin


Hava hep açık; Türkiye’nin en çok güneş alan yerlerinden biri. (Hava nedeniyle gidip de kayamama şansı çok düşük ihtimal)
Pistlerde buzlanma nadiren oluyor.

Ve de…
Pisti çevreleyen müthiş çam ormanları harika manzaralar sunuyor.