NEZAHAT GÖÇMEN 

Emekli asker,  iş insanı ve siyasetçi 

Pırıltılı zekânın en güzel örneklerinden biri

Osmanlı Tersanesi’ni kuran Kaptan-ı Derya Cafer Paşa’nın torunu.Muhteşem denizi, doğası, tarihi,  iklimi ve insan hazinesiyle dokusunu bozmadan, Bodrum’u kültür ve sanatın başkenti yapmak için gecesini gündüzüne katan, doğa savaşçısı. Dünyanın her yerinden insanların tatil için tercih ettiği beyaz cennetin Belediye başkanı Sayın Ahmet Aras ile Bodrum üzerine söyleşi yaptık.

Ahmet Aras kimdir?

Ben bir Bodrumluyum. 300 yıl önce Mora Yarımadası’ndan Bodrum’a gelmiş ve Bodrum’u imar ve ihya etmiş Kaptan-ı Derya Cafer Paşa ve Kızılhisarlı Mustafa Paşa’nın torunuyum. 31 Mart yerel seçimlerine kadar Bodrum’da turizmcilik yapan, 1 Nisan 2019 tarihi itibariyle de Bodrum’un yerel yöneticiliğine halkımızın teveccühüyle seçilen bir hizmet insanıyım. 

300 yıllık bir yarımada geçmişine sahipsiniz.  Şu anda yönetiyorsunuz. Yönetilirken “ Ben başkan olsam………” dediğiniz günler oldu mu? 

Turizmcilik yaptığım dönemde, bir vatandaş ve bir esnaf olarak zaman zaman yaşadığım sorunların çözüm noktasında tıkandığım oldu. Zaten Bodrum Belediye Başkanlığı’na dek uzanan sürecin başlangıç noktası da buydu. Bodrum’un yaşadığı sorunlara çözüm üretmek adına, sorumluluk almam gerektiğini hissettim. Bodrum için bir şeyler yapmam gerektiğine inandığım için böyle zor bir göreve talip oldum. “Başkan olsam” demedim ama Bodrum’a hizmet etmem gerektiğini düşündüm.  Biz o soruyu şimdi vatandaşımıza soruyoruz. ‘Sen olsan ne yapardın’ diyoruz. Bodrum’u biz yönetmiyoruz. Bodrum’u Bodrum’da yaşayanlarla birlikte yönetiyoruz. 

Bir ayçiçeği kadar çekirdek üreten, bahar aylarında hoş kokular saçan mandalinaçiçekleri arasında büyüdünüz. Bodrum mandalinası bir marka. Dünyaya tanıtmak için ne gibi çalışmalarınızvar?

Biz Bodrum’u dünyaya tüm değerleriyle birlikte tanıtmak için çalışıyoruz. Bodrum  mandalinası, Bodrum'un en önemli simgelerinden biri. Mandalina bahçeleri, bize büyüklerimizden miras kalan en önemli değerlerin başında geliyor. Çünkü mandalina turizmden önce Bodrumluların geçim kaynağıydı. Ne yazık ki bu bahçeler, zaman içinde betona teslim olmaya başladı. Biz Bodrum'un gelişiminin ancak ve ancak kendi değerleriyle mümkün olabileceğine inandık. Ve bu değerleri korumamız gerektiğine…  Göreve başlar başlamaz, önce Belediyemize ait Bitez'deki bir mandalina bahçesi için harekete geçtik. Orayı model bir mandalina bahçesi olarak rehabilite ettik. Bunun dışında, Bodrum’da üretilen mandalinalardan gelir elde etmek için üreticilerimizi destekleyen ve cesaretlendiren projeler hazırladık. Hatta Bodrum mandalinasını bir müze projesi haline getirme düşüncemiz var. Ben bu konuda da çok heyecanlanıyorum. 

 Doğa sizi alkışlıyor. Kaçak yapılara karşı savaşıyorsunuz. Somut yapı stokunu barındıranlara göz açtırmıyorsunuz. Göreve geldiğinizden bugüne kadar verdiğiniz mücadele takdire şayan. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Bizim amacımız, Bodrum’u dokusuyla, tarihiyle, kültürüyle, doğasıyla korumak. Bodrum,  bir cazibe merkezi. Çok istenen, arzulanan bir yer. Bir anlamda da cazibenin her zaman iyi bir şey olmadığının canlı örneği aslında. 90’lı yıllardan sonra başlayan bir bozulma sürecine tanığız. Dolayısıyla Bodrum’un bir tedaviye ihtiyacı vardı. Bu nedenle ilk işimiz, kaçak, imara aykırı, doğaya ve insana zarar veren yapılaşmalara bir ‘dur’ demek oldu. Kaçak yapı ile mücadele seferberliğini başlattık. Bir turizm kenti elbette yatırım alır, büyür, gelişir. Yatırıma karşı olmadığımızı her fırsatta dile getirdik. Bizim yapmak istediğimiz, bu gelişimi, bu değişimi Bodrum’u kaybetmeden, Bodrum’a zarar vermeden yönetmek. Belediye bu konuda bir otoritedir. Yasalar, kurallar vardır. Bodrum’un korunması gereken bir kent kimliği vardır. Bunlara saygılı ve uyumlu projeleri desteklemek, aksi durumda olanlar için de müdahalede bulunmak gerekiyordu.  Bu konuda çok güzel bir farkındalık oluşturduğumuza inanıyorum. 

Bodrum’u modern ve postmodern olarak iki açıdan ele alırsak nasıl değerlendirirsiniz? Trafik, ulaşımdır bu kısma ne kadar eğileceksiniz?

Teknolojinin ve sanayinin gelişimiyle modernizm kentlerin dokusuna, yaşam tarzına ve biçimlenmesine de doğal olarak yansıdı. Kentsel dönüşüm diye bir kavram girdi hayatımıza. Ama bazı kentler vardır ki, özü ile ve var olan güzellikleriyle kalabildiği ölçüde değeri artar. Bodrum, böyle bir kenttir. 5 bin yıla dayanan kadim bir tarihin izlerini taşıyan bir kenttir Bodrum. Halikarnassos’tur. Karia coğrafyasının başkentidir. Efsanelerin, destanların kentidir. Bu yaşanmışlıklar, Bodrum’un kendine özgü kent dokusunu var etmiştir. Modernizmin dayattığı ‘hız’, Bodrum’la örtüşmez mesela. Kalabalıklaşsa da büyük mekanlar istemez Bodrum’un dokusu. Bodrum’a gelen insanların görmek istediği dinginliktir, huzurdur, eşsiz maviliklerdir, bozulmamış kıyılardır, koylardır. Modern kent olgusu ile Bodrum’u örtüştürmüyorum ben. Elbette değişim kaçınılmazdır. Ama kimliğini yok etmeden, dokusunu bozmadan değişmelidir Bodrum. Süngerci, balıkçı kasabasıdır burası. Metropol değildir. Şirin, kendine özgü, keyifli, eski ve yeni olanı özgür ve kendine has bir yorumla harmanlamayı başarabilen bir kent olarak kalmalı Bodrum. Biz belediye olarak tüm hizmetlerimizi, bu bakış açısıyla planlıyoruz ve projelendiriyoruz. 

Gelişmiş ülkelerde şehirlere verilecek sular ne kadar pahalı ve masraflı olursa olsun, kurulan arıtma tesislerinde arıtılıyor. 1. sınıf içme suyunu hatlarıyla vatandaşın musluğuna kadar kirlenmeden taşıyacak bir proje gündemde mi?

Bodrum, yaz sezonunda nüfus patlaması yaşayan bir turizm kenti. Dolayısıyla bu hızlı nüfus artışına yetmeyen bir altyapıdan söz ediyoruz. Muğla Büyükşehir Belediyesi ile birlikte Bodrum’un altyapı problemlerine çözüm üretmek için kolları sıvadık. Büyükşehir Belediyesi’nin bu doğrultuda Bodrum’a ayırdığı ciddi bir bütçe var. 5 yıllık süreçte, Bodrum’a 57 farklı proje için 322 milyon liralık altyapı yatırım finansmanı ayrıldı. Bu yatırımların en büyüklerinden biri Turgutreis Atık su Arıtma Tesisi ve kanalizasyon projesi. Önümüzdeki 5 yıl içinde içme suyu hat projeleri de dahil olmak üzere Bodrum’a yapılacak çok önemli yatırımlar var. Şu an içme suyu konusunda yaşanan aksaklıklar, bir takım teknik hatalardan kaynaklanıyor. İşin özü, Bodrum’un isale hattının tümüyle değişmesi gerekiyor. Bir taraftan da Bodrum yarımadasında su eksikliği yaşanmaması için su kaynağı tespiti yapılıyor.  

“Bodrum'da Yeşilçam sanatçılarına huzurevi yapılıyor!” haberleri yapıldı. Sanatçılarımız ve emekliinsanlar için  “Bodrum Belediyesi Dinlenme ve Huzur Evi” yapılması planınız var mı? 

Yerel yönetimler, halkın talepleri doğrultusunda yol haritalarını belirlemek durumundadır. Biz, her hizmeti önce vatandaşımıza soruyoruz. Vatandaşımızın önüne sandık koyuyoruz. “Müsaitseniz sizi dinlemeye geliyoruz” diyoruz. Hangi mahallede, hangi hizmet öncelik gerektiriyorsa, ona göre planlama, projelendirme yapıyoruz. Örneğin kreş gereksinimi duyulan öncelikli yaşam alanlarımız var. Sığınma evimiz bitmek üzere. 

Shining Star Awards ödüllerinde  “tema yıldızları-mutlu şehirler” kategorisinde veya başka kategorilerde Bodrum“Yılın Mutlu İlçesi “seçilmeye aday gösterilecek mi?

Bodrum’a bu dönemde eğlenceli yaşam alanları, müzeler kazandırmak için projelerimizi hazırladık. Bütün bunların ötesinde Bodrum uluslararası festivalleriyle, özel etkinlikleriyle ve yaz kış hiç bitmeyen sosyal yaşamı ile çok özel bir kent. Ve gerçekten ‘mutlu’ bir ilçe. İnsanların yaşamaktan keyif aldığı bir yer. Neden olmasın? Keyifle takip edilen Shining Star Awards’ta biz de yerimizi alırız umuyorum.   

“Kentsel kimlik aynı zamanda yaşanmışlıklar ile beraber bir kentsel bellek de oluşturur.” Değişim ve gelişim hareketlerinde göz önünde bulundurduğunuz en önemli unsurlar nelerdir?

Değişim ve gelişim, kentlerin kaderidir. Özellikle Bodrum gibi çekici ve yaşanılası kentler, sürekli göç alan ve dolayısıyla sürekli gelişen bir kentleşme süreci izler. Gelişime ve değişime karşı değiliz. Ancak bu kentleşme sürecinde özgün olanı, Bodrum’u anlatanı, Bodrum’u Bodrum yapanı göz ardı edemeyiz. Kentin kültürünü korumak demek, kentin belleğine sahip çıkmak ve gelecek kuşaklara aktarmak demektir. Muhakkak gelişim olacaktır. Ama bu gelişimi Bodrum’da nasıl tasarlayacağınız ve nasıl kontrol edeceğiniz önemli. Bodrum bir metropol mü olmalı, yoksa dar sokaklarıyla, özgün mimarisiyle, yerel mutfağıyla, butik konaklama tesisleri ve mekanlarıyla kendine münhasır ve özel bir turizm beldesi olarak mı kalmalı? İşte bu ayrım çok önemli. 

Bodrum’u hangi kültürlerin harmanlamış çorbası olarak görürsünüz? Bu kültürün devamı ile ne düşünüyorsunuz?

Bodrum’un tarihi 5 bin yıl öncesine dayanıyor. 5 bin yıllık tarihinde üzerinde yaşadığımız bu topraklardan Dorlar, Karyalılar, Lelegler, Megeralılar, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlılar geçti. Her biri, geleceğe, bizlere, medeniyetlerin mirasını bıraktı, Bodrum’un hafızasında yer aldı. Bu kültür birikiminin yeni kuşaklara aktarımı, bizim en öncelikli görevimiz. Kaldı ki bu konuda Bodrum’un müthiş bir duyarlılığı olduğunu düşünüyorum. Biz hala geleneklerini yaşatabilen, ritüellerine sevgiyle bağlı kalan ve o saygıyı yitirmeyen bir toplumuz. Bodrum’un hoşgörü kenti olması da kentin bu karakteristik özelliğinden kaynaklanıyor. Her şeyden önce kültürel dokuya sahip çıkan bilge insanların yaşadığı kenttir Bodrum. O nedenle, bize özgü olanın devam etmemesi için hiçbir neden görmüyorum. Bu arada, Bodrum’u yaşamak ve hayatını burada geçirmek için gelen herkese de bu kültüre sahip çıkmaya davet ediyorum.  

Eski Bodrumu özlüyor musunuz? Bodrum’un geçmiş ve gelecek ilişkisi üzerine ne söylemek istersiniz?

Özlediğim bir Bodrum var. Bu sadece benim için geçerli değil ama. Bizler, Cevat Şakir’i ‘Halikarnas Balıkçısı’ yapan o minik süngerci kasabasını özlüyoruz. Kentleşme, Bodrum’un hazmedebileceği bir hızla yaşanmadı ne yazık ki bu topraklarda. Ne kadar dirense de Bodrum bazı özelliklerini yitirdi yıllar içinde. Özellikle doğasından bahsediyorum. Hızlı bir yapılaşma, hormonlu bir büyüme, o süngerci, balıkçı kasabasını bir anda dönüştürdü. Artık daha fazla bozulmasına izin vermeyelim diyoruz biz de. Bütün çabamız bunun için. Çocuklarımız, torunlarımız da o Bodrum’u yaşasın istiyoruz. 

Geçmişleri çok eskilere dayanan, Bodrum bezi ve Bodrumun simgesi haline gelen Bodrum sandaleti var. Bu kasabaya özel el sanatları tamamen yok olmak üzere. Gelecek nesiller için bu değerleri yaşatmak konusunda yapmak isteriğiz birşeyler var mı?

Biz Ata mirası ne varsa, ona sahip çıkmak için çalışıyoruz. Çünkü “ne kadar yerelsek o kadar evrensel’ olacağımızı biliyoruz. Bodrum’un tüm değerlerinin geliştirilmesinde bu ilke bize yol gösteriyor. Bodrum’un mandalinası, guletleri, sandaleti, peksimeti, gambilyası ve daha birçok değeri ‘marka’ olmayı bekliyor. Bunun için yatırım ve üretim sürecine destek sağlama sözümüz var. Bir avuç zanaatkar kaldı ve onlar bizim en kıymetlimiz. Daha önceleri usta çırak ilişkisiyle nesilden nesile aktarılan bu sanatlara artık bizim sahip çıkmamız gerekiyor. Bunu ancak kurslar, eğitimlerle yapabiliriz. Bunlar aynı zamanda Bodrum’un marka değerini güçlendirip artıran unsurlar. Her biri için projelerimiz hazır. Öncelikle tarım ürünlerinden başladık. Makro hedef Bodrum’a ait olan tüm değerleri yaşatmak. Bunu ancak ve ancak üretimi ve yatırımı destekleyerek başarabiliriz. Tarım da çok önemli bir alt başlık. Bodrum sadece bir turizm kenti değil, aynı zamanda bir tarım coğrafyası. Bereketli topraklarını, turizmle buluşturabildiğimiz takdirde, hem yerel olanı yaşatabiliriz hem de alternatif turizmi hayata geçirebiliriz.  

Bodrum yapımı tekneler guletler git gide azalıyor.  Özellikle koylarda, gezi teknelerinin yarattığı gürültü ve yine bazı bölgelerde gece devam eden gürültü Bodrum’un kimliğinden çok şey alıp götürdü. Bunların çözümleri için ne gibi çalışmalarınız var? 

Bodrum Guleti, marka tescilli değerlerimizden biri. Yapılaşma baskısı nedeniyle sınırlı bir alanda kısıtlı olanaklarla belli başlı ustalar tarafından yaşatılmaya çalışılıyor. Bizim hedefimiz, bu guletlerin üretildiği ahşap yat imalat bölgesine her türlü desteği ve teşviki sağlamak. İmalat proJesini dahi bir turizm faaliyetine dönüştürmek. Biz yat turizmi ve yat kışlamayı Karaada ve İçmeler bölgesinde yeniden canlandırmak istiyoruz. Akdeniz çanağında bu anlamda en önemli bölge haline geleceğiz. 

Diğer konuya gelince. Gürültü kirliliği, bizim göreve başladığımız günden bu yana çok ciddi mücadele ettiğimiz bir konu. Karada ve denizde bunun önlemini almak için çalışıyoruz. Hem mekanlar hem de gezi tekneleri için geçerli kurallarımız ve standartlarımız olacak. Her şeyden önce insana saygılı bir kent  Bodrum. Belediye de bu konuda bir otoritedir. Bu süreci önümüzdeki sezon çok daha sağlıklı bir şekilde yönettiğimizi görebileceksiniz. 

Her başarının bir bedeli var. Dinlenmek için yaptığınız eylemler nelerdir? Kendinizi dinleyebileceğiniz anları özlüyor musunuz?

Şu anda inanın ki dinlenmeye yönelik bir girişimim, en ufak da bir isteğim yok. Belki yoruluyorum, ama yapacak öyle çok iş var ki. Zaten bu bilinçle bu göreve talip olduğum için şikayet de etmiyorum. Bodrum için uykusuz kalmaya, yorulmaya değer. Az da olsa dinlenebileceğim ortamlar bulduğumda da ailemle vakit geçirmeyi tercih ediyorum. 

Bodrum üzerine Cevat Şakir misalibirkaç dize dökülse yüreğinizden…

Okurlarınıza Balıkçı’nın sözleriyle anlatayım Bodrum’u o halde: “Burası engin göklerin memleketidir. İçten gelen bir türküyü kapıp koyuverin, uzaklaştıkça türkü gökte masmavi olur. Işık burada yalnız karanlığı aydınlatmakla kalmaz, aydınlattığı maddeyi değiştirir ve görülen bir şair rüyasına çevirir. Başka yerlerde ölüp nur içinde yatılacağına, burada nur içinde yaşanır.” Herkese kucak dolusu sevgilerimi yolluyorum. 

***

Ülke ve toplum olarak kıymet bilme dürtüsüne sahip değiliz. Sanki her yerde "Belediyemiz Çalışıyor" pankartı var gibi. Mandalina bahçeleri, kekik kokan dağları ve güzellikler yerine betona mahkûm etmeden, kıyıları, denizleri, plajları, kültür sanat, spor etkinlikleri, müzeleri ve sosyal destek alanında ürettiğiniz örnekhizmetleriniz ve bu keyifli söyleşi için sonsuz teşekkürler…