‘’Bu vatan; tutuşup kül olan ocaklarından, şahlanıp köpüren ırmaklarından, hudutlarda gaza bayraklarından, alnına ışık vuranlarındır…’’
( Orhan Şaik Gökyay )

 Milletleri birbirinden ayıran birçok sebepler vardır! Bunların başında dil, din, ırk, ülkü, bayrak ve vatan birlikteliği gelir.
 Bir milletin zevk ve heyecanı karakteristik olarak farklı, farklıdır. Ve milletleri birbirinden ayıran en önemli sebep; bir milletin doğup büyüdüğü, çoğalıp yayıldığı ‘’Vatan Toprakları’’dır. Bu toprakların aynı iklimini, aynı kültürünü paylaşan ve tarihi aynı olan insanlarda çok esaslı benlikler teşekkül eder.
 Türk Milleti yukarıda sıraladığım tüm bu özellikleri, asırlardan beri sinesinde barındıran; milliyetçi duruşu, vatan ve bayrak sevgisi ile tarihe damgasını vuran ender uluslardan bir tanesidir.
 Ama aynı zamanda atalarından devir aldığı hoşgörü, adalet ve medeniyet duygularının genetik özellikleriyle de, millet yapısının içindeki değişik din ve dili paylaşan vatandaşlarına; her zaman saygılı olmuş, kol kanat germiştir.
 Yurdumuzun her bölgesinin farklı kültürel zenginlikleri, örf ve adetlerimizdeki değişiklikler, ana dilimiz Türkçemizi kullanırken vurguladığımız lehçe farklılıkları ve daha birçok zengin niteliklerimiz olmasına rağmen, bizi birbirimize bağlayan, yapıştıran en önemli özelliğimiz:
‘’Vatan, Bayrak Ve Millet Sevgimizdir.’’
 Dili, dini, ırkı ne olursa olsun; bu vatan topraklarında yaşayan herkes, birinci sınıf vatandaştır. Tüm yurttaşlar, tek bir kimlikle bu vatanın ve Türk Milletinin ayrılmaz bir parçasıdırlar.
 Her kim ne derse desin!
 ‘’Türkiye Cumhuriyetini Kuran Türkiye Halkına, Türk Milleti,’’ denir. Bu tanımlama; Anayasamızın 2’nci maddesinde yazan ve milletimizin öz benliğini anlatan bir gerçektir.
  Tabiatı bütünleyerek sanat eserleri yapan insanlar, bu sanatın esas malzemesini kendi yurtlarından alırlar.
 Onun içindir ki, milli sanatlarda; milli yurtların, milli iklimin ve milli benliğin çok büyük bir etkisi vardır.
 Kuzey rüzgârı alan Karadeniz kıyılarında yaşayan halkımızın musikisi ile lodos rüzgârları ile serinleyen Batı Anadolu’daki halk musikisi arasında büyük bir fark vardır. Birincisi kısa, vurgulu ve oynak seslerle örülüdür. İkincisinde ise; Aydın zeybeklerinin yarattığı ve Aydın zeybeklerini yaratan ağırbaşlı bir tempo vardır. Birincisinde Karadeniz raksının çevik sıçrayışlarını, ikincisinde ise; Aydın efelerinin heybetli hareketlerini görürüz.
 Bunun gibi Eğin Türkülerinde de; uzun yollar, aşılmaz dağlar karşısındaki insan hasretinin terennümleri çıkar karşımıza.
 Anadolu’nun bağrı yanık türküleri ve yöresel oyunları ile tüm dünyaya ezberlettiğimiz folklor zenginliğimiz, halk ozanlarımızın dizelerine tanıklık eden bu topraklarda; ayrıca kelimelerimizi ören hecelerin, cümleleri ören kelimelerin yan, yana gelişinde de, dil musikisi dediğimiz ses ahengini buluruz.
 Tüm bu zenginlikler, Türk Milletinin ve Vatan Topraklarımızın ta kendisidir.
  Raksın hareketleri de toprakla, iklimle ve milli benlikle ilgilidir. İşte tüm bu özellikleri ile öne çıkan Türk Milleti; tarih boyunca hür ve bağımsız yaşamayı, her türlü değerin üzerinde görmüş, hürriyeti ve bağımsızlığı uğruna seve, seve hayatını feda eyleyerek, vatanım dediği bu topraklardan, bu toprakları kutsayan Ay Yıldızlı Bayrağından asla vazgeçmemiştir Hiçbir güç, Türk Milletinin bu en önemli niteliğini baskı altına alamamıştır. Dünya var olduğu sürece; Türk Milletinin vatan, millet ve bayrak sevgisinin önüne hiçbir eklenti de yapılamayacaktır.
 Üzerinde yaşadığımız bu şerefli toprakların en büyük sahipleri, bu vatanı kazanmak ve korumak yolunda savaşırken şehit düşen uzak, yakın atalarımız; o günlerden bizlere emanet olan Gazilerimizdir.
 Her biri şimdi bir vatan parçası olmuş, kahraman atalarımızı, onların aziz hatıralarını hafızalarda yaşatacak, ciltler dolusu kitaplar yazılmış ve yazılacaktır da.
 Ama bu vatan topraklarını şiir lisanı ile anlatan ünlü vatan şairimiz Orhan Şaik Gökyay’ın aşağıdaki dizelerini hatırlatarak; günümüzde onca olumsuzluların yaşandığı ülkemizin güzel insanlarına, ‘Millet ve Vatan’ kavramlarının bizler için ne kadar önemli olduğunu hatırlatmak ve bu hususu bir kez daha tarihe not düşmek istiyorum:

‘’ Bu Vatan Kimin…
   
   Bu vatan, toprağın kara bağrında
   Sıra dağlar gibi duranlarındır
   Bir tarih boyunca onun uğrunda
   Kendini tarihe verenlerindir.

   Tutuşup: kül olan ocaklarından;
   Şahlanıp: köpüren ırmaklarından;
   Hudutlarda gaza bayraklarından,
   Alnına ışık vuranlarındır.

   Ardına bakmadan yollara düşen;
   Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan
   Huduttan hududa koşan;
   Cepheden, cepheyi soranlarındır.

   İleri atılıp sellercesine;
   Göğsünden vurulup, tam ercesine;
   Bir gül bahçesine girercesine
   Şu kara toprağa girenlerindir.

‘Milliyetçiliği’ çağ dışı olmakla suçlayan, ’Vatan Severliği’ AB kriterleriyle örtüşmüyor diyerek, bilinen emperyal senaryo kurgularıyla aşındırmaya çalışanlar ve bu zihniyetin temsilcileri; şu hususu unutmamalıdırlar ki,’’Türk Milleti ’’ en zorlu ve karanlık günlerini yurduna, bayrağına, diline, dinine ve milli değerlerine olan sadakati ve sarsılmaz inanç bütünlüğü ile aşmıştır.
 Anadolu’ya ayak basan atalarımızdan bugüne kadar geçen yüzyıllar boyunca vatan, vazife ve bayrak uğruna seve, seve hayatlarını feda eyleyen tüm korkusuz kahramanların, bu ülke uğruna kanlarını akıtırken ağızlarından çıkan bir tek cümle vardır:
‘’Vatan, sana can feda.’’
 Bu son cümle ile vatan topraklarıyla hercümerç olan tüm şehitlerimizin üzerini sarmalayan Ay Yıldızlı Şanlı Bayrağımız; dünya var olduğu sürece, ‘Türk Milletinin Vatan Topraklarını’ süslemeye ve dalgalanmaya devam edecek; hiçbir güç, ‘Şehitlerimizin’ kanı ile renklenen o gurur timsali sancağımızı asla gönderinden indiremeyecektir.
 Tarih, Türk Milletinin anayurdunda bu gerçeği hep böyle yazmıştır; böyle yazmaya da devam edecektir.  
“Ne Mutlu Türküm Diyene’’