NEZAHAT GÖÇMEN

Denizi ve tarihi için geldiğim cennet

Didim’i coşturan sahil Altınkum’daydım. 15 Yıl önce kaybettiklerim yanımdaydı. Bugün ise yalnızdım. Denizin önünde en güzel kumu olan Didim fani olduğumuzu bir kez daha yüzüme vurdu.  

“En Güzel Gökyüzünün Altındaki En Güzel Yeryüzü” sloganıyla Didim

Didim tarih kokar, deniz kokar.  Tanrı Apollo’nun evi de burada.  Bodrum-  Milas hava limanına 40 dakika mesafe uzaklığında. Temiz bir denize sahip.  Kıyıdan metrelerce yürüyorsunuz, deniz hala dizlerinizin boyunda. Sahilden uzaklaşabildiğiniz kadar uzaklaşın su boyunuzu aşar. Geriye dönüp baktığınızda sıcak kumlarda güneşlenen insanları zor seçersiniz.  Bazen kıyıdan denizi seyreder, bazen denizden kıyıyı seyredersiniz.   Denizden kıyıyı seyrediyorsanız eğer, Altınkum sahilinde tatilciler güneş yağlarını sürmekle ve maviliği izlemekle meşguller.  Dünyada birçok kenti kirlilik ölçümü yaptırırken, Didim’de gerçekleşen hava ölçümleri sonucunda Türkiye’nin en temiz yerleşim alanı olduğu Dünya Sağlık Örgütü tarafından da tescillenmiştir. Kükürt dioksit, Azot dioksit, Karbon monoksit ve Ozon yoğunlaşması Dünya Sağlık Örgütü tarafından tavsiye edilen sınır değerlerinin altında olduğu için  “En güzel gökyüzü altındaki en güzel yeryüzü” sloganı ile bütünleşmiş. Oksijen, karbondioksit kardeşliğinin en güzel yaşandığı yerleşim yerinin, astım hastalarına çare olduğu söyleniyor. Didim’de sürekli esen rüzgâr, hava kirliliğini önlemektedir.  

Kum- Deniz- Güneş

Deniz çok güzel. Didim’in her yeri sahte cennet. Su çok berrak ve sıcak. Çocuklar önünde çarşaf gibi serilmiş denizde, mavi bayraklı Altınkum sahilini eğlenceli oyun alanına dönüştürmüşler. Kumdan kaleler yapıyorlar. Rengârenk kovalar, kürekler le adeta yeni bir şehir kuruluyor. 

 Ne tarafa dönsen 06 plakasını çok sık görüyorsunuz. Kooperatif evlerinin çoğu Ankaralıların. Didim, “Ankaraların Tatil Köyü” diye de adlandırılıyor. Havası güzel olan bu ilçemize 1980 yılı başlarında İngiliz turistler akın etmiş.   Çoğu yerleşmiş bu şirin ilçemize.  Kafe ve restoranlarda İngilizleri sohbet ederken sıkça görebilirsiniz. 

Didim seyahatimde yıllar önce tanıştığım bir ablanın kahvesini içtim. Mutsuzdu. “Didim” dediğimde iç çekerek anlatmaya başladı.” Eski Didim yok artık.  Sakinlik bitti. Deniz kıyısında çok katlı inşaatlar yapıldı. Ucuzluğa kurban gitti güzelim Didim.  Eşsiz kumsal, yerleşmesini bilmeyen insanlar yüzünden kötü görünüme sebep oldu. Her şeye rağmen çok seviyorum. Türkiye’nin en güzel üç kıyısından birisi. Nisan, mayıs ve eylül en güzel aylarıdır.” dedi.  

Tarih Severler, Buyurunuz Didyma’ya

 Arkeolojik mekân denilince ilk olarak Didyma  Apollon Tapınağı söylenir.  Milet, Priene de buradadır. 

Tapınak; Yenihisar Yoran köyü mevkiinde bulunuyor.  Yoran Köyünün büyük bir kısmı sit alanı. 

“Tapmak” kökünden gelen tapınakta Tanrı veya tanrılara tapınılan yerdeydim. Didyma ikiz kardeş anlamı taşıyor.  Tanrı Apollon, Zeus ve Leto’nun oğlu, Ay Tanrıçası Artemis’in ikiz kardeşi. 

Apollon Tapınağı’nın Kuruluşu

Efsaneler hep ilgimi çekmiştir.  Apollo Tapınağının efsanesine göre Tapınak Tanrı Apollo’nun evidir. Apollon, Brankhos adlı çobana rastlar ve onu çok sever. İnsanların ilgisini çeken kehanetin sırlarını çabana öğretir.  Çoban Brankhos, Apoolon Tapınağının olduğu yerdeki defne ormanı ve su kaynağı yanında, bizim bugün şaşkınlıkla izlediğimiz Apollon adına ilk tapınağı kurar ve uzun yıllar tapınağın yöneticiliğini yaparlar. 

 Çobanın soyundan gelenler Brankhidler olarak anılır ve Apollon tapınağı, Antik çağın kehanetin merkezi olur. Bilicilik ve kehanet o zamanlarda bütün insanların en çok başvurduğu bilgi kaynağıdır.   Apollon’a sormadan hiç kimse adım atmaz hiçbir işe girişmezmiş. O dönemde Milet ve Didim arasında “Kutsal Yol” yapılmış. Kutsal Yola yıkanmadan girilmez, kâhin kehanet yapmadan 3 gün önce oruç tutuyormuş.   

 “Apollon Tapınağı’da bitmiş olsaydı Dünya harikalarından biri olabilirdi.” der, tarihçiler.  25 metre yüksekliğinde 122 sütun planlanmış 72 tanesi dikilmiş. Tamamlanmamış olması Dünyanın 7 Harikasından biri unvanı taşımamasına sebep olmuş. Sütunlarda gücü temsil eden, yılan saçlı Medusa, aslan başı ve boğa başı figürleri mevcut. O dönemde bu figürlerin tapınağı koruduğuna inanılıyor.  Mitolojide, Bilici Tanrı adıyla bilinen kehanet yapan Apollon şiir, sanat, güneş ve ateşin tanrısı. Apollon Tapınağı M.Ö.560’ta inşa edilmiş.  6.ve 7. Yüzyılda antik çağın en önemli kehanet merkezinde, taş sütunlara dokunurken duvarlara yazılı, kazınmış harfler görüyorsunuz. Kazınmış harflere basa basa basamakları çıkın. Devasa yapıda sizi karşılayacak birisi var gibi.  Bir de kendinizi sütunlarla orantılayın. Antik çağlardan günümüze kadar gelen tapınağa girdiğinizde, sağ tarafınızda, ders kitapları ve kartpostallarda gördüğümüz meşhur Medusa heykeli  (çatlamış insan suratı heykeli ) bulunmakta. Güneş suratınıza vururken siz o surata bakıyorsunuz.  Sonra dönüp devasa tapınağa bakıp. “Gökyüzüne uzanan sütunlar o günün şartlarında nasıl dikey olarak yerleştirilmiş. Hangi teknoloji ile.  Yatay sütunlar ve koskoca her biri sanat eseri olan taşlara bakıp neler oluyor? Hangi zamanda yaşıyorum? Kimler geldi kimler geçti?” diyen iç sesinizi duyuyorsunuz.

Tapınağın çevresinde kurulan kafe ve restoranlar, Harabe, Apollon, Tapınak gibi isimlerle hizmet veriyor.  Tapınakta hayran hayran bakmaktan kendimi alamadım. Her köşesinde fotoğraf çeken Japon turistlerin çoğunluğu ilgimi çekti. Tanrıları peşinden koşturan Medusa’nın efsanesi, kıskançlık ve şiddet içeriyor. Sonsuza kadar yaşamanın bedeli mi olmalı? Araştırırken efsane de olsa tüylerim ürperdi.

“Medusa, çok güzel bir genç kız. Denizlerin tanrısı Poseidon, Medusa’ya hayrandır. Zeus’un kızı, Tanrıça Athena onu çok kıskanmakta. Poseidon, bir gün Athena’nın tapınağında Medusa’ya zorla sahip olur. Athena kendini aşağılanmış hisseder ve Medusa’yı dişi canavar yapar ve saçları yılana dönüşmüştür. Athena’ya bu ceza da yetmez, Medusa’nın başını kestirir. Başı kesildiğinde Poseidon’dan olan çocukları Pegasus ve Shrysar doğar.  Acı çeken Medusa’dan sıçrayan kan damlaları birer yılana dönüşür.” ve efsane böyle devam eder.

 Milet Müzesi,

 Milet Antik kenti  içerisinde yer alıyor.  Bilimsel ve görsel olarak örnek bir müze. M.Ö. 20-15 yy Minos Dönemi mutfağı ve Apollon Tapınağı adak eşyalar,  Priene bölümünde ise çeşitli dönemlere ait süs eşyaları, cam koku şişeleri, bronz eşyalar ve figürler, pişmiş toprak eşyalar ve sikkeler sergileniyor. Defne çelenkli Apollon başı Milet sikkelerinde de kullanılmış. Her müzede olduğu gibi Müze kart olanlar ücretsiz. Müzekartsız olanlar 18 TL giriş ücreti ödüyor.  Halen görevde olan öğretmenler, basın kartı olanlar ve 65 yaş üzeri de ücretsiz. 

Ekonomik Tatil için Didim

Oldukça ekonomik, Türk aile yapısına uygun cennet Didim, Bodrum ve Kuşadası’na çok yakın. ÇSağa sola bakıp çok fazla yeşil alan aramayın. Yolları geniş. Caddeler pırıl pırıl. Bisiklet yolu için çok uygun yolları var.  Her bütçeye göre konut ve eğlence mekânı var.  Öğretmen evi yenilenmiş. Denize sıfır ve pırıl pırıl. Polis Kampı ayrı bir güzellikte. Aradığınız her şeyi bulabileceğiniz “Mavi Şehir Pazarı” her daim açık. Dikkatimi çeken bir durum da öğleden sonra sahil, tam olarak müzik sesinin nereden geldiğini bilemediğim bir halay havasının gümbür gümbür gürültüsü altındaydı. Ekonomik ilçede halay figürleri ile denizde yüzebilirsiniz. Saat 12.00 gibi elinde yiyecek, içecek, sandalye, şemsiye ile merkezden Altınkum sahiline akın eden insanları görebilirsiniz.  Eğer siz de oradaysanız binlerce insanla birlikte denize girmenin güzelliğini yaşarsınız.   En önemli özelliği de oldukça fazla türkü bar olması. Akşamları Yalı Caddesinde ışık oyunlarının yansıdığı gökyüzü altında sevdiklerinizle yürüyün. Tekne turları gündüz veya dolunayda keyifli oluyor. Balıklara yüzebileceğiniz koyları daha fazla bekletmeyin.