Dünya Basın Özgürlüğü Günü hakikatin peşinden giden, kamuoyunu bilgilendiren gerçekleri yazmayı ve aktarmayı görev bilen gazeteciler için değerli bir gündür.  Aynı zamanda düşünce ve ifade özgürlüğü günü olarak da kabul edilmektedir.

1991 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun “mesleklerini gerçekleştirirken hayatlarını kaybeden gazetecilerin anısına saygı duymak, onların bağımsızlığına yönelik saldırılardan medyayı korumak ve dünyanın her yerinde basın özgürlüğünün önemini vurgulayarak, basın özgürlüğünün en temel prensiplerini temin etmek için” ilan ettiği gün , tüm dünyada ilkesinden uzak bir şekilde kutlanıyor.

Asırlardır önemini koruyan, saygın bir meslek olan gazeteciliğin olmazsa olmazı olan düşünce ve basın özgürlüğü sadece ülkemizde değil ne yazık ki dünya genelinde kısıtlanıyor ve ihlal ediliyor.

1985 yılında Fransa'nın başkenti Paris'te kurulan Sınır Tanımayan Gazeteciler (Reporters sans frontieres-RSF) örgütünün yıllık dünya basın özgürlüğü raporunda 180 ülkenin 73'ünün gazeteciliği "tamamen engellediği veya ciddi şekilde engellediği" tespit edildi. Ayrıca 59 ülkede ise hükümetlerin basın çalışanları üzerindeki "baskıyı artırmak için salgını kullandığı" ifade edildi. Türkiye listede 153. sırada yer aldı.

Basın Özgürlüğünde Ülkelerin Karneleri

Norveç

İskandinav ülkeleri basın özgürlüğü indeksinde küresel bir örnek teşkil ediyor. Basın özgürlüğüne verilen değerin kalitesini daha da arttırmak adına Norveç hükümeti özel bir komisyon görevlendirdi. Kamuoyundaki tartışmalara geniş katılım sağlanması için teşvik planlarını sürekli yenileyen bir politika izleniyor. Ancak Norveç’te gazeteci olmanın çok sıkıcı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü Türkiye’de olduğu gibi son dakika haberlerine sıkça yer verilmiyor ve köşe yazarları haftada sadece iki-üç gün yazıyorlar.  Norveç gazeteleri daha çok eğitim problemleri, radikalizm, entegrasyon, sağlık, azınlıkların hakları gibi konuları ele alıyor.

ÇİN

2020 yılının vazgeçilmez gündemi ve hayatlarımızda köklü değişime neden olan Covid-19 salgını ülkelerin basın özgürlüğü uygulamalarında da açık verdi. Ülkelerde artan vaka sayılarının doğru iletilmemesi, sağlık sektöründeki ihmaller, finansal destek alamayan halkın isyanlarını konu alan gazetecilere baskı yapıldı.

Covid-19 salgının ilk basın mağduru Çin'in Vuhan kentinden tüm dünyaya yayılan coronavirüsü kısa videolar çekerek internette yayınlayan 37 yaşındaki gazeteci Zhang Zhan oldu. Vuhan'da salgının ilk görüldüğü dönemlerde yayınladığı videolarla halkı kışkırttığına ve huzursuzluğa yol açtığına hükmedilen Zhan,yargılandığı mahkeme tarafından dört yıl hapis cezasına çarptırıldı. Zhan, yayınladığı kısa videolarda salgının Vuhan kentindeki yayılmasını haberleştirmiş, yetkililerin ihmallerini eleştirmişti.

RFS listesinde son sıralarda  yer alan Çin yönetimi ayrıca gazetecileri aileleriyle tehdit ederek basın özgürlüğünü başka bir boyuta taşımıştır. Doğu Türkistan’daki gerçekleri açığa çıkarmada büyük bir rol oynayan gazeteciler gözaltı süreçleriyle karşı karşıya kalıyor. Ülke dışındaki gazeteciler ise ailelerinin güvenliğiyle tehdit ediliyor.

Rusya

Rusya’da da durum farklı değil. Eleştirel gazeteciler tehlikede altında görev yapıyor. Rusya ‘da Son 15 yılda 17 gazeteci öldürüldü.  Yolsuzluk, İnsan hakları ihlalleri ve polis tarafından yapılan hak ihlalleri hakkında haber yapan gazeteciler hedef alındı.

Hedef alınan gazetecilerin, politik, ekonomik, dini ya da çete işlerinde lider olan kişileri rahatsız eden söylemleri nedeniyle öldürüldüler.

2006’da Çeçenya’da Rus ordusu tarafından insan hakları ihlalleri hakkında yaptığı haberlerle tanınan gazeteci Anna Politkovskaya’nın öldürülmesi büyük bir yankı uyandırdı. Cinayetin akabinde görülen davalar ve tutarsızlıklar sonucu 2014’de failler cezalarını aldı ancak hala suçun arkasındaki gücün kim olduğu ortaya çıkmadı.

Yine Rusya’da , Khimki Pravda gazetesinin genel yayın yönetmeni Mikhail Beketov, 2008 yılında bir cinayet teşebbüsünden sonra sakat bırakıldı.Metal çubuklarla dövülen Beketov’a saldıranların hiçbiri tespit edilmedi.

ORTADOĞU BÖLGESİ

Ortadoğu’da Arap Baharı’ın ilk dönemine göre kısmen basın özgürlüğünün korunmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Ancak yine de hapse atılan gazeteci sayısının artış gösterdiği Mısır’da muhalif gazeteci ve araştırmacı yazarlarına karşı uygulanan sindirme politikası sürüyor. Tutuklu bulunan gazetecilere "terör örgütüne üyelik” suçlaması yönelten Mısır yönetimi, bu sert tutumunu "Terörle mücadele ve güvenliğin tesisi, devletin öncelikli görev ve sorumluluklarındandır” gerekçesiyle savunmasını yapıyor.

Şüpheli ölüm ve suikast oranlarının yüksek olduğu bölgede hiç kuşkusuz akılda kalan isim 2018 yılında öldürülen, Washington Post köşe yazarı Cemal Kaşıkçı cinayeti olmuştu. Suudi Arabistan Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman hakkında cinayetin azmettiricisi olma ihtimalinin yüksek olduğu , uluslararası medyada uzun süre konuşulan cinayet diplomatik vahşete neden olmuştu. Ortadoğu’nun demokrasiden yoksun ülkesi Suudi Arabistan, eline buluşan gazeteci kanını yıllar geçse de silemeyecek.

Türkiye

Basın özgürlüğümün bana verdiği yetkiye dayanarak susuyorum. 153. sırada yer alan ülkemizin demokrasinin en büyük aracı olan, düşünce ve ifade özgürlüğüne önem veren bir ülke olarak dünya sıralamasında örnek olacağı günü hasretle bekliyorum.

Basın özgürlüğüne darbe vurmak halka darbe vurmaktır. Çoklu düşünceye sahip dünyada herkesin kendi fikrine uygun görüşleri okuma hakkına sahiptir. Eleştirel görüşler her açıdan gelişim aracı olarak görülmelidir. Vatanını ve ülkesini seven her gazeteci milletinin çıkarı ve aydınlanması için en büyük sestir. Hükümetler basın özgürlüğünü ve gazetecilerin görevlerini şiddet, tehdit ya da haksız tutuklanma kaygısı olmaksızın icra etmelerini sağlamalıdır.

Bu vesile ile; suikast sonucu ölen Türk gazetecileri rahmetle ve saygıyla anıyorum.