ÜLKEMİZİN GELECEĞİNDE; SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ ETKİSİ
Mehmet Nuri KAYNAR
"Hiçbir zaman gökten gül yağmaz, daha çok gül istersek, daha çok fidan dikmemiz gerekir."
George Eliot
Çağdaş/Modern toplumsal yapılarda demokratik katılımın sürdürülebilir kılındığı, totaliter savrulmalara karşı korunmanın temin edilebildiği en sağlam yol güçlü sivil toplumsallaşmadır. Sivil toplum kuruluşlarının gerek iktisadi gerekse de toplumsal hayatta genişlemesi, güçlenmesi devleti zayıflatan değil aksine güçlendiren, köklendiren olgulardır. Sivil alanların güçlenmesi her türlü toplumsal gelişmenin ihtiyaç duyduğu sosyal sermayeyi de geliştirir. Sosyal sermayesi zayıf olan toplumların iktisadi yönden sahip oldukları en yüksek kaynakları bile verimli değerlendirmeleri mümkün değildir. Güçlü, etkili bir TÜRKİYE: İktisadi ve sosyal hayatın dengeli düzenlenmesiyle sağlanabilir. Küreselleşmenin ortaya çıkardığı tehditler ve imkanlar sivil toplum kuruluşlarının da yerelden küresele ulaşan bir zincir içerisinde dayanışmasını zorunlu hale getirmektedir.
Bir ülkede demokrasinin kurumsallaşmasının ve yaşamasının başta gelen unsurları arasında o ülkede sivil toplum kuruluşlarının varlığı, yaygınlığı ve etkinliği önemli bir yer tutar. Batılı ülkelerde sivil toplum katılımı ülkemizle kıyaslanmayacak derecede yüksektir. Bir örnek verecek olursak; nüfusu 8 milyon 875 bin olan İsveç'te yaklaşık 36 milyon Sivil Toplum Kuruluşu üyesi bulunmaktadır. Bu rakam ( 15 yaş ve üstünü baz alırsak ) bize ortalama bir kişinin en az 6-7 farklı sivil toplum kuruluşuna üye olduğunu göstermektedir.Ülkemizde ise sivil toplum kuruluşlarına katılma oranı değil nüfusumuzu birkaç kez katlamak, mevcut nüfusun % 10 'una bile karşılık gelmemektedir.
Civilizatin / Medeniyet
Türkiye'de "Sivil" kelimesinin karşılığının yaygın bir şekilde "askeri olmayan" şeklinde algılanması ve "sivilleşme" denildiği zaman buna "askeri olandan arındırma, askerle ilgili olmayan" gibi bir anlam yüklenmeye çalışılması konunun özünden uzaklaşılmasına neden olmaktadır. Burada "sivil" kelimesine yüklenebilecek en tutarlı anlam olsa olsa "resmi olmayan" yani eylem ve düşünce biçimini resmi kurumlardan değil, toplumsal dinamiklerinden alan anlamındadır. Aslında "sivil" kelimesinin tam karşılığı, sosyolojik anlamı,tamamen bunların da ötesinde önemli mesajlar içerir. İngilizce "civilization" yani "medeniyet" kelimesinden gelen "sivil" kelimesi, daha geniş anlamıyla toplumun medenileşmesi anlamına gelmektedir. Toplumun sivilleşmesinden kasıt; toplumun medenileşmesi, yanlışa yanlış, doğruya doğru diyebilen,her hal ve şartta hiç çekinmeden,korkmadan, büyük bir medeni cesaret göstererek düşüncelerini ifade edebilen insanların yaşadığı bir toplumun yapısını inşa etme sürecidir. Toplum yapısı güçlü, tefekkür dünyası geniş olan devletlerin geleceği olur. Aksi durumda ise toplumu güçlü olmayan yapılar tarihin karanlık sayfalarında yok olur giderler.
'Bana ne'cilik Hastalığı...
Düşünme ve düşündüğünü ifade etme konusunda öz güven kazanmış toplumlar "bana neci" olmazlar, "neme lazımcı" davranmazlar. Çevrelerindeki, ülkelerindeki, hatta dünya genelindeki insanlığı rahatsız eden konularda ortak hareket etme bilinci ve duyarlılığı göstererek tepkilerini dile getirmeye ve kamuoyu bilinci oluşturmaya çalışırlar. Bunların yapılmadığı, yani yanlışa yanlış denilmediği durumlarda ise, sorunlar yığılır yığılır ve toplumsal felaketlere neden olur. Öyle bir felaket ki, benim suçum yok deyip dışında da kalamayız.Hepimizi önüne katıp götürecek, etkileyecek sonuçlar doğurur. "Bana neci"likten ve "neme lazımcı"lıktan uzak, duyarlı toplum, güçlü devlet yapısının da teminatıdır. Medeni cesareti güçlü sivil bireylerden oluşan ve toplumsal faydacılığın şekillendirdiği etkin sivil toplum kuruluşları bu ülkenin geleceğinin de teminatıdır.
Kanuni Sultan Süleyman, arkadaşı, sütkardeşi, "hocam" diye hitap ettiği Yahya Efendi'ye bir mektup yazarak, önce devletin eriştiği muazzam gücü anlatır ve ardından da mektubun sonuna şu soruyu ilave eder: "Bu devletin yıkılışında en çok ne etkili olacaktır?"
Mektubu okuyan Yahya Efendi, kalemi eline alır ve sorunun hemen altına şunu yazar: "Bana ne!"
Mektubun cevabını merakla bekleyen Kanuni cevabı görünce irkilir. Hazret bize kırıldı herhalde bir ziyaret edelimde gönlünü alalım diye düşünerek, Yahya Efendi'nin ziyaretine gider. Hocam bir kusurumuz mu oldu? Neden sorumuza cevap vermediniz? Deyince, Yahya Efendi: "Hünkârım ben sizin sorunuzu cevaplandırdım" der. Şaşkınlığı artarak, "Nasıl yani?" diyerek Kanuni'ye; "Bu muazzam devleti bana necilik yıkacaktır", diye cevap verir ve devam eder: "İnsanlar çevresine duyarsız olacak, sorunlar çoğalıp içinden çıkılmaz hale gelecek, duyarsız olan millet, yönetenleri ikaz etmek için çaba harcamayacaktır. İşte bu durum devleti Aliye'nin çöküşüne zemin hazırlayacaktır."
Sizce bu kehanet mi? Yoksa Tarihten ders alan hikmetli bir tespit mi?
"Ortak Paydamız: Toplumsal Fayda"
Sivil toplum kuruluşlarında aktif görevler almalı, yaşadığımız toplumun sorunlarının çözümünde elimizden geldiğince katkı sağlamalıyız. Sivil Toplum Kuruluşlarında yer alma nedenimiz : "Ortak Paydamız: Toplumsal Fayda" oluşturmak olmalıdır. Ülkemizin geleceği olan gençliğimize daha güzel bir gelecek oluşturmak, oturduğumuz yerden dövünüp yakınmakla olmuyor. Toplumun her kesimi bu ortak fayda için çalışmalı, gayret göstermelidir. Siyasi partilerimiz Türkiye'nin demokratik geleceğinin teminatıdır. Hepsine Türk demokrasisini geliştirmeleri için siyasi hayatlarında başarılar diliyoruz. Evet, ama girişte de belirttiğim gibi güçlü bir Türkiye için etkili, güçlü sivil toplum yapılanmalarına da ihtiyaç vardır.
Kültürel, sosyal, sanatsal, iktisadi toplumun her alanında faydalı işleri yapma azminde, zararlı her işin de karşısında olan çokça Sivil Toplum Kuruluşlarına ihtiyaç olduğu aşikârdır. Toplumsal her alanda bencil, ben merkezli bakış açısı yerine "BİZ" anlayışını oluşturmamız gerekiyor. Bunun için tüm imkânlara sahip olduğumuzu düşünüyorum. Birlik olunca, birlikte olunca aşılamayacak güçlük yoktur.
Amacımız; kendimizi geliştirmeye, gerçeği öğrenmeye birlikte yönelmek olmalıdır. Kendimizin ve toplumumuzun mutluluğunu elde edebilme yolunda çalışmaktır. Bunun için araştırmak, öğrenmek, öğrendiklerimizi yaymak sorumluluk ve sevincini çevremizle paylaşmaktır. Yakındığımız birçok konunun ortak olduğunu biliyoruz. Sadece yakınma/dövünmelerimizin hiçbir çözüm getirmeyeceğini de biliyoruz. Sağlıklı, gerçekçi çözümler için problemlerin doğru belirlenmesi, çok iyi bir durum değerlendirmesinin yapılması, sorunların tespit edilmesi elbette önemlidir. Hedefimiz: Az konuşan ama yaptığı gerçekçi, yaşamı kuşatan proje ve çalışmaları ile kendini kısa sürede kanıtlayan sivil toplum yapıları oluşturmak, mevcut olanların içerisinde aktif görevler almak olmalıdır.
Neler Yapabiliriz? Bizlere Neden İhtiyaç Var?
Toplumsal, kültürel değerlerimize yapılan saldırı, her koldan, topyekündür. Yapılması gereken söylenip, dövünüp durmak yerine "neme lazımcı"lığı, "bana neci"liği bırakıp her alanda projeler üreten sivil toplum çalışmalarına destek vermek , aktif görevler almak olmalıdır.
Bugünü ve yarını strateji geliştirebilenler şekillendirecektir. Bunun içinde olmazsa olmaz ön şart BİLGİ SAHİBİ olmaktır. Bilgiye sahip olanlar geleceğe talip olurlar.
- Bölgelerimizin entelektüel birikime ihtiyacı olduğu,
- Ciddi bilgi oluşturma ve bu bilginin akışının sağlanmadığı,
- Kültürel, sanatsal çalışmaların yeterli düzeyde olmadığı,
- Sosyal faaliyetlerin verimli işletilmediği,
Bölgesel gerçeklerimiz arasındadır.
Bunun için;
__"Bugünün ve geleceğin Türkiye'si için üreten",
__"Türkiye merkezli insanlık için üreten" anlayışla:
- Haftalık ve aylık toplantılar düzenleyerek önemli konularda, uzmanlarımızı davet ederek bölge insanlarının dinlemesini sağlayabiliriz. Bu hem kendimizin hem de katılımcıların kültürel birikimini artıracaktır.
- Oluşturacağımız merkezlerde kütüphane, arşivleme çalışmaları ile bilgi depolayabilir raporlar halinde bu araştırma ve projeleri ilgili makam ve halkımızla paylaşabiliriz.
- Kültürel ve sanatsal etkinlikler düzenleyebiliriz. Birçok düşünür, şair ve yazarımızın yaşadığı ille hatta ilçe ile aynı yerdeyiz ama ne biz ne de bölge insanımız bu değerli kişilerden yeterince istifade edememektedir.
- Spor müsabakaları düzenleyebilir. Başarılı kulüplerimizle işbirliği ile sporun gelişimini sağlayacak projeler üretebiliriz.
- Sportif faaliyetlere öncülük edebiliriz. (Tanınmayan, yaygın olmayan sporların bölgelerimize gelmesine ve gelişmesine öncülük edebiliriz).
- Sosyal faaliyetleri, yine diğer sivil toplum kuruluşlarımız ile işbirliği ve dayanışmayla organize edebiliriz (Örnek olarak; bölgelerimizde ilk yardım ekipleri, arama- kurtarma ekipleri oluşturabiliriz).
- Okullarımızda çok faydalı projeler yürütebiliriz. Bunun için kanun ve yönetmeliklerimiz imkânlar sunmakta hatta Aile Birlikleri, iş çevreleri ve sivil toplum kuruluşlarının katkılarını kendileri talep etmektedirler. İstendiği takdirde, çok verimli işler yapılabilir. Projeler geliştirilebilir.
Güçlü, etkili bir TÜRKİYE: "İktisadi ve sosyal hayatın dengeli düzenlenmesiyle sağlanabilir..."Bana neci"likten ve "neme lazımcı" lıktan uzak, duyarlı toplum, güçlü devlet yapısının da teminatıdır. Medeni cesareti güçlü sivil bireylerden oluşan ve toplumsal faydacılığın şekillendirdiği etkin sivil toplum kuruluşları, bu ülkenin geleceğinin de teminatıdır...
Hayatın içinde halkımızla el ele, gönül gönüle olmalıyız. Toplumumuzun sevinciyle sevinmeli, kederiyle dertlenmeliyiz. Sözlerimi, Hazreti Mevlana'nın şu sözü ile bitirmek istiyorum:
"Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir."
Yorumlar