Bu günlerde aklımda her zamankinden fazla dolaşan bir soru var... Şiddet her zaman görünür olmak zorunda mıdır? Bir kadın olarak bu sorunun cevabını bulmak istiyorum... Yani illa ki gözümüz mü morarmalı? Sadece vurulunca, öldürülünce mi şiddete uğramış oluyoruz? Bizi kalbimizden vurduklarında, gözümüz yerine ruhumuz yara aldığında şiddete uğramış olmaz mıyız? Yok sayılmak da bir şiddet türü değil midir?... Bana göre;  görülmemek, bir köşeye itilmek, umursanmamak da  şiddetin başka bir türüdür. Bazen açılmayan bir telefon, cevabını alamadığınız bir soru karşısında hissedilen şey,  İran’da recm’e uğrayan bir kadının çektiği acıyla eş değer olabilir... Bazen sabah uyandığınızda yanınızdaki adamın size kilometrelerce uzak olduğunu görmek yüze atılan bir tokattan daha acı vericidir... Ya kararsız adamın kalpte bıraktığı kırıklığa ne demeli? İçkili kocanın kırdığı burundan, koldan ne farkı vardır bunun? Üstelik hangi kalp alçıya alınmıştır bu zamana kadar?


Bu sorulara yanıt olacaksa eğer;  buz gibi bir öpücüğün yanaktaki tokattan farkı olmadığına inananlardanım... Bana karşı direnen bir adam ile her gece içip karısını döven adamın benim gözümdeki  yeri aynıdır... En nihayetinde şunu söyleyebilirim ki; benim de hayatımda bana gizlice şiddet uygulayan biri var... O,  gizli şiddetini uygulamanın sevincini ve hazzını yaşamakta... Ne mutlu ki; kaçacağı, kirli kanını akıtacağı başka bir bedene sahip... Ve yine şunu söyleyeilirim ki; onun bana böyle bir “tatlı şiddet”  uygulamasını sağlayan da benim... Ama şimdi, bugün tüm bunların bilincine vararak bu talihsiz gidişata bir son vermek istiyorum... 


Şimdi ben de  diyorum ki;


Aylardır bedenimi değil ama ruhumu dövdün, ellerinle değil ama sözlerinle işkence ettin... Sana olan güvenimi mutfaktan aldığın bir bıçakla delik deşik yaptın... Bir sevdin bir dövdün... Bir git dedin bir kal... Bir konuştun, bin kez sustun... Ve her sustuğun anda sanki kezzapla bir uzvumu yaktın...


Şimdi sana ve tatlı şiddetine “ Hayır!” diyorum bayım...

 
Bugün, tüm gücümle bana yapmadığın her şeyin karşısında duruyorum... Artık yerlere atıp bencilce davranamayacaksın bana... Canın her istediğinde morartamayacaksın bedenimi... Çünkü  kadınlığımın, gücümün farkına vardım.. Artık zaman gururu kurtarma vaktidir... Gün özgürlük günüdür! Ben, kurumuş kollardan çok daha fazlasını hakediyorum... Ah! Kusura bakma ama artık hayır! Bu günden sonra yanlış yerlerde gezmeyecek bu kadın... Söz sana tatlı şiddetini, kararsız sözlerini aramayacağım... Bugün söz!