ANKARA - DİYANET İşleri Başkanı Ali Erbaş, "Bencilce davranarak kişisel menfaat sağlamaya yönelik yaklaşımlarda bulunmak, elinde ürün olduğu halde daha çok kazanma hırsıyla piyasaya sürmemek yani ihtikara tevessül etmek, İslam'ın üstün ahlak ilkeleriyle bağdaşmayan ve yasakladığı bir davranıştır. İnsaniyet açısından da kabul edilemez bir durumdur" dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Türkiye Diyanet Vakfı Konferans Salonu'nda 40'ıncı İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nın 18 maddeden oluşan sonuç bildirgesini okudu. Erbaş, insanlığın bir yanda israf, bencillik ve tüketim çılgınlığı, diğer yanda ise açlık, yoksulluk ve sefalet ile tasvir edilebilecek ciddi sosyal problemlerin kıskacında sıkıştığını belirterek, "Terör, göç, şiddet, salgın hastalık ve tüm dünyayı kuşatan adaletsizlikler insanların kahir ekseriyetini çaresizlik ve umutsuzluk girdabında zor ve karamsar bir hayata mahkum etmektedir. Bu durum sosyal ilişkiler bakımından küresel ölçekte ve psikolojik boyutta ciddi kırılmalara zemin hazırlamakta, maddi ve manevi bunalımlara neden olmaktadır" diye konuştu.

'ŞİDDET ZİHNİYET BOZUKLUĞUDUR'

Erbaş, şiddetin hayatın her alanına sirayet eden küresel bir sorun haline geldiğini belirterek, "İnsan onuruyla asla bağdaşmayan şiddet, bir davranış ve zihniyet bozukluğudur. Sebebi ve kaynağı ne olursa olsun, kimden gelirse gelsin, kime karşı yapılırsa yapılsın şiddeti meşru gören anlayış, töre ve geleneğin karşısında durarak şiddetin her türlüsüyle kararlılıkla mücadele etmek, en temel insani ve dini görevdir" dedi.

İNSANİYET AÇISINDAN KABUL EDİLEMEZ'

İslam'ın iyilik, isar, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma gibi erdemlerin toplumun tüm fertlerini kuşatacak bir anlayışla ikame edilmesini, birlikte yaşama ahlakına ve hukukuna özen gösterilmesini istediğini vurgulayan Erbaş, "Bencilce davranarak kişisel menfaat sağlamaya yönelik yaklaşımlarda bulunmak, elinde ürün olduğu halde daha çok kazanma hırsıyla piyasaya sürmemek yani ihtikara tevessül etmek, İslam'ın üstün ahlak ilkeleriyle bağdaşmayan ve yasakladığı bir davranıştır. İnsaniyet açısından da kabul edilemez bir durumdur" diye konuştu. Erbaş, ailenin korunmasına, güçlendirilmesine ve desteklenmesine yönelik hizmetlerin hayati öneme sahip olduğunu, aileyi olumsuz etkileyen, zayıflatan ve işlevsiz hale getiren anlayış ve yaklaşımlara karşı kolektif bir duruş sergilemenin en temel görevleri olduğunu belirtti.

'ALGI OPERASYONU MALZEMESİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ ÜZÜCÜ'

Erbaş, Diyanet'in gençlere yönelik dini rehberlik ve manevi destek hizmetlerine özel önem verdiğini söyleyerek, "Zira din istismarının aynı zamanda bir güvenlik meselesine dönüştüğü, istismarcı yapıların öncelikli hedef kitle olarak gençliği belirlediği bir ortamda, sahih dini bilgi ve medeniyet kodları ekseninde gençlerimize rehberlik etmek hayati öneme sahiptir" dedi.

Özellikle sosyal medya mecralarında 'fetva' kavramı etrafında gelişigüzel tartışma ve paylaşımların dikkat çektiğini belirten Erbaş, "Din İşleri Yüksek Kurulumuzun görüşü olarak gündeme gelen bazı konu ve metinlerin bağlamından kopartılarak ve çarpıtılarak tam bir algı operasyonu malzemesine dönüştürülmesi üzüntü vericidir. Aynı zamanda bu durum, dijital dünyada bilgiyi kullanma noktasında vahim bir dikkatsizliği ve kaygı verici bir ahlaki sorunu da ortaya koymaktadır. Dolayısıyla vatandaşlarımızın dini bilgi, görüş ve fetva gibi konularda doğrudan başkanlığımızın eserlerini, iletişim kanallarını, sosyal medya hesaplarını kullanması veya müftülüklerimize müracaat etmesi büyük bir öneme sahiptir" diye konuştu.

'GÜNDELİK TARTIŞMALARIN İÇİNE ÇEKİLMEK ÜZÜNTÜ VERİCİ'

İslam'ın evrensel mesajları, ilkeleri ve ölçüleri hususunda toplumu aydınlatmak, dinin hüküm ile değerleri ekseninde milleti ve insanlığa hizmet etmenin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varlık sebebi ve anayasal görevi olduğunu söyleyen Erbaş, "Bu doğrultuda, her türlü farklı görüş ve düşüncenin, ideolojik, etnik ve politik yaklaşımın üzerinde kuşatıcı bir anlayışla hareket etmek, başkanlığımızın en temel hassasiyetidir. Hal böyleyken başkanlığımızın zaman zaman gündelik tartışmaların içine çekilmesi, doğru olmayan bilgilerle kurumumuzun ve mensuplarımızın yıpratılması son derece yanlış ve üzüntü vericidir. Bu sebeple din ve diyanet ile ilgili yazan, konuşan ve paylaşım yapan herkesin hakikate bağlılık konusunda çok daha hassas olması gerekmektedir" dedi.