SEVGÜL EROĞLU

İSTANBUL

Hazan mevsiminin doğadaki  o buruk görseli içimdeki heyecanı bastıramadı aksine sarının envayi tonları empresyonist bir ressamın tablosuna taş çıkartacak nitelikte ve coşkuluydu…

Yine kayboldum…

Yıllar once bir Kakava Şeniğinde Kırklareli merkezi gezmiştim. Burada da şehirleşme adına yapılan can çekişmeleri görmek mutlu etmemiş ve çok da keyiflenmemiştim.

Ancak haftasonu bu kez köylerine uzanmaktan çok keyif aldım. Bakir köy görseli beni geçmişime uzatıverdi.

Bulgarların eskiden oturduğu bu yerleşimleri gezmek hafif yağmurlu bir havada, az da olsa o çocukluğumda bildiğim köy yaşantısını deneyimlemek, zillerini keyifle sallayarak daracık caddelerinden geçen büyük başlarıyla, yaşayanlarıyla mis gibi havayı içime çekmek, fotoğraflamak süperdi.

Kazanköy’den başlayayım. Sonraki haftalarda da diğerlerini tanıtmak isterim.

Yeni adıyla Ertuğrul eski adı ise KAZANKÖY, Kırklareli’ inin Lüleburgaz ilçesine bağlı Pomakların da yaşadığı bir köy…

Kırklareli iline 36 km, Lüleburgaz ilçesine 19 km uzaklıkta. Pınarhisar ilçesine ise 11 km…



Ertuğrul köy adı buradaki toprakların sahibi Ertuğrul bey tarafından verilmiş. Tarihi eski zamanlara dayanıyor. (M.Ö./1200)

İlk yerleşimler 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda Bulgaristan dan göç edenler tarafından olmuş…

Köyde Arnavut göçmenlerinin yaşadığı sıcacık duyguların paylaşıldığı çok şirin bir köy!.

Romalılar mukaddes saydıkları dereye ‘kazan’ derlermiş. "Kazan" daha sonra köyün ismi olmuş. Rumlar ise "Kazanes" demişler. 

Eski Yunancada Kazanköy: "Kutlu yer, mukaddes yer ve ana tanrıçaya atanmış yer" anlamına gelmekte! 

Bir zamanlar bu yöredeki insanlar doğa şenlikleri sırasında kutsal kabul gören Kazanköy deresine, yılda bir kez girip, yıkanır günahlardan arındıklarına inanırlarmış. (Kakava Şenlikleriyle aynı inanç)

Ritüeller ve inançlar insanları yaşama bağlıyor. Neler kaldı şimdi, kim yapıyor fazla rastlamıyoruz. Özellikle de büyük şehirlerde iyice unutuldu.

Bu köyün 3 bin senelik geçmişinde Traklar, Romalılar, Bizanslılar (Rumlar) oturmuşlar. Ancak onlardan geriye bir iz kalmamış maalesef. 

Kazan Köyü, Osmanlılar zamanında padişah 1.Murat Anadolu'dan alıp bölgeye Türkmenleri yerleştirilmiş. Daha sonra köy 1877/1878 (93 Harbi) Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Rus zulmünden kaçan Bulgaristan Tırnovacık tan- Yağlar köyü-gelen göçmenler. (O zaman köy toprakları Ertuğrul Bey'e ait olduğundan daha sonra köyün ismi Ertuğrul köy olarak resmi kayıtlara geçmiş ve Cumhuriyet dönemi sonrasında köy eğitim alanında ilerlemiş.) 


Köyün içinde pişi-bişi- li enfes bir kahvaltı yaptık. (Sobanın üzerinde kızarmış ekmek ile 20 gün once toplanmış domates  bile burada nefis bir kahvaltı tadında.) Köyün kadınları beyaz tenli renkli gözlü tam Balkan güzelleri…

Buranın özel yemekleri ne acaba dersek, 

Keşkek, düğün çorbası, naneli kuru fasulye, tavuklu pirinç çorbası, kapama, et yemeği, süt bulamacı, ev yapımı cevizli baklavayı sayabiliriz.

O caanım gelenekler ise;

Düğünlerde köy halkına yiyecek verilir. 

Bayramlarda bayram namazı sonrası bütün köy halkı mezarlıkta bayramlaşır 

Evlenen kişiler kendileri gelin-damat sahibi olana dek bayramın 1(bir). günü sabah kaynana evine bayram yemeği yemeğe gider. 

Köy meydanı oldukça geniş bir alana sahip olmakla beraber meydanda bulunan tretuvarlar, o sene süper lig sezon şampiyonunun renklerine boyanır. 

Yani köyde son derecede modern bir sosyal hayat bulunmakta. İklim mi?

Trakya Karasal iklim burada da etkin. 

Ziraat ve hayvancılık var. Tarım Ayçiçeği ve buğday ağırlıklı olarak yapılmakta. Büyükbaş hayvancılık mera yerine çağdaş ahırlarda yapılmakta. Küçükbaş hayvancılık ise köyde birkaç kişi uğraşmakta. 2007 yılı itibari ile köyde az da olsa seracılık ve organik ziraat başlamış. 

Buradaki  bilgi çirkin … 1980 sonrası yapılan Hamitabat Termik Santrali köydeki bahçeciliği olumsuz yönde etkilemiş. Köye ekolojik yönden zarar vermiş. Allahım Stefan King romanları yesin size…

Bakın keyifli satırlar…

Kırklareli'nin Lüleburgaz ilçesine bağlı bu şirin Ertuğrul köyü nde güzeller güzeli Fatma Efe nine yaşıyor. Evini, eski dönemlere ait kıyafetleri, tarım aletleri ve günlük hayatta kullanılan araç-gereçlerin sergilendiği kültür evi haline getirmiş. Amacı; Günümüzde ellerinden cep telefonlarını düşmeyen ve teknolojiyi doğru kullanmadıklarını düşündüğü köyün gençlerine, geçmişlerini hatırlatmak… 

Ancak kısa süre içerisinde evinin odasını tamamen dolduran çevreden  gelen eşyalarla da evine sığamayan ninemiz çareyi eski eşyaları evinin dış duvarına da asmakta bulmuş. Artık yaşlandığını yardımseverlerin ona destek vermesini beklediğini dile getiriyor.

Evet… Elinden tutulması gereken bu yürekli kadınlara destek vermemiz gerek!!!

Arkamda kısa sürede kurulan sevgi bağları ve güzel anılar ve Fatma Nineyi bırakarak Hamdibey Köyüne doğru yola çıkıyorum.