Güzel vatanımız Türkiye’mizi çevreleyen komşu ülke sayısı 9 olup, bunlar doğuda; İran, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan; Batıda Yunanistan, Bulgaristan, Güneyde Kıbrıs, Suriye ve Irak ülkeleridir. Bu komşulardan Gürcistan ve Azerbaycan hariç diğer ülkelerle az veya çok sıkıntılarımız ve problemlerimiz vardır.
Son yıllarda başta ABD ve diğer batılı devletlerin baskısı ile en önemli Müslüman iki komşumuz Suriye ve İran ile dostluk bağlarımızın koparılarak hasım devlet olma durumuna düşürülmek üzereyiz. Birtakım yönlendirmelerle bu iki devlete karşı aldığımız tavır ile emperyalist ülkelerin bir bakıma taşörönlüğünü yapma durumuna düşürülmek istenilmekteyiz. Bu baskıların başını çeken Amerika, Irak macerasında yediği darbenin acısını Türkiye’yi öne sürerek bir bakıma gidermek istemektedir. Tek başına bu ülkelere saldırmayı uygun görmeyen ABD, Türkiye’yi öne sürerek dolaylı iki yönlü kazanç sağlamanın arayışları içindedir. Bunu anlamamak için insanın şuursuz ve iz’ansız olması gerekir.
Türkiye bugün için; NATO, OECD, Dünya Bankası, Gümrük Birliği, Savunma İşbirliği gibi antlaşmalar ile emperyalist güçlerin siyasi ve ekonomik kuşatması altındadır. Birleşmiş Milletler Topluluğu aynı şekilde bu güçlerin egemenliği ile sultası altındadır ve içlerinde hiçbir Müslüman devlet yoktur. Türkiye’yi de kendi potalarında eriterek çevresindeki Müslüman devletlerden de kesin hatlarla koparabilmenin ve bir yerde hasım haline getirebilmenin gayretleri içindedirler. Çok yönlü bir oyun ve siyasi manevra sürüp gidiyor.
Bu emperyalist devletlerin kendi çıkarları ve ikballeri için uğraşıp durmaları ve binbir desisenin içinde olmaları kendi açılarından normal iken, Türkiye’nin bu oyunlara gelerek sınırdaş, kardeş ve çok yönlü tarihi, ekonomik ve sosyal bağları olan bu devletlerle giderek ivme kazanan bir sürtüşmeye sürüklenmesi affedilir gibi değildir.
Yahudi lobisinin emrinde ve güdümünde olan ABD’nin İsrail Devleti’nin hamiliği ve garantörlüğü ile Türkiye’mizde Malatya Kürecik’te kurulan radarların İran’a karşı ve sırf İsrail’i korumak ve gerektiğinde de ABD’nin emri doğrultusunda İran’ı ve Ortadoğu’yu vurmak için kurulduğunu da bilmeyen yoktur.
Kurulmadan önce yönetimi ve sevk idaresi Türkiye’nin kontrolünde olacağı denilmiş iken, kurulduktan sonra bu taahhüdün unutulmuş olması da ibret vericidir. Böylece ABD İncirlik Hava Üssü’nden sonra, Kürecik Rampaları ile Anadolu’ya yerleşmek istemektedir. Bakınız ABD’nin Türkiye’de bir başkonsolosluk 3 de konsolosluğu bulunmasına rağmen şimdi de Konya, Kayseri ve İzmir’de tekrar birer temsilcilik açmış olması bu emperyalist siyasetinin sonucudur.
Bu yeni konsoloslukların açılışlarında Türkiye’nin geleceği ve menfaati açısından hiçbir makul gerekçesi olmamasına rağmen sessiz sadasız açılabilmiş olması zihinlerde ayrı bir işgal fikrinin doğmasına sebep olmuştur. Yoksa tarih mi tekerrür ediyor?
Hatırlanırsa Osmanlı’nın son dönemlerinde 19. yüzyıl ortalarından itibaren Fransa’nın, İngiltere’nin, Almanya’nın İmparatorluğun önemli vilâyetlerinde  kendilerine bağlı misyonerlik okullar açması yanı sıra, ABD’nin de Merzifon gibi, Harput gibi ilçelere varıncaya kadar her tarafta yığınlarla okullar açmaları ve bu ABD okullarında açıldıkları yörede Amerikan vatandaşı olmadığı için Rum ve özellikle de Ermeni çocuklarının Türk düşmanlığı ile yetiştirildikleri artık bilinen ve bütün belgeleri ile açıklanan bir gerçektir. Demek ki bu tarihi acı gerçekten hiç ibret alınmadı ki, ABD şimdi şekil değiştirerek başka biçimde Türkiye’mizi işgal sevdasına kapıldı.
Çok iyi biliyorum ki ABD’nin bu tedrici genişleme programı içinde Erzurum gibi başka şehirlerimiz ve Karadeniz’de Trabzon Limanı gibi kilit limanlarımız var.  Hatırlanırsa bundan birkaç yıl önce Yunanistan, Trabzon Adana ve İzmir’de konsolosluklar açmak istemişti de her ne hikmetse buna izin verilmemişti. Amma şimdi isteyen ABD olunca akan sular durdu ve emre âmâde olunarak meydanlar kendilerine terk edildi. Ne acı tecelli, ne acı kader...
CIA ajanı Graham Fuller’in İstasyon Şefi olarak Ankara’da görev yaptığı dönemden alt yapıyı oluşturduktan sonra taktik değiştiren ABD’nin Türkiye’nin dolaylı işgali yanı sıra, çevresindeki ve özellikle de Müslüman komşu devletleri ile arasını açmak en büyük hedefi olmuştur. Gerek Libya’da ve gerekse Mısır’da (yine bu emperyalist devletlerin el altından kışkırtmaları ile) meydana gelen isyan ve Libya’nın sırf petrolleri için emperyalist devletlerin oraya üşüşmesi senaryosu şimdi de Suriye ve İran için dizayn ediliyor. Üstelik te Türkiye düşman edilerek.
Türk’ün: “Su uyur düşman uyumaz” diye bir ata sözü vardır. Böyle olunca da uyanan düşmanın hilelerine kanarak kardeş olduğumuz bu komşu devletlerle ve burada yaşayan müslüman kardeşlerimizle husumet içine düşmemiz, düşmanlığı gerektirecek icraatlarla maşa olma haline gelmemiz Türk’ün asaletine ve tarihi geçmişine asla yakışmaz.  Yarınlarda “eyvaaah!” diyeceğimize, şimdiden bu mantık dışı işlerden sıyrılarak; meseleleri akıl, vicdan ve insaf ölçüleri ile acilen bir kere daha değerlendirmemiz gerekir. Benim; vatanını, bayrağını, milletini  seven ve sevdalısı olan bir vatandaş olarak şimdilik diyeceklerim bunlar.