İBRAHİM HAKKI KONYALI - 3 Muhterem okuyucularım İbrahim Hakkı KONYALI’nın hayat hikâyesinde; Arşiv tarihimizi kısaca anlatmaya devam ediyorum. Amacım bir dönemi ve zihniyetini kendi şartlarına uygun hatırlatmaktır. ARŞİV TARİHİMİZİN KISA ÖZGEÇMİŞİ: Osmanlı Arşivi olarak bilinen muazzam belge okyanusu, altı asırlık ömrü boyunca merkezîleşme eğilimi taşımış bir devletin, iyi örgütlenmiş bürokrasisinin, bugün üzerinde 30'dan fazla millî devletin yer aldığı geniş bir coğrafyada çok çeşitli dil, din, örf ve kültürleri tek bir merkezden idare etme faaliyetine ait çok önemli bir yan üründen oluşmaktadır. Arşivler bir milletin varlık sebeplerinden biri olmakla beraber, aynı zamanda muhafazası ve değerlendirilmesi de bir o kadar zor ve önemlidir. Özellikle savaş ve istilaların, devlet anlayış ve prensiplerinin, kişilerin ve yönetimlerin, arşivlerin saklanması veya yok edilmesine etkileri tarihin her döneminde olmuştur. Tarihimizde ilk büyük arşiv tahribatı, 1402 Ankara Savaşından sonra, Timur’un orduları tarafından Başkent Bursa’nın işgali ile yapıldı. Savaşta yenilen Yıldırım Beyazıt’ın oğullarından Ulu Şehzade Süleyman, Tahtı ve Hanedanı kurtarmak amacıyla Ankara muharebe sahasını terk ederek Bursa’ya geldi. Bir miktar hazine ile beraber kardeşlerini alıp taht şehrini acele ile terk ederek Edirne’ye ancak götürebildi. Orada Birinci Süleyman adıyla padişah ilan edildi. Zira peşinden 30.000 Türkistan atlısı ile Bursa’ya giren Timur’un torunlarından Sultan - Muhammed ve Ebu-Bekr Mirza’lar geliyordu. Timur’un askerleri Bursa ve havalisinde büyük yağma ve tahribat yaptı. Her yeri yakıp yıktılar. Bu yağma ve yakılıp yıkılanlar arasında maalesef Osmanoğulları’nın 4 batında bıraktığı Devletin Hazine-i Evrakı da vardı. Hazine-i Evrakı’nın (Arşivler)’ yakılması sonucu, XIV. Asır Osmanlı Devleti tarihi’nin kuruluş ve yükselişe hazırlık dönemi olayları büyük ölçüde karanlıkta kaldı. Ebu-Bekri Mirza daha sonra İznik’e gelip, orayı da yağmaladı. Osmanlı son dönemi, İkinci Viyana bozgunundan itibaren her biri başlı başına birer dünya savaşları niteliğinde olan savaşlarla geçmiştir. Bu savaşların sonunda kaybedilen vatan topraklarında bulunan arşivler doğal olarak işgal devletlerinin eline geçti. 1828-1829 Osmanlı Rus, 1877-1878 (1293) Osmanlı Rus savaşları, Balkan Harpleri, I.Dünya savaşı arşivlerimizin haddinden fazla zarar görmesine sebep oldu. 1909 yılında, II. Abdülhamid'in hal'ini müteakip Yıldız Sarayı, Hareket Ordusu Kumandanı Mahmud Şevket Paşa'nın emri ile tasfiye edildi. Bu arada Yıldız Evrakı da Harbiye Nezareti'ne (Bugünkü İstanbul Üniversitesi merkez binası) getirildi. Âyandan Ali Galip Bey'in başkanlığında teşkil olunan "Tedkîk-i Evrak Komisyonu" tarafından incelenen kitaplarla albüm ve jurnaller ayrıldıktan sonra, geriye kalan resmî ve hususî evrak Hazîne-i Evrâk'a (Bâb-ı Âlî'ye) gönderildi. Kitap ve albümler devrin Maârif-i Umumiye Nezareti'ne verildi. Bunlar hâlen İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunmaktadır. Jurnaller ise teşkil olunan komisyonca yakılarak imha olundu. Jurnallerin pek az bir kısmı bugün Yıldız Tasnifi arasında bulunmaktadır. I. Dünya Savaşı sonunda; Savaş idare eden Alman komutan ve subayları, Harbiye Nezareti arşivinin önemli bir kısmını beraberinde götürdüler. Yunan işgali altına giren Anadolu ve Trakya'da da taşra arşivleri ciddi bir imha tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Nitekim Yunanlılar tarafından işgal edilen İzmir, Erdek, Ayvacık vs. Batı Anadolu bölgesinde kayıtların imha edildiği söylendiğinden doğruluk derecesi İstanbul nüfus müdürü tarafından öğrenilmek istenmişse de Sicill-i Nüfus Müdüriyeti durumu bilmediğini ifade etmiştir. Yine Yunanlılar tarafından diğer yerlerde yapıldığı gibi İzmir'deki posta kayıtlarının ve pullarının imhası muhtemel olduğundan kuyud ve pulların bir an önce merkeze nakli gerekti. İşgal kuvvetlerinin evrak mahzenlerini başka maksatlarla kullanmak istemeleri yüzünden de arşiv sıkıntısı doğdu. Meselâ Üsküdar'da daha önce yapılmış olan evrak mahzenlerinden ikisinin İngiliz Jandarmalarınca işgal edilerek ahır haline getirilmesi ve birinin de tevkifhane mutfağı olarak kullanılması üzerine Adliye'ye ait evrak, mecburen ahşap bir dairenin bodrumuna konuldu. Bir yangın durumunda tamamının yok olma tehlikesi yüzünden bari mahzenlerden bir tanesini tahliye talebine İngilizler, hayvanlarını koyacak yer olmaması dolayısıyla boşaltamayacakları cevabını verdiklerinden hiç olmazsa mutfak olarak kullanılan diğer mahzenin tahliye edilerek adliye evrakına tahsisine karar verilmiştir. Osmanlı İdarecileri, karşılaşılan bu kadar sıkıntıya rağmen taşradaki arşivleri korumak ve emin mahallere nakletmek için daima ciddî çaba göstermişlerdir. Hiç kuşkusuz yukarıda zikredilen olaylar bizim tesbit edebildiğimiz çok küçük bir olgular demetidir. Ancak bizim şimdilik tesbit edemediğimiz medeniyetin kanıtları olan daha nice arşivler, medenî geçinen dünyanın elleriyle yok edildiler. Devam edecek!..