Futbolda ara transfer dönemlerinin taraftar üzerinde ağır bir etkisi olur. Zira gönül verdikleri takımların ligdeki konumlarına göre bazen umutları kaygıya, bazen de (u)mutsuzlukları yüksek hayallere dönüşebilir. Futbolcular için de benzer durumlar söz konusudur. Kimileri sezon başında oluşan kadro için belirlenen oyun anlayışından, hatta arkadaşlık ilişkilerinden sıkılıp başka kulüp arayışlarına yönelebilmektedir. Sezon başına telaffuz edilmemesine rağmen Konyaspor’un, istikrarlı bir performans yakalayıp Lider Trabzonspor’un ardından şampiyonluğun ikinci adayı pozisyonuna gelmesi üzerine neredeyse bütün taraftarlar ara transfer dönemini transfer hayalleriyle geçiriyor. Konyaspor taraftarı açısından, sahaların beyefendisi Ahmet Çalık’ın geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetmesi, hemen ertesi gün de takımın en başarılı isimlerinden Serdar Gürler’in Başakşehir’e transfer olması belki de transfer beklentilerini yükselten hararetlendiren en önemli gelişmeler oldu.
Ahmet kaza yapmadan bir gün önce akşam saatlerinde, bizden sonraki jenerasyondan gelen meslektaşımız Tolga Durmaz Serdara Gürler’in Galatasaray ile masaya oturduğunu, futbolcuya aynı zamanda Başakşehir’in de teklifte bulunduğunu duydurdu. Sosyal medyada bir kesim Tolga’yı yalanlama yarışına girerken ben kendisini arayıp kaynağının doğruluğunu öğrenmek istedim. Aldığı bilgiden emindi, üstelik Serdar Gülerler ile de telefonda konuşmuş ve satır arası okuması yapmıştı.
Muhabirlik yıllarımızda biz de benzer haberlere imza atmıştık ama biz Tolga’dan daha şanslıydık. Zira bizi yalanlayanlar değil, bizim yaptığımız gibi telefon edip “Bu bilgi doğru mu” diyen yönetici, taraftar ve hatta gazeteciler vardı. Bakın biz neler yaşamışız:
* * *
Konyaspor Süper Ligdeki ilk sezonunda Eskişehirspor’dan Nedim, B. Fuat, K. Nejat ve Mücahit’i transfer ederek bir anlamda takımın omurgasını birbirini iyi bilen oyunculardan oluşturmuştu. Mücahit libero, K. Nejat sağbek, B. Fuat maestro, Nedim forvet oynuyordu. Fenerbahçe’nin, ismiyle müsemma olamadığı bir maçta galibiyet için çok ümitlenmiştik ama K. Nejat orta saha çizgisinde topu ileri taşırken prese girince aniden kendi kalesine dönerek havadan, hiç görülmedik bir şandel geri pası verdi ki ceza yayı üzerine kadar çıkmış olan kaleci Nejat kaleye geri geri koşsa da golü engelleyemedi. Maç o golle Fenerbahçe’nin 1-0 galibiyetiyle bitti.
O sezon ara transfer dönemi geldi. Bir antrenman çıkışında Nejat stadyumun kuzey kapısında moralsizce oyalanıyordu. “Bugün antrenmanda da ayakların geri gidiyordu, sıkıntılı gibisin, hayırdır?” diye sordum. Cevabı o an için şoke ediciydi:
-Evet, çok sıkıntılıyım. Bu şehir beni boğuyor, gitmek istiyorum, dedi.
Gitmekte çok kararlıydı ve durumu hem yönetimle hem de teknik direktörle konuştuğunu da söyledi. Nejat’la ayrılınca geri dönüp hoca ile konuştum. “Aklı bizde değil artık, yararı olmaz” dedi. Biz o haberi yaptıktan birkaç gün sonra K. Nejat Fenerbahçe ile sözleşme imzaladı.
Nejat Konyaspor’a Eskişehir’den gelmiş olsa da İstanbul çocuğuydu ve doğup büyüdüğü topraklara dönmek ona cazip gelmişti.
* * *
Konyaspor Süper Ligden düşmüş ve 2. Ligdeki ilk sezonunda çıkış yolu bulamamıştı. Aslen Kulu’lu olan merhum ismet Arıkan teknik direktörlüğe getirildiği sezon Mersin İdmanyurdu’ndan Atilla isminde, kule gibi bir santrforu takıma kazandırdı. Atilla’nın sadece futboluyla değil, şahsiyetiyle de müstesna bir yönü vardı. Fakat bir gün antrenman çıkışında yanıma gelip “Abi, bunaldım. Yönetici abilere ‘beni gönderin’ diyorum ama izin vermiyorlar. Kafayı yiyeceğim. Ne olur bir de siz söyleyin, gerekirse yazın da beni yollasınlar” dedi.
Bizim kendisini çok sevdiğimizi ve gitmesinden üzüntü duyacağımızı anlatsam da ikna edici olamadım. Sonra İsmet hocaya uğradım. Günün değerlendirmesini yaptıktan sonra “Atilla neden huzursuz?” diye sordum. “Sana söyledi mi?” diye karşılık verdi. Sizi adres gösterdi deyince de anlattı:
-Atilla iyi futbolcu olmanın yanında altın gibi bir bir kalbi var. Ama burada arkadaşlarıyla anlaşamadı. Diğerlerinin arasına giremedi ve yalnız kaldı. Gezip tozacağı, zaman geçireceği kimsesi yok. Diğerleri de onu içlerine almadı. Gitmek istemekte de sonuna kadara haklı” dedi.
Evet, bir takımı oluşturan futbolcuların saha içinde olduğu kadar saha dışında da birbirleriyle uyumlu olması gerekiyordu. Bu yüzden transfer, salt futbolcunun ismine ve takımında gösterdiği başarıya bakılarak yapılırsa yanlış olurdu. Makinanın parçaları misali, birbiriyle her bakımdan uyumlu olmalarına dikkat edilmeliydi. Neticede kısa bir zaman içerisinde Atilla’yı yolcu ettik.
Bugün birçok kulüp yöneticisinin “uyumluluk kuralına” bakmadan transfer yaptığını görüyoruz. Ve ne yazık ki çoğu zaman da yöneticileri bu hataya taraftar baskıları sevk ediyor.
* * *
Konyaspor 1993’de Süper Ligden küme düştüğünde kadrosunda Sertan Eser adlı, aslen Karamanlı genç bir santrfor vardı. 2. Ligdeki performansıyla da göz kamaştırıyordu. Beşiktaş’ın da santrfor Feyyaz Uçar ile arası açılmıştı. Transfer döneminin ilk günleri bizim açımızdan durgun geçiyordu. Merhaba’ya yeni geçtiğim dönemdi. Bir akşam, Beşiktaş’ın Konyasporlu Sertan’ı kaçırıp bir yerde sakladığı haberini aldım. Bilginin doğruluğundan emindim. Bende bir telaş başladı; “Bu haber diğer gazetelerden birinde yarın çıkarsa…” diye düşündükçe yerimde duramıyordum. Gazeteye telefon ettim, teknik sorumlu Ahmet Göçergi çıktı. Henüz çok samimi değildik, “Buyur Mustafa bey…” diye karşılık verdi. “Mesaiden sonra da çok resmisin!” deyince güldü, “Herkese şekerim diyorum ama… Hayırdır bu saatte, bir durum mu var?”
-Spor sayfasından bir haber çıkarıp yerine yeni bir haber gireceğiz. Telefonla yazdırsam, halleder misin?
-Sayfaları tam da filme gönderecektim, yarın girsek olmaz mı?
-Yarına bırakırsak haberi atlamış olma ihtimalimiz var. Ama bugün girersek yarın bayram edebiliriz.
-Madem çok önemli, ben spor sayfasını bekleteyim. Gel kendin nasıl istersen öyle düzelt.
Atımız arabamız yok… Gece Kovanağzı’ndan bisikletle Hacıveyiszade Camii karşısındaki gazete binasına geldim. Sayfanın göbeğindeki transferle ilgili haberi çıkarıp yerine “Beşiktaş Sertan’ı kaçırdı” diye yazdım.
Ertesi sabah Göçergi beni asansörün önünde karşıladı… “Şekerim haber kimsede yok, atlamışlar” dedi. “Onlar atlamadı, gece sayfayı değiştirmekle biz atlattık” diye karşılık verdim. Kahkahalar üzerine diğer arkadaşları da yanımızda toplandı. Bir zaman sonra Recep Çınar geldi. Selam faslından sonra masasının başında durup sayfayı önüne serdi. Göbekteki haberi görünce “Bu haber ben sayfa çizerken yoktu, ne zaman yazdın?” diye hayretle sordu. “Gece saat 11’de gelip sayfayı değiştirdiğimi” söyledim. “Helal olsun” diye söylenirken diğer gazeteleri açmaya başladı. Ben “haber bizden başka kimsede yok” deyince kutlama çığlığı attı ki, diğer arkadaşlar kapıda toplandı. Hatta birinden de “Deliye her gün bayram, bunlara da bugün bayram” diye bir ses geldi…
Ve az sonra peş peşe telefonlar… Diğer gazeteci arkadaşlar, hatta Konyasporlu yöneticiler ‘yalanlama yapmadan’ haberin doğru olup olmadığını soruyordu.
Neticede bir-iki gün içinde Beşiktaş yönetimi durumu Konyaspor’a bildirdi, taraflar Sertan konusunda dönemin Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Halil Cin’in makamında pazarlığa oturdu. Ve Sertan Beşiktaş’a, Feyyaz’da Fenerbahçe’ye gitti.
* * *
O dönemde cep telefonları, Watsap imkanları gibi iletişim kolaylıkları yoktu. Üç kişilik Beşiktaş heyetinden iki yönetici masada pazarlık yaparken biri de İstanbul ile irtibat kurmakla görevliydi. Durum içeriden kendisine iletiliyor, o da aşağı inerek İstanbul’a telefonla bilgi veriyor, koordinasyonu sağlıyordu.
Bir ara bu yönetici ile sohbeti derinleştirip “Bizde Hasan Hüseyin Köse var, onu neden almıyorsunuz?” diye sorduk. Hayranlık ifadesiyle karşılık verdi.
- Çok sağlam çocuk, Hasan Hüseyin’e bayılıyorum. Ama yanlış zamanın adamı!” dedi. Yanlış zaman, ilginç bir tanımlamaydı. İzah etti:
-Bizde Hasan’ın yerinde Recep oynuyor. O varken Hasan’ı almamız ikisinden birini harcamak olur. Fenerbahçe’de başkanlardan bile kıdemli İsmail Kartal var, herkes gider o kalır. Galatasaray’ın ve Trabzon’un sağbekleri de kulüplerinde sembol futbolcular. O yüzden Hasan Hüseyin’e şimdilik bu takımların yolu kapalı. Ama hangisinde sağbekle ilgili bir problem olursa arayacağı ilk isim Hasan Hüseyin olur.
-Peki dedim, Galatasaray, elinde Tanju olduğu halde Fenerbahçe’den Hasan Vezir’i neden transfer etti? Soru üzerine ciddileşti:
-Bizden başkasını sorarsan detaylıca anlatamam. Ama Hasan’ın Galatasaray’da ne kadar oynatıldığına bak yeter, diye karşılık verdi.
Onun söylemediğini ben söyledim:
-Her futbolcu oynatılmak için alınmaz, değil mi?
Bilmeyen olabilir; Hasan Vezir o sezon, Galatasaray’ın ilk yarıyı 3-0 önde kapadığı maçın ikinci yarısında Aykut Kocaman’ın golünden sonra üç gol atarak Fenerbahçe’nin sahadan 4-3 galip ayrılmasının mimarı olmuştu.
* * *
Yine Konyaspor’un 2.ligde olduğu bir sezon Galatasaray, Mustafa Eraydın’ın da dâhil olduğu pek çok futbolcuyu transfer etmek üzere kampa aldı. Durumdan biz haberdar olup Konya Postası’nda yazdık. Yöneticiler de durumu yine bizden haber aldılar. Sonra Galatasaray ile temasa geçildi ve Sarı kırmızılılar Eraydın’a imza attırmayıp ‘bir anlamda’ Konyaspor’a geri verdiler. Bu, Fatih Terim’in Galatasaray’daki enteresan uygulamalarından biriydi. O kampta bulunan futbolcuların pek çoğu Sarı kırmızılı formayı giymeden ya kulüplerine ya da başka kulüplere gitmişti.
* * *
Konyaspor 2. Ligde şampiyonluğu 3 gol farkıyla kaçırmış, bunun sonucunda da şehirde büyük hadiseler yaşanmıştı. Maç sonunda sahaya giren taraftarlardan biri teknik direktör Nevzat Güzelırmak’ın kafasına pilli radyoyu vurmuştu. Yıllar sonra Güzelırmak bir program için Konya’ya geldiğinde, kafasına radyo indirilen stattaki bisiklet veledromunda ben “O sene şampiyonluğu neden kaybettik, artık anlatır mısınız?” diye sorunca beklemediğim kadar net bir cevap vermişti merhum:
“Sezon başında idare heyetine filanca futbolcuyu gönderip yerine falancayı alması için çok uyarıda bulundum ama beni dinlemediler. ‘Hocam marka değeri yüksek adam, taraftar da çok seviyor. Gönderirsek taraftarın tepkisine maruz kalırız” dediler. Elimizde olunca maalesef oynattık. Çünkü oynatmasak tribüne anlatamıyorduk. Ve bize çok zarar verdi.”
Bir de böyle durumlar var. Bugün bakıyoruz; filanca futbolcu adına oluşturulan fan sayfasında, halen Konyaspor’dan ayrılmış o futbolcu üzerinden yönetime eleştiri yapanlar var. “Bilselerdi yapmazlardı” diyeceğim de emin değilim. Hatta bilselerdi yine de yaparlardı gibime geliyor!