Türk beyi olmak, dünya çapında büyük bir olaydır, kolay değildir. Türk beyi olmak, ateşi elinde tutmak demektir. Türk beyi olmak, dünyanın en zor işidir ama, bir o kadar da en önemli işidir. Türk beyi olmak, kabile şefliği seviyesinde küçük, ufuksuz, sıradan bir liderlik değildir. Türk beyi, sadece Türkiye’nin meseleleriyle uğraşan değil; bu coğrafyanın, bütün Türklük âleminin, bütün İslam âleminin derdini dert edinen adam demektir. 
Türk beyi olmak, şahsî menfaat endişesi taşımayan, tamamen milletinin menfaatinin koruyucusu olma kararını vermiş adam demektir.
Türk beyi olmak demek, bey olduğu gün, hân-ı yağmâ ile bütün şahsî varlığını milletine hediye eden, ondan sonra da bir şey talep etmeyen adam demektir. 
Türk beyi, bin türlü cambazlıkla, göz boyayıcılıkla, bin türlü tehditle, alavere dalavere ile, Türk milletini kabilelere ayırma, ülkemizi bölüp parçalama, vatanımızı elimizden alma amacında olan, Türkiye’yi Türk’e bırakılamayacak kadar önemli gören Avrupa Birliği’ne: “Senin birliğine girme dilekçemizi geri çekiyorum. Sen yolunu, biz yolumuza. Senin bizimle eşit hak ve yetkilere dayalı medenî bir birlik kurma niyetin yok. 
Senin asıl niyetin, giriş sürecini istismar ederek altımı oymaktır. Ben senin gibi şeytanların ağa babalarını tarihte çok gördüm. Hadi git işine! Senin birliğine dirliğine ihtiyacım yok. Ben kendi birliğimi, büyük Türk birliğimi kuracağım.” deme yürekliliğini gösteren bir kutlu adamdır. Avrupa şeytanlarının birlik oyunları arasında paspas olmak yerine kendi birliğini kurup oranın beylerbeyi olmayı seçen bir büyük Türk hakanıdır. 
Büyük Türk beyi, azgınlaşmış, azmanlaşmış, haddi aşmış, eşkıyalığı hayat tarzı hâline getirmiş Amerikasına, Avrupasına, Rusyasına, şusuna busuna karşı bu coğrafyanın lideri olarak, onları bu coğrafyadan kovup sen git kendi toprağında eşelen, deme kararlılığını ortaya koyan bir büyük emîrdir, emîrü’l-ümerâdır.
Türk beyi, milletimizi kirli paralarıyla karım karım karıştıran Soroslara, şunlara bunlara ülkeye giriş yasağı koyacak kadar evinin uyanık sahibi bir bekçi adamdır. 
Türk beyi, milletine cart curt ederek ağalık taslayan değil, ona hizmet edendir. Yani “seyyidü’l-kavmü hâdimühüm”: Milletinin efendisi ona hizmet edendir” bilincine sahip insan gibi bir insandır.
Türk beyi, kapalı kapılar ardında gavurla, şununla bununla milletinin menfaatleri aleyhine gizli anlaşmalar yapan adam değildir. Türk beyi, bütün Türk milletinin menfaatine olacak işler yapmaktan başka bir amacı olmayan, tam güvenilir, içi dışı ayan beyan ortada olan bir yiğit devlet adamıdır. 
Türk beyi, hükmettiği ülkesinde kökeni ne olursa olsun her vatandaşını, tek dilde, tek vatanda, tek bayrak altında, tek devlette, tek idealde birleştirerek millet yapan adamdır. Vatandaşlarının anadilde eğitim bilmem ne diyerek kavim haline geri dönmelerine izin vermek yerine; onları tek dilde birleştirip yekpare bir millet yapma cehdinde olan adamdır. Türkçe bilmeyen vatandaşına, git sen istediğin dilde işini gör deme kolaycılığı yerine, ona Türkçe öğreterek onu kabileden millet katına çıkaran adamdır.
Türk beyi, ülkesinin yönetimine gavuru ortak eden, gavurun her işimize burnunu sokmasına izin veren değil; kendi milletini kendi vatanında efendi eden, kendi işini kendisi gören, kendi devletini kendisi idare eden adamdır.
Türk beyi, vatanının ve milletinin bütün ekonomik zenginliklerini, yer altı yer üstü zenginliklerini gavura peşkeş çeken değil, milletinin hizmetine sunan adamdır.
Türk beyi, kendi ülkesinde gavuru imalatçı, tüccar, iş adamı, dükkan sahibi, patron; milletini de onun müşterisi, pazarı, gavurun malını, parasını koruyan askeri, hizmetçisi ve kölesi yapan adam değildir. Türk beyi, milletini kendi işinin hem sahibi hem işçisi yapan adamdır.
Türk milleti bağrından Mete Han, Alparslan, Fatih Sultan, Yavuz Sultan Selim, II. Abdülhamit ve Atatürk gibi büyük Türk beyleri çıkardı. Milletimiz Allah’a ve kendine olan güvenini kaybetmedikçe son büyük Türk hakanı Atatürk’ten sonra gerçek bir Türk beyi çıkarma potansiyeline sahiptir. Ama önce iyice bir silkinmesi, özgüven bunalımını aşması gerek.