Ermenistan-Azerbaycan arasında uzunca bir süredir yaşanan çatışmaların boyutu gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Ermenistan'ın Gence şehrinde sivillerin bulunduğu yerleri hedef alan füze saldırısı sonucu oluşan kayıplar yaşandı. Ermenistan’ın ateşkes döneminde olmasına rağmen alçakça saldırılarının ısrarla devam etmesi,  arkasındaki gücü ve güveni sorgulattıracak cinsten..

İnsani amaçla alınan ateşkes süreci dahilinde yaşanılanlar ve saldırıda kullanılan Elbus (Orta Menzilli Füze) kullanımı Moskova’da alınan ateşkes kararının sahteliğini tüm dünyaya ilan etti.

Elbrus, NATO'daki karşılığı Scud olan füze, balistik ve yıkıcı bir güce sahip. Daha önceki savaşlara baktığımızda da bu denli yıkım yaratacak bir füzenin kullanılmadığını görüyoruz.

Ermenistan’ın askeri ve silah donanımı açısından etkin bir güce  sahip olduğu da söylenilemez. Aleni bir şekilde kukla görevini üstlenen Ermenistan 30 yıllık sorunu neden veya kime hizmet ederek ortaya çıkardı?

Uluslararası aktörlerin barış çağrısının görmezden gelindiği, müzakerelerin planlanıp doğrusallığa ulaşmadığı krizde Rusya, Türkiye’nin savaşa müdahale etmesini istemiyor. Diğer taraftan da barışsal bir yaklaşımın imkan verilmemesi için Ermenistan’ı hakkı olmaya topraklar üzerinde daha çok zarar vermesi için silah gönderimini esirgemiyor.

Sahne arkasında Rusya mı var?

Rusya’nın bu çatışmadaki çıkarına oldukça tutunduğunu söyleyebiliriz ki kendine yer bulamadığı Doğu Akdeniz’deki dikkatleri bölgesine çekmeyi başardı. Kafkasya’da sahneye çıkmaya hazırlanan Rusya, Ermenistan-Azerbaycan krizinde denge stratejisi izleyecek ama diğer taraftan da yakın askeri ilişkileri ve tedarikçisi olduğu Ermenistan’ın dikkatleri dağıtmasında arka planda yardım etmeye devam edecek.

Rusya, Ermenistan ile olan iyi ilişkilerinin yanında aynı zamanda Azerbaycan ile olan ekonomik ve stratejik ilişkilerini de korumak zorunda. Bu kriz oluşumunda yönetici olan Rusya’nın gün sonunda masaya elindeki hangi kozlar ile oturacağını ve bu kozların ne yönlü Türkiye’yi etkileyeceğini merakla bekliyorum.

Karabağ sorunu Türkiye için Azerbaycan ile yakın devlet ilişkilerinin vermiş olduğu birliğin doğrultusunda  oluşmuş ortak sorundan ziyade, Türkiye’nin son zamanlarda Güney Kafkasya'da Gürcistan’ın da dâhil olduğu bölge işbirliği açısından da önem arz ediyor.

Bölge ile kurulan enerji, ekonomik, kültürel bağlantıların gelişimi Rusya’nın hoşuna gitmeyen bir durum. Her ne kadar Kafkasya'daki Türk ve müslüman varlığı Rusya’yı korkutsa da  bölgede yaşayan Türklerin çoğunun Rusça bilip Türkçe  bilmemesi de üzücü bir gerçek.

Şuan seçimle meşgul olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin seçim sonrasında bu çatışma ile ilgili hamlesi de ayrı bir merak konusu.. 3 Kasım seçimleri sonrası yeni başkan ile yeni krizler sahnede yer alacak ve dünya yeni düzen ile tanışacak. Rusya’nın  o zamana kadar oyun bölgesindeki statüko koruması normal değil mi?


Birçok cephede kriz deryasında yüzen Türkiye , Kafkasya’da yeni risklere dahil olucak mı?


Karabağ sorununun diplomasi çözüm ile değil askeri güç ile çözüleceğinin altını vurgulayan Aliyev bu süreci Türkiye’den askeri destek almadan tamamlayabilecek mi?


Suriye ve Libya ‘dan sonra vekalet  savaşlarının son cephesi Kafkasya ,  Rusya’nın çözümüne bırakılmamalı. “Büyük politikada dostluk değil devlet ve halkın çıkarları vardır” sözünün sahibi Putin ile hangi halkın çıkarının daha üstün ve etkili olduğu net bir şekilde vurgulanmalıdır.


Mutlu günler dilerim.


....................................